12 Ağustos 2017 tarihli Cumhuriyet Gazetesi 'İşçiler Sendikasız' manşeti ile çıktı. Haber Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Enstitüsü DİSK AR raporuna dayanılarak hazırlanmıştı. Yıllardır değişmeyen bir tabloyu yeni keşif etmişçesine gözler önüne getiren Cumhuriyet'in haleti ruhiyesini başka bir yazı konusu yapmak üzere bir kenara bırakacak olursak raporda dikkat çekici kısımları şöyle;
-Resmi sendikalaşma oranı yüzde 12.4 kayıt dışı işçileri de kapsayan fiili sendikalaşma oranı yüzde 10.
-Toplu iş sözleşmesi kapsamındaki işçi oranı genelde yüzde 7.3, özel sektörde yüzde 5.5.
-İşçilerin yüzde 90'ı sendikasız, yüzde 95'i toplu iş sözleşmesiz.
-2013-2017 arasında sendikalı işçi sayısı 1 milyondan 1.6 milyona çıkmasına rağmen, sendika üyesi işçilerin yaklaşık 450 bini toplu iş sözleşmesinden yararlanamıyor.
-Sendikalaşmada yaşanan artışın temel nedeni kamu taşeron işçilerin sendikalaşması, ancak büyük bölümü toplu iş sözleşmesi kapsamında değil.
-Sendikalaşmanın en düşük olduğu işkolları yüzde 2.9 ile inşaat, yüzde 3.4 ile turizm, ve yüzde 5.1 ile büro işkolu. Erkek işçilerde sendikalaşma oranı yüzde 13 iken, kadın işçilerde yüzde 8.
-İstanbul yüzde 7.8 sendikalaşma oranı ile 81 il içinde 76. sırada.
Özeti bile ürküten rapordaki rakamların tamamı resmî verilere göre hazırlanmış. Düşünsenize 14 milyon 500 bin sigortalı çalışanınız var (daha kayıtdışıları da hesaba katmıyoruz) ve bunun sadece 1 milyon 600 bini sendikalı ve bunlardan da yalnızca 1 milyon 200 bini Toplu İş Sözleşmesi imzalayabiliyor.
İnsanın yüzüne tokat gibi çarpan bir tablo! Ancak, bilinmeyen bir durum değil ki bu!! Son yıllarda taşeron örgütlenmesi ile biraz hareketlendi gibi gözüken sendikalaşma oranlarındaki artış tamamen sunni bir artıştı. Ve aslına bakacak olursanız yıllardır geriye giden sendikasızlaşma oranları iş kazalarında Avrupa birincisi olmamızında kayıtdışında inanılmaz boyutlara ulaşmamızın da gerçek nedeni. Buna dur diyecek kimlerdir ve nasıl bir yapıdır diye soracak olursanız maalesef bu sorunun cevabı şu anki şartlarda yok! Türkiye'deki işçi sınıfını bu tabloya muhtaç edenler elbette öncelikle ülkeyi yöneten ve köklü sermayenin sadece aktörlerini değiştirerek onların her dediğini yapanlardır. Fakat asıl sorumlu ve suçlular kendilerini işçi sınıfının liderleri olarak gösterip Milletvekili maaşından çok fazla maaş alan, son model arabalarla seyahatlerini gerçekleştiren, özel şoför ve korumalarla dolaşan, en lüks restorantlarda yiyip içen, hayatında tulum giyip işçilik yapmamış ama sorunları hepimizden bizim adımıza iyi bilen, işçiye alınan yıllık yüzde 12,5'lik zammı büyük başarı gösteren, sarı sendika lafının bile kendileri için iltifat sayılacağı sendika ağalarıdır. Emek hırsızlarıdır. Emek düşmanlarıdır!..