Eskişehir'de Eylül ayında sulama kanalının üzerinde bulunan topu almak isterken suya düşerek hayatını kaybetmişti Mustafa Enes Doğan... Henüz 11 yaşındaki Enes sulama kanalında yaşamını yitiren ilk can değildi elbette. İşin daha vahim kısmı, bu can kaybının son olmaması adına gerekli adımlar bir türlü atılabilmiş değil.
O olayın ardından toplanan Yeşiltepe Mahallesi sakinleri, başka canların yanmaması için kanalın üstünün kapatılmasını istemişti. Minik Enes'in babası Hasan Doğan ise 'Başka Eneslerin ölmesini istemiyoruz. Acımız çok büyük. Amacımız burada Mustafa Enes gibi başka Enesler ölmesin. Kapalı olması gereken kanalın bundan sonra inşallah kapalı olmasını temenni ediyorum, istiyorum. Devlet büyüklerimden bu kanalla ilgili gerekenin yapılmasını arz ediyorum' diye feryat etmişti.
Evladını sulama kanalında kaybeden bir başka acılı baba ise, 'Eskiden beri bu kanal kapalı olarak görünüyor. Kapalı görünüyorsa neden açık? Bunun kapatılmasını, başka çocuklarımızın başının yanmamasını istiyoruz. Bizim başka bir dileğimiz yok. Allah hepimize sabır versin. Ben 9 senedir ağlıyor ve sızlıyorum, ama evladım geri gelmiyor' diye konuşmuştu. Çocuğunu sulama kanalında kaybeden acılı babaların talepleri halen karşılık bulamadı.
Öte yandan dün Sonhaber'den Esra Ünlü'nün 'DSİ Topu Taca Attı' başlıklı haberini okudunuz. İl Koordinasyon Kurulu'nda konuşan Devlet Su İşleri Bölge Müdürü Hayrettin Baysal, DSİ'ye bağlı kanallara önlem alınmasıyla ilgili topu belediyelere atmış. Baysal, 'Büyükşehir Belediyesi, Tepebaşı Belediyesi ve Odunpazarı Belediyesi imarlarını güncelleyip, imar vermiş oldukları konutlara ulaşım yollarını açarsa biz bu etraftaki kanalları tel örgü ve duvarla çevreleyeceğiz' demiş. Sorunun belediyeler tarafından imar planları ile düzeltilmesi gerektiği ne kadar doğru, hiçbir fikrim yok. Söz konusu sulama kanallarından sorumlu kurum DSİ iken, güvenlik konusunda alınacak tedbirlerin yetkisi de yine DSİ'de olmalıdır diye düşünüyorum.
Baysal sözlerinin devamında ise 'Bizi üzen nokta şu, bir boğulma olayı olduğunda basın yoluyla bizi taciz ediyorlar. Esasında sorumluluk devlette, devamlılık var. Zamanında yapılmamış. Bundan öncekiler yapmamış. Basın yoluyla DSİ'yi taciz ediyorlar' demiş.
Baysal sanırım yazının başında okuduğunuz acılı babaların feryatlarının haber yapılmasını taciz olarak algılamış! Müdür Bey'in bu tutumunu, hatta bana göre bu talihsiz açıklamasını, Eskişehir halkının takdirine bırakıyorum. Zira söz konusu kanallarda başka çocukların ölmemesi, o acılı babalar kadar DSİ Bölge Müdürlüğü'nün de görevi ve sorumluluğudur.
Baysal'ın ardından konuşan Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Vekili Sıla Bükülmez ise belediye olarak DSİ'den oradaki çalışmalar hakkında bilgi istediklerini ancak herhangi bir dönüş olmadığını kaydetmiş.
Toplantıyı yöneten Vali Azmi Çelik, 'Bu şekilde bir yere varamayız, olduğumuz yerde sayarız. O nedenler DSİ bu işle ilgili Şube Müdürü ile belediye yetkilileri bir araya gelerek yerinde inceleme yapılsın ki kurumlar birbirini anlayabilsin' diyerek konuya son noktayı koymuş.
Bakalım 11 yaşında bir çocuğun topunu almak isterken can verdiği önemli bir sorun, Eskişehir'deki yetkilileri artık harekete geçirebilecek mi? Yoksa Sayın Vali Çelik'in de söylediği gibi olduğumuz yerde sayacak mıyız? Acaba başka babalar evladını yitirmenin verdiği acıyla feryat etmeye devam edecek, biz bunları basın olarak haber yapacağız ve DSİ yetkilileri de bunu taciz olarak hissetmeye devam edecek mi? Bekleyip göreceğiz...