'Ermeni' sorunu; İngiliz ve Rus emperyalizmiyle, Alman militarizminin rekabeti sonucu ortaya çıkmış bir sorundur. Fransa ve ABD ise, kendi siyasal ve ekonomik çıkarları doğrultusunda bu soruna sonradan eklemlenmişlerdir. Daha sonra 'Tehcir' ve 'Soykırım' olgularının temellendirdiği, ancak hiçbir bilimsel kanıta dayanmayan siyasal ve ideolojik tezler sonucu, 'Ermeni' soykırımına dönüştürülen milliyetçi ve emperyalist iddialar, adeta dünyayı ilgilendiren büyük bir insani sorun olarak takdim edilmiştir.
Avrupa Devletleri ve diğerlerinin temel hedefi; iç kargaşalıklar çıkarmak, bölgesel çatışmalara ortam hazırlamak, sonuçta toplumu parçalayıp yönetmek veya 'Kadife Devrimler' ile yine emperyalist amaçlarına ulaşmak olmuştur. Onun içindir ki, Avrupa Devletleri, örneğin, Syces- Picot Anlaşması gibi anlaşmalarla Arapları ve aralarında gerçekleştirmiş oldukları daha birçok benzeri gizli sözleşmelerle, diğer milliyetleri aldatmaktan geri kalmamışlardır. Diğer Milletler ve ülkeler, dün olduğu gibi bugün de emperyalist Avrupa ve Amerika için sadece harcanması gereken bir sermaye ve sömürülmesi gereken bir coğrafya olarak görülmüş ve değerlendirilmişlerdir.
'Ermeni' sorunu; 'bilinen anlamda tarihi değil, bütünüyle siyasi bir sorundur aslında'. Bu sorun, emperyalist devletlerin 'parçala böl ve yönet' tarzındaki anlayışlarının uygulama biçimidir. Siyasi ve iktisadi güçle yakından ilgili olan bu problemin çözümü ise yine esas itibariyle bu iki alandaki gelişmişlikle bağlantılıdır.

Patriklik- Millet ve Osmanlılık

Fatih Sultan Mehmed'in İmparatorluk topraklarında yaşayan Ermeni Milleti için kurdurduğu İstanbul'daki Ermeni Patrikliği, Ermenilerin yerel, idari, hukuki ve kültürel yönden yönetimini de üstlenmiştir. 17. Yüzyıla gelindiğinde Patrikhanenin yönetiminde 'Amira' ünvanını taşıyan nüfuzlu Ermeniler söz sahibi olmaya başlamıştır. 19. Yüzyılda ise Tanzimat ve Islahat Reformlarıyla Ermeni Milleti'nin yönetiminde Amira'nın etkinliği azalmış, değişik sosyal katmanlara mensup kişilere de bu alan açılmıştır.
Tanzimat Fermanı, ister Müslüman ya da onun dışındaki bir dinden olsun, her iki teb'anın eşitliği ilkesini, din esasına dayalı 'Millet' kavramı yerine de bir 'Osmanlılık' fikrini getirmiştir. Böylece, bütün devlet makamları gayr-ı Müslimlere de açılmış, onlara Müslümanlara tanınan tüm hak ve ayrıcalıklardan yararlanma olanağı sağlanmıştır. Bunların yanında uzun vadede Ermeni halkın kazançlı çıktıkları bir başka ayrıcalık ise, askerlikten muaf tutulmaları olmuştur. Böylece, İslamiyete mensup olanlara nazaran eğitimlerini kesintisiz sürdürmüşler ve toplumda daha müreffeh bir katman oluşturmuşlardır.

Dernekler-Cemiyetler-Fermanlar

1800'lü yılların ortalarına doğru Ermeni kültür derneklerinin sayısında bir artış olduğu görülür. Bu dernekler, ruhban sınıfının denetimi altında, sivil görünümlü kişilerce yönetilmektedir. Örneğin, 1849 yılında Paris'te kurulan 'Ararat Cemiyeti' bunlardan biridir. O tarihlerde bir hayır kurumu görüntüsünde olan cemiyet, daha sonraları İmparatorluk içinde örgütlenerek hayır amacından uzaklaşıp, siyasi amaçlı faaliyetlere girişecektir.
Tanzimat Fermanı sonrasında, 1856 Islahat Fermanı, gayr-ı Müslimlerin haklarına ilişkin düzenlemeler getirir. gayr-ı Müslim cemaatler kendi iç işlerini düzene sokmak bahanesi adı altında tüzükler hazırlamışlardır. 1863 tarihli 'Ermeni Patrikliği Nizamatı', bunlardan biridir. 1876 Osmanlı Devleti Anayasası ve Islahat Fermanı ile İmparatorluk bünyesindeki gayr-ı Müslim toplulukların 'Anayasa' benzeri bir düzenlemeye geçmelerinin yolu açılmıştır.

Milliyetçilik

19. ve 20. yüzyıllarda, 'Milliyetçilik' düşünceleri, dünya genelinde kendini hissettirir. 'Milliyetçilik' kavramı 19. Yüzyılda etkilediği her coğrafyada bir hareketlilik ve başkalaşım sürecinin de habercisi olacaktır. Millet, vatan, eşitlik ve insan hakları gibi kavramlar dünya genelinde büyük etkiler yapacaktır.
Fransız İhtilali'nin ortaya koyduğu görüş ve fikirlerden etkilenenler arasında Osmanlı Devleti'de vardır. 1839 Tanzimat Fermanı ve 1856 Islahat Fermanı İmparatorluk sınırları içinde yaşayan çeşitli milletlere, iktisadi, sosyal, hukuki ve kültürel alanlarda tanıdığı yeni haklarla daha sonra gelişecek olan Milliyetçilik kavramlarının oluşması için uygun bir ortam hazırlayacaktır. Emperyalist güçler, en hızlı yarar göreceklerine inandıkları, İmparatorluk içindeki cemaat çatışmalarını desteklemişler, ayaklanmalara yardım etmişlerdir. Bu anlamda tarikatlar ve tarikat örgütlenmeleri ile cemaatler, emperyalistlerin en önemli oyun alanı ve oyuncuları olmuştur.

Ayaklanmalar-Misyonerlik ve Siyasi Faaliyetler

Osmanlı İmparatorluğu içindeki 1804 Sırp Ayaklanması ve özerkliği, onu izleyen 1821- 1829 Yunan Ayaklanması ve bağımsızlığı, Ermenilerin de eyleme geçmesi için önemli birer örnek oluşturmuştur. Ermenilerde 'Milliyetçilik' akımlarının kendini göstermesindeki etkenlerin başında Balkan uluslarının kendi milliyetçilik akımları doğrultusunda gerçekleştirdikleri ayaklanmalar gelir. Diğer önemli etkenler ise, büyük güçlerin desteği, Ermeni Kilisesi ile Ermeni din adamlarının faaliyetleri ve Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde Amerika, İngiltere, Fransa ve Rusya'nın desteğinde yürütülen misyonerlik faaliyetleri olmuştur.
Ayaklanmalar ve sağladıkları dış destek ile Osmanlı'nın iç yapısındaki çöküşler, İmparatorluk içinde yaşayan Ermenilerin bağımsızlık sağlamak amacıyla örgütlenmelerini kolaylaştırmıştır. Büyük güçlerin verdikleri destekle Ermeniler, 1878 Berlin Kongresi'nde reform ve özerklik talebiyle ortaya çıkarlar. Bu kongre, Ermeni ulusalcı hareketinin en önemli atlama noktası olmuş ve yaratılan bir Ermeni sorunu uluslararası bir boyut kazanmıştır. Batı Avrupa ve Çarlık Rusyasında eğitilen Osmanlı Ermenileri, Ermenilerin yarattıkları olaylarda onlara büyük destek sağlamıştır. 1849 yılında Paris'te kurulan Ararat Cemiyeti bu kişilerin ortaya koyduğu bir üründür. 19. Yüzyılda Ermeni aydınlarınca kurulan 3 ayrı siyasi partinin Ermeni Milliyetçilik hareketini giderek kökleştirdiği kuşkusuzdur.
Siyasi partilerin dışında Ermeni Kilisesi ile Ermeni din adamlarının toplum yaşantısında ruhani işlerden çok, siyasi işlerle uğraştıklarının ve bu din adamlarının Amerika, Fransa, Rusya ve İngiltere gibi ülkeler tarafından desteklendiklerinin altını çizmek gerekir. Bu ülkeler tarafından yürütülen misyonerlik faaliyetlerinin ise o günlerde olduğu gibi günümüzde de devam ettiğini ve misyoner okulları açma taleplerinin ardı arkası kesilmediğini de belirtmeliyiz.
Dünya genelindeki milliyetçilik akımlarının çok uluslu İmparatorluklar bağlamında 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren giderek etkili olduğunu görüyoruz. Belki de bu süreci Osmanlı Devleti diğer çok uluslu imparatorluklara kıyasla daha uzun ve daha sancılı bir şekilde yaşamıştır.
Günümüzde Ermenistan'da yaşayan halk ile bu ülke dışındaki Diaspora Ermenileri olarak adlandırılan grup, birbirlerinden farklı çizgilerde ilerlemekte ve 'Türk Düşmanlığı' temeline dayanan milliyetçiliklerini farklı türlerde oluşturma çabası göstermektedir. Ermenilerin 19. Yüzyıl boyunca çeteler ve örgütler kurup silahlı eylemler gerçekleştirme şeklinde olan politikaları, artık bu tür eylemlerin küresel bazda tepki çektiğini de dikkate alarak günümüzde üçüncü ülkeler parlamentoları, siyasi kurum ve kuruluşları ile, ileri teknolojinin sunduğu iletişim olanakları vb. yollarla gerçekleştirmeye çalıştıkları ve yoğun propaganda faaliyetleri şekline dönüşmüş bulunmaktadır. Bugün değişmeyen tek olgu, Ermenileri destekleyen güçlerin varlığı ve bu ülkelerin gerektiğinde tüm olanaklarını seferber ederek aynı desteği sağlama yönünde gösterdikleri azimdir. (Devam Edecek).