Hafızamızdan silinmez şu zor...
Zor ve biraz da matrak sorular.
Hepimiz hayatımızda en az bir kez karşılaşmışızdır bizi zorda bırakan bu sorularla.
En nihayetinde havuz problemi değildir ama...
Ama yine de, sınıfın ortasında öğretmenin yüzüne karşı;
'Havuzların hangisi önce dolup hangisi önce boşalırsa boşalsın, hangi musluktan ne kadar su akarsa aksın, bana ne!' diyemediğimiz gibi,
'Tavuk mu yumurtadan çıkar, yumurta mı tavuktan çıkar,' sorusuna da bir şey diyemeyiz.
Bir çözüm yolu bulamayız.
En sonunda pes edip tilkilere has bir kurnazlıkla, soruyu;
'Yumurta sağlığa yararlı mı zararlı mı, çiftlik tavuğu yemeli mi yememeli mi?' biçimine çevirip tavuğu da yumurtayı da dehşet bir hızla tüketmeye devam ederiz.
***
Çetin Altan da çok severdi insanı zorda bırakan bu soruları.
Şöyle sorardı:
Lokantanın önünden geçiyorsun.
Nohutlu pilavın buğusu camı kaplamış.
İçeri dalıp,
'Usta ver bakalım bir tabak nohutlu pilav!' deyip masaya oturuyorsun.
Pilav geliyor dumanı üzerinde.
Kaşığı kapıp tam pilava daldıracağın sırada, tepsiyle cam arasından hızla geçen bir fındıkfaresi görüyorsun. Ne yaparsın?
***
Yemeyi içmeyi yani yaşamayı severdi Çetin Altan.
Mahalledeki köhne bir köftecide yediği köfteyi, hele yanındaki bol soğanlı piyazı öyle bir anlatırdı ki yazılarında...
Soluğu en yakın köftecide alırdın yazıyı okur okumaz.
***
Bir de şunu sorardı:
Hayat kadınının peşine takılıp odasına çıktın.
Kadınla tam yatacaksın, kadın,
'Ben AIDS'liyim ama!' dedi, ne yaparsın?
Kadınla yatmaktan vaz mı geçersin yoksa 'atın ölümü arpadan olsun' mu dersin?
***
Kamyon şoförü de yoldan, otostop yapan bir kadın almış kamyonuna.
Çok gitmeden kadının orasını burasını ellemeye başlamış.
Kadın,
'Ben lezbiyenim ama!' demiş.
Kamyoncu düşünmüş taşınmış.
Sonunda,
'Ziyanı yok, ben de lezbiyenim zaten!' demiş.
***
Biz de amma dağıttık yazıyı.
Şiddetli depremde kadının beş altı yaşlarındaki biri kız biri erkek iki çocuğu enkazın altında kalıyor.
Kurtarma ekipleri çocukların üzerindeki beton bloğu kaldırmanın tek yolunun, bloğu ya sağa ya da sola doğru kaldırmak olduğuna karar veriyorlar.
Ancak, sağa doğru kaldırırlarsa bloğu, erkek çocuk kurtulacak, kız çocuk ezilecek.
Sola doğru kaldırılırsa kız çocuk kurtulacak, erkek çocuk ezilecek.
Anneye soruyorlar,
'Hangisini kurtarmamızı istiyorsun?'
Çocukların bilinci açık.
İkisi de kurtulmak, hayatta kalmak için çırpınıyor.
Siz olsanız ne yaparsınız?
***
Soruların en zorunu Öyküm sordu:
'Yazılarında, kendince, haksızlığa uğrayandan, mağdur olandan, güçsüzden yana tavır alıyorsun. Peki, silahlı adamlar tarafından kovalanan bir çocuk sana sığındı, diyelim. Çocuk arkana saklandı. Adamlar kararlı. Silahlarını üzerine doğrultup 'ya sen ya çocuk' dediler, ne yaparsın?'
Dürüstçe söylemek gerekirse...
Ya siz, siz ne yaparsınız böyle bir durumda?
Dürüst olmanız gerekirse, hiç değilse kendinize karşı, siz ne yaparsınız?