CHP'de Kemal Kılıçdaroğlu'na 'koltuğu bırak' çağrısı yapan Muharrem İnce'ye yakın isimlerin başlattığı imza kampanyasında 526 sayısına ulaşıldığı iddia ediliyor. Bu hafta sonunda kurultay için gerekli olan 634 imzaya ulaşılacağı dillendiriliyor. Eskişehir'in 12 kurultay delegesi var. Mevcut iki milletvekili ve bir Parti Meclisi Üyesi ile birlikte bu sayı 15'e çıkıyor. Şimdiye kadar bu 15 isimden sadece ikisi İnce için imza verdi. Peki 12 kişilik kurultay delege listesinde kimler var? Eskişehir CHP'nin 12 kurultay delegesi şöyle sıralanıyor; 'Yılmaz Büyükerşen, Ahmet Ataç, Kazım Kurt, Erdal Şanlı, İshak Gündoğan, Hülya Cesur, Nihat Çuhadar, Betül Duman, Kazım Kurt, Sinan Özkar, Akın Sallarel, Gülnur Şenel ve Sema Yavuz.' Bu 15 isimden sadece üçü olağanüstü kurultayın yapılması için imza verdi. Bu isimler İnce'yi bir önceki kongreden beri devamlı destekleyen Erdal Şanlı, milletvekili listesine giremediği için Kemal Kılıçdaroğlu ve Yılmaz Büyükerşen'e tepkili olan Gaye Usluer ve eşi Muharrem Şenel'in kontenjanından delege olan eşi Gülnur Şenel. Yani anlayacağınız CHP'nin Eskişehir delegelerinin büyük çoğunluğu partide Genel Başkan değişikliği istemiyor. Ancak Eskişehir'e rağmen bu olağanüstü Genel Kurul olacak gibi gözüküyor.Genel Kurulun yapılması halinde Eskişehir'in 15 delegesinin en az 8'inin İnce'ye oy vereceğini düşünüyorum. Bence bu sayının daha da artması gerekir. Çünkü olağanüstü için 634 imza toplayan İnce kongreyi çok rahat kazanır...



****

BİR CUMARTESİ HİKAYESİ

GERÇEK SEVGİ YAPILDIĞI
HALDE BİLİNMEYEN ŞEYDEDİR


'Bebeğimi görebilir miyim' dedi yeni anne. Kucağına yumuşak bir bohça verildi ve mutlu anne bebeğinin minik yüzünü görmek için kundağı açtı ve şaşkınlıktan adeta nutku tutuldu! Anne ve bebeğini seyreden doktor hızla arkasını döndü ve camdan bakmaya başladı. Bebeğin kulakları yoktu...

İLK HAYAL KIRIKLIĞI
Muayenelerde bebeğin duyma yetisinin etkilenmediği sadece görünüşü bozan bir kulak yoksunluğu olduğu anlaşıldı. Aradan yıllar geçti çocuk büyüdü ve okula başladı. Bir gün okul dönüşü eve koşarak geldi ve kendisini annesinin kollarına attı. Hıçkırıyordu. Bu onun yaşadığı ilk büyük hayal kırıklığıydı; ağlayarak 'Büyük bir çocuk bana ucube' dedi. Küçük çocuk bu kadersizliğiyle büyüdü.

'HİÇBİR ŞEY YAPILAMAZ MI?'
Arkadaşları tarafından seviliyordu ve oldukça da başarılı bir öğrenciydi. Sınıf başkanı bile olabilirdi; eğer insanların arasına karışmış olsaydı. Annesi her zaman ona 'Genç insanların arasına karışmalısın' diyordu. Ancak aynı zamana yüreğinde derin bir acıma ve şefkat hissediyordu. Delikanlının babası aile doktoruyla oğlunun sorunu ile ilgili görüştü; 'Hiçbir şey yapılamaz mı?' diye sordu. Doktor 'Eğer bir çift kulak bulunabilirse organ nakli yapılabilir' dedi.

BİR ÇİFT KULAK
Böylece genç bir adam için kulaklarını feda edecek birisi aranmaya başlandı. İki yıl geçti. Bir gün babası 'Hastaneye gidiyorsun oğlum annen ve ben sana kulaklarını verecek birini bulduk ancak unutma bu bir sır' dedi. Operasyon çok başarılı geçti ve adeta yeni bir insan yaratıldı. Yeni görünümüyle psikolojisi de düzelen genç okulda ve sosyal hayatında büyük başarılar elde etti. Daha sonra evlendi ve diplomat oldu. Yıllar geçmişti bir gün babasına gidip sordu: 'Bilmek zorundayım bana bu kadar iyilik yapan kişi kim? Ben o insan için hiçbir şey yapamadım.' 'Bir şey yapabileceğini sanmıyorum' dedi babası; 'Fakat anlaşma kesin şu anda öğrenemezsin henüz değil..' Bu derin sır yıllar boyunca gizlendi.

GERÇEK MUTLULUK
Ancak bir gün açığa çıkma zamanı geldi. Hayatının en karanlık günlerinden birinde annesinin cenazesi başında babasıyla birlikte bekliyordu. Babası yavaşça annesinin başına elini uzattı; kızıl kahverengi saçlarını eliyle geriye doğru itti; annesinin kulakları yoktu. 'Annen hiçbir zaman saçını kestirmek zorunda kalmadığı için çok mutlu oldu' diye fısıldadı babası; 'Ve hiç kimse annenin daha az güzel olduğunu düşünmedi değil mi?' dedi. Gerçek güzellik fiziksel görünüşe bağlı değildir ancak kalptedir! Gerçek mutluluk gördüğün şeyde değil asıl görünmeyen yerdedir. Gerçek sevgi yapıldığı bilinen şeyde değil yapıldığı halde bilinmeyen şeydedir!



***

NOSTALJİ

TÜRK ESKRİMİN DUAYENİ

Tarihi fotoğrafta Türk Eskriminin ve Eskişehir Demirspor Kulübü'nün efsane isimlerinden Osman Zeki Özden kazandığı kupayla görülüyor. Özden 1933 yılında Eskişehir'de doğdu. 1948 yılında Eskişehir Demirspor Kulübü'nde eskrime başladı. Türkiye Şampiyonalarında defalarca birinci, ikinci ve üçüncü oldu. Çeşitli dönemlerde oluşturulan millî takımlarda yer alarak ülkemizi temsil etti. 1968 yılında düzenlenen Balkan Şampiyonası'nda 3. olan epe takımında yer aldı. Eskişehir'den milli takıma 22 sporcu yetiştirdi. 1970 yılında itibaren Milli Takım Antrenörü oldu. Bu görevi 24 yıl sürdürdü. Pek çok Balkan ve Dünya Şampiyonaları'nda Milli Takım Antrenörü olarak görev aldı. Çeşitli federasyonlarda asbaşkanlık, teknik kurul başkanlığı görevi yaptı. Özden aynı zamanda Türkiye'nin uluslararası hakemlerinden birisi oldu. 11 Ağustos 1996'da vefat etti. Eskrim ve spor camiası bu büyük sporcu ve teknik adamı unutmayacaktır. Mekanı Cennet olsun...



***

FOTO ŞAKA

Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç : Kazımcığım AKP'liler neden hep sizin projeleri engelliyor? Hepsinde sen mi haklısın? Onlar hep mi haksız?

Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt: Ahmet Abi bu soruları sorarken sen de haklısın ama AKP'liler hep haksız!...



***

FIKRA

NE GİYERSEN GİY?

Adamı, Vergi dairesine çağırmışlar.. Yanında bütün defterlerini ve hesaplarını da getirmesini istemişler..
Adam korku içinde, mali danışmanına gitmiş. Sormuş:
- Vergi dairesine giderken nasıl giyineyim?. Ne tür bir izlenim bırakırsam, bana daha az vergi cezası keserler?.
Mali danışman öğüt vermiş:
- En eski elbiselerini giy.. Yoksul, muhtaç bir görüntü ver ki, sana az ceza kessinler.. Adam güvenemeyip, bir de avukatına danışmış.. Avukat, mali müşavirin tam tersi bir öğüt vermiş:
- En yeni, en pahalı elbiseni giy.. Güvenli, kendinden emin bir görüntü ver ki, az ceza kessinler vergiciler..
Adamı bu öğütler tatmin etmemiş.. Aklına güvendiği, filozof bir arkadaşına aynı soruyu sormuş.. Bu akıllı arkadaş bir hikaye anlatmış.. Şöyle demiş:
- Bir gelin, zifaf gecesi ne giymesi gerektiğini bir arkadaşına sorar.. O da, gırtlağa kadar kapalı, koyu renk bir gecelik giymesini tavsiye eder.. Bir başka arkadaşı ise, dekolte, şeffaf bir gecelik giymesini söyler..Vergi Dairesine giderken ne tür bir elbise giymesi için arkadaşından öğüt bekleyen adam, bu hikayeyi dinledikten sonra, sorar:
- Zifaf gecesi ne giyeceğini bilemeyen gelinle, Vergi Dairesine giderken ne giyileceğini soran benim aramda ne gibi bir ortak yan var ki? Adamın akıllı arkadaşı gülerek, izah eder:
- Ne giyersen giy, başına gelecek şey aynıdır..