Türkiye-Azerbaycan İlişkileri
24 Haziran 1938 tarihinde Güney Azerbaycan kökenli bir babanın, Anadolu kökenli bir annenin oğlu olarak Nahcıvan'ın Keleki Köyü'nde doğar. İlk ve orta öğrenimini Nahcivan'da, yüksek öğrenimini Bakü Devlet Üniversitesi'nde tamamlar. 16 Temmuz 1989 tarihinde kurulan Azerbaycan Halk Cephesi liderliğine seçilir ve bu tarihten sonra da Azerbaycan'ın bağımsızlığı için, Azerbaycan Halk Cephesi ile birlikte büyük bir mücadele verir. 1991 yılında Azerbaycan Cumhuriyeti bağımsızlığını kazanacaktır.
Azerbaycan'ın bağımsız olmasını takiben Azerbaycan Cumhurbaşkanı Ayaz Muttalibov Cumhurbaşkanlığı görevinden istifa etmiş ve yerine vekaleten Yakup Mehmedov getirilmiştir. Bağımsızlık sonrası ilk serbest ve demokratik seçim olan 7 Haziran 1992 seçimleri ile Azerbaycan Halk Cephesi Lideri Ebulfez Elçibey, almış olduğu %59,4 oyla Azerbaycan Cumhurbaşkanı olur.
Azerbaycan Cumhurbaşkanı olarak ilk yurt dışı ziyaretini Türkiye'ye yapacaktır. Bu ziyaretle, Türkiye Azerbaycan ilişkilerine vermiş olduğu önemi göstermiş ve onun döneminde Türkiye Azerbaycan ilişkileri çok büyük bir ivme kazanmıştır.
Bu dönemde; Rusya ve İran destekli Ermenistan'ın Azerbaycan topraklarını işgali, Rusya'nın bölgedeki etkinliğini kaybetmemek için verdiği büyük uğraş ve iki Azerbaycan'ın birleşmesinden korkan İran'ın baskısı Türkiye ile olan ilişkileri zorlaştırmaktadır. Azerbaycan halkı 7 Haziran 1992 tarihinde yapılan ilk özgür başkanlık seçimleriyle geçmişi unutmayı ve büyük bir demokrasi sınavı vermeyi hedefler. İtibar Mehmedov'dan sonra Tamer Karayev'in de son anda yarıştan çekilmesiyle Azerbaycan'daki Cumhurbaşkanlığı seçimlerine; Ebulfeyz Elçibey (Halk Cephesi Lideri), İlyas İsmailov (Adalet Bakanı), Yakup Mehmedov (Parlamento Eski Başkanı), Nizami Süleymanov (Demokratik Aydınlar Akademisi Başkanı) ve Refik Abdulayev (Milli Demokatik Grup Lideri) katılır.
Azerbaycan'da yapılan başkanlık seçimlerinde Halk Cephesi Lideri Ebulfez Elçibey yarışı önde tamamlamış ve yaptığı açıklamada, Komünistlerin Azerbaycan'da iktidarda olduğu dönemlerde kimi zaman perde arkasında, kimi zaman da ön saflarda muhalefet hareketine önderlik ettiğini belirtmiştir. Halk Cephesi Lideri Ebulfez Elçibey, geçmişte komünizm karşıtı görüşleri nedeniyle bir süre cezaevinde kalmış ve muhalefete yönelik baskıların arttığı dönemde ise saklanmak zorunda kalmıştır.
Bütün hayatı boyunca Atatürk'e hayranlık duyan Elçibey, Türkiye'ye model ülke gözüyle bakmış, İran'a ise mesafeli durmuştur. Bu nedenle Azerbaycan'da yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimini Ebulfez Elçibey'in kazandığının kesinleşmesi üzerine İran yönetimi resmi yayın organlarından Tahran Times Gazetesi'nde yayınlanan bir başyazı ile endişelerini dile getirmiş ve bu arada Türkiye'ye de sözlü saldırıdan kaçınmamıştır. Yetkililer bu konuda açıklama yapmaktan kaçınırken Tahran Times'da yayınlanan başyazıda Elçibey ve Türk yanlısı eğilimleri sert bir dille eleştirilmiş ve 'Halk Cephesi liderinin zaferi Tahran için iyi bir haber değildir' denilmiştir.
Karadeniz Ekonomik İşbirliği Bölgesi Anlaşması'nın imza töreninin Çırağan Sarayı'nda toplanmasına karar verilmesinin ardından Elçibey, imza törenine Ermenistan Devlet Başkanı Petrosyan'la görüşmemek kaydıyla zirveye katılmıştır. Elçibey, tam bağımsızlık eksenini oluşturabilmek için Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile ilişkilerin çok yönlü bir şekilde gerçekleştirilmesine inandığı için Türkiye'de yoğun bir diplomasi trafiğini başlatmış, bu çerçevede ilk olarak TBMM Genel Kurulu'na yönelik bir konuşma yapmıştır.
26 Haziran 1992 tarihli konuşmasında, Türkiye'nin çok güzel, Anadolu'nun çok şerefli, yaşayan insanların yüce olduğunu ifade etmiş ve Azerbaycan'da demokratik bağımsızlık mücadelesini Halk Cephesi'nin başlattığını, hedeflerinin Mehmed Emin Resulzade'nin ideali olduğunu belirttikten sonra Fatih Sultan Mehmed'den övgüyle söz etmiş ve Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Türklüğün sesinin dünyaya duyurulduğunu belirtmiştir. Konuşmasının devamında Azerbaycan Devleti'nin rol-modelinin Türkiye olduğunu, yolunun Mustafa Kemal'in yolu olduğunu anlatmıştır. Elçibey bu çerçevede amaçlarının çağdaş bir Cumhuriyet kurmak olduğunu, Azerbaycan'da yaşayan insanları insanca yaşatmak istediklerini, Mustafa Kemal'in yaptığı gibi kendi geleneklerini, kendi an'anelerini ve kendi benliklerini yaşayan bir demokratik devleti kurmayı düşündüklerini vurgulamıştır.
Elçibey Cumhurbaşkanı olduktan sonra kucağında bulduğu en önemli sorun Ermenilerin Azerbaycan topraklarını işgal etmesi meselesidir. Elçibey, 1992 Temmuzunda bu soruna yönelik yaptığı açıklamada, Ermenistan'a bir çağrı yaparak Ermenistan'ı terk etmek zorunda kalan 200 bin Azerbaycan Türk'ünün yerlerine dönmelerine izin verilmesini ve bulundukları bölgede özerklik verilmesini buna karşılık Azerbaycan'ın da Karabağ'da özerkliğe evet diyeceğini açıklar. Bu gelişmeler olurken Azerbaycan ordusu taarruz başlatarak Ermenistan'ın işgal ettiği 52 yerleşim yerinden 30'unu geri alır. Yine Karabağ'ın en kalabalık ikinci kenti olan Akdere de bu dönemde Ermenilerden geri alınacaktır.
Elçibey, Cumhurbaşkanı olduktan sonra bir suikast girişimi ile de karşılaşır. Azerbaycan'da gerçekleşen bu olayda bir kamyon şoförü aracına çarparak kaçmak istemiş ancak yakalanmıştır.
Elçibey'in seçilmeden önce söz verdiği gibi işgal edilen Azerbaycan topraklarını kurtarma çalışmaları devam eder. Eylül ayı içerisinde işgal edilen 12 yerleşim yeri daha kurtarılır. Dağlık Karabağ'a yönelik operasyonları başlatan Azerbaycan Milli Ordusu, Ermenileri gerileterek, Elçibey, Ermenileri silah bırakmaya çağıracaktır.
Azerbaycan Cumhuriyeti kendi para birimi olan Manat'ı piyasaya sürerek kullanmaya başlar ve yabancı yatırımları artırmak için ortak yatırımlarda %30'dan fazla yatırım yapanlara %50 vergi muafiyeti getirir. Bu uygulamalar sonucunda Azerbaycan'da ekonomide sanayinin payı öne çıkar. Azerbaycan yıllık 12 milyon ton ham petrolü, gıda, tekstil, deri işleme sanayii gelişir, altın ve cıva gibi madenleri ile de yatırımcı bekleyen bir ülke konumunda olarak başta Türkiye olmak üzere ortak yatırımlar ister.
Azerbaycan Türkiye ilişkilerinde önemli bir adım da 30-31 Ekim 1992 tarihlerinde Türkiye'de yapılan ve Azerbaycan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Türkiye'nin katılımı ile gerçekleşen Türk Dünyası zirvesi olur. Bu zirveye ilgili ülkeler devlet başkanları düzeyinde katılırlar. Toplantının özellikle kimseye karşı olmadığı belirtilir ve zirve, uluslararası basında da geniş yer bulur. Washington Post Gazetesi, 'Türk Asrı Geliyor….Türk Cumhuriyetleri Yumruk Gibi' başlığını atar. Toplantıda öne çıkan görüşler; ortak tarih, dil ve kültür kaynakları, kardeşlik dayanışma ve işbirliği, ilişkilerin bağımsızlık, egemenlik hakkı, toprak bütünlüğüne saygı, iç işlerine karışmama ve eşitlik temelinde olması üzerinde durulur ve ortak bir bildiri yayımlanır. Bildiride yukarıdaki konulara ek olarak; Demokrasi, insan hakları, laiklik, sosyal adalet, piyasa ekonomisi, uluslararası kuruluşlarda ortak çalışma, Asya Kıtası'nın güvenliğine ilişkin Aşkabat zirvesinin teyid edilmesi, deniz, kara, hava yolları ve iletişim ağlarında işbirliği, tarım, sanayi, enerji ve altyapı konularında işbirliği, parlamentolar arası işbirliği, devlet ve hükümet başkanları ve dışişleri bakanları düzeyinde yılda en az bir kez toplantı yapılması gibi çok geniş perspektifi olan kararlar alınır.
Türkiye ile Azerbaycan arasında ayrıca 6 anlaşma imzalanmıştır. Azerbaycan adına Cumhurbaşkanı Elçibey, Türkiye adına Başbakan Süleyman Demirel'in imzaladığı anlaşmalara göre; dayanışma, ekonomik işbirliği, uluslararası karayolu, ulaştırma alt yapısı, turizm alanında işbirliği ve teknik konuları içeren anlaşmalar yapılır. Ayrıca Azerbaycan Cumhurbaşkanı Elçibey ve Türkiye Cumhurbaşkanı Turgut Özal; çoğulcu demokrasi, barış, bağımsızlık, refah ve hukukun üstünlüğü içinde işbirliği deklarasyonu yayınlarlar.
Azerbaycan bayrağının Ankara'da göndere çekilmesi sebebiyle bir tören düzenlenir ve törene katılan Azerbaycan Cumhurbaşkanı Elçibey, 3 renkli Azerbaycan bayrağını öptükten sonra istiklal marşı eşliğinde göndere çekilir. Törende Cumhurbaşkanı Özal, Başbakan Demirel ve MÇP Genel Başkanı Alparslan Türkeş de hazır bulunmaktadır. Elçibey, burada yaptığı konuşmada 200 yıllık bağımsızlık mücadelesinde 120 bin şehidin verildiğini, işkencelerin yaşandığını, Türkiye Cumhuriyeti'nin bir umut ışığı olduğunu ve bir kere yükselen bayrağın bir daha inmeyeceğini belirtecektir (Devam Edecek).