Ali Sirmen köşesinde yazdı 'Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü'nün hazırladığı 'Program forInternational Student Assestement' (PISA) raporlarında; OECD'nin 35'i kendi üyeleri ve AB olmak üzere 72 ülke ve ekonomik bölgede üçer yıllık dönemler halinde, 15 yaşındaki öğrencilerin kazanmış oldukları bilgi ve becerileri değerlendirmek üzere bilim, matematik ve okuduğunu anlama dalında yaptığı değerlendirmelerin 2016 yılında gerçekleştirilmiş olan en sonuncusu, 15 yaşındaki Türk öğrencilerin bilim, matematik ve okuma alanlarının hepsinde de sıralamanın en sondaki üçte birlik bölümüne dahil olduğunu ve her üç alanda da OECD standartlarını tutturamadığını ortaya koymaktadır. Singapur, Doğu Asya ülkeleri ve Finlandiya'nın hemen hemen bütün kategorilerde başı çekmekte olduğunun görüldüğü değerlendirmede, bilim dalında değerlendirmeye giren öğrencilerin Singapur'da yüzde 25'i, Japonya, Tayvan ve Finlandiyalı öğrencilerin yüzde 15'i en yüksek puana yakın başarıya ulaşırlarken (Bu oran OECD ortalaması olarak yüzde 7.7'dir.) Türkiye'de ise en yüksek başarı düzeyindeki öğrenci oranının yüzde 0.3 olduğu görülüyor.
Matematikte 72 ülke arasında 50. sırayı alan Türkiye'nin grubundaki ülkeler ise Birleşik Arap Krallıkları, Karadağ, Tobago, Tayland ve Arnavutluk.
Okuduğunu anlama alanında ise Türkiye yine son üçte ikilik grupta bulunmakta ve OECD standartlarını tutturamadığı gibi Meksika ile birlikte bu grubun son ikilisini oluşturmaktadır.
2016 PISA sonuçlarına göre, Türkiye her üç alanda da önceki yıllara göre daha da geriye gitmektedir.' Bu yazılanlara şaşırmak gerekir mi? Bence Hayır!
Eğitim toplumlarda iki şeyi gerçekleştirmek amacıyla düzenlenir. Birinci amaç, toplumu oluşturan bireyin kendisini tanımasına, bireyde oluşacak özgün ve bağımsız düşünce yapısıyla hayatı kavramasına ve topluma şekil vermesine yardımcı olmaktır. İkinci amaç ise bu kavrama sonrasında bireyin zekasını insanlık yararına kullanmasıdır. Ancak özellikle bizim gibi ülkelerde eğitim, amacından tamamen saptırılmakta ve her iktidara gelen kendi siyasi, ideolojik görüşleri doğrultusunda bir eğitim sistemi yaratarak kendilerine göre nesil yaratmaya çalışmaktadır. 'Dindar nesil yetiştirmek istiyoruz' söylemlerinden, zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılması girişimlerine kadar yapılan çalışmalar bunun somut örnekleridir. Eğitimde yapılan değişikliklere sendikalar, eğitim bilimciler, üniversitelerin eğitim fakülteleri ve toplumun geniş kesimi itirazlarda bulunmuş olmasına rağmen değişen bir şey olmamış iktidar dediğim dedik çaldığım düdük diyerek dediklerini yapmış, yaptırmıştır. Belirli görüşlerin hakim olması amacı ile sık sık yapılan değişimler öğrencilerin, öğretmenlerin, velilerin, okul yönetimlerinin ve toplumun büyük bir bölümünün kafasını karıştırmaktadır. Eğitim sistemi ile o kadar fazla oynandı ki her oynamada birçok yeni sorun ortaya çıktı. Bu sorunlarla beraber yıllar içerisinde eğitimde kaos ortamının arttığı kabul edilmesi gerekilen bir gerçektir. Yaşanan, yaşanacak kaosun tek sorumlusu ise eğitim gibi önemli bir alanda dayatmayla değişiklik yapan olumlu eleştirileri bile dikkate almayarak resmi ideolojisini yayma gayretinde olan çocuklarını erken yaşta okula göndermek istemeyen ailelere hitaben 'Çocuklarınız geri zekalı mı?' diyen ya da 'Siz terörist misiniz?' muamelesi yapan iktidardır. Yapılan muamelenin en büyük mağduru ise aileler, çocuklar ve büyük bir toplumdur. Son olarak Cumhur Reisimizin bir emiri ile kaldırılan TEOG da tüm bu yaşananların sonucudur. Bu sonuçta eğitime vurulan yeni ve ağır bir darbedir!..