Seçimden önce 'Piyasalar kimin Cumhurbaşkanı olmasını istemiyor' başlıklı bir yazı yazmış ve o yazımda özellikle son günlerde karşılaştığım her kesimden insanlarla mümkün olduğu kadar seçim yerine ekonomiyi konuştuğumu ekonomik durumlarının ne vaziyette olduğunu sorduğumu ifade etmiştim.
Esnafından köylüsüne, çalışanından emeklisine, kadınından erkeğine, gençlerden, işsizlerden, öğrencilerden aldığım tepki durumun hiç iç açıcı olmadığını gösteriyordu. Küçük çaplı tüketici de üretici de zorda idi! Büyük çapta ticaret yapanlarında seslerini çıkarmasalar da gelecekten umutları kesilmiş gibi gözüküyordu.
Bu pencereden baktığımızda ve ülke ekonomisini muhalefet veya iktidara yakın olmadan ele alan iktisatçıların yazdıklarını okuyup objektif şekilde olaylara bakabilen piyasa uzmanlarını takip ettiğinizde durumun ne kadar ciddi olduğunu herkes anlayabilecek durumda idi. Bu nedenle de yazımı şöyle bitirmiştim;
Ekonomik gerçeğimizi bilip 'Batı bize operasyon çekiyor demenin' bir anlamı olmadığı ortada. Ayrıca ekonomik verileri bu olan tablodan zorlanan bir ekonominin çıkması gayet doğal değil mi? İşte bu nedenlerle ekonomik gerçeği damarlarında yaşayan ekonomi piyasası 16 yıldır her seçimde olduğu gibi bu seçimde de 'istikrar için Erdoğan' demiyor artık. Hele hele Avrupa ve Amerika tarafından her geçen gün biraz daha tek adam hatta bazı ülkelerde çekinmeden diktatör ifadeleri kullanılan bir iktidar ve Erdoğan görüntüsü piyasaları iyiden iyiye tedirgin ediyor. Erdoğan'ın kazanması durumunda ekonomik verilerin daha da kötüleşeceği ve sıkıntının büyüyerek derinleşeceği görüşü her geçen gün artıyor. Gerçekten de eski performansından epey uzakta gözüken Erdoğan ile artık bu yönetim biçiminin, ekonominin sürdürülmesi çok zor. Kim ne derse desin!
Evet maalesef bu yazdıklarımız oldu ve her geçen gün kötüye giden bir ekonomi başımıza karabasan gibi çöktü. Ve gidişat durumun daha da kötüleşeceğini gösteriyor. Dolar aldı başını gidiyor bu ne anlam taşıyor?
Dolar kurunun yükselmesinin nedeni ne olur ise olsun, ülkemizde Türk Lirasının değer kaybetmesi ve bunun sonucu olarak da enflasyonun yükselmesi, iğneden ipliğe her şeye zam demektir.
Dolar kurunun yükselmesi demek; yoksulluğun, işsizliğin, işyeri kapatmalarının artması, asgari ücretlinin, emeklinin açlığa mahkum edilmesi demektir.
Doların yükselmesi ile birlikte vatandaşların karşısına çıkacak olan ilk etki enflasyondur. Yılbaşından günümüze dolar kurunda %40 artış meydana gelmiştir. Bu durum; asgari ücretlinin ücretinde, emeklinin maaşında %40 azalmadır, yani 2018'in ilk yedi ayında maaşlarda yüzde 40 azalma demek vatandaşın alım gücünün azalmasıdır, buna yılbaşından bu yana yapılan zamları da eklersek, maaş ve ücretlerde %50 kayıp olduğunu söyleyebiliriz. Bu acı reçete, açlık sınırının altında yaşamaya çalışan asgari ücretli ve emeklinin açlığa mahkum edilmesidir.
Ve bu olan biteni de 'Türkiye'ye operasyon çekiyorlar' söylemi ile geçiştirmek artık aklımıza alay edilmesinin de ötesine geçmiş bir durumdur. Ve koca bir halkla resmen dalga geçilmesi demektir.