Evet futbol endüstrisinin ciddi hakimiyeti altında devam eden bir zaman sürecindeyiz. Bunu her anlamda iliklerimize kadar hissederek yaşıyoruz hayatı. Futbol sevgisinin, doğal kalan yanlarından, görmek istemediğimiz yanlarına, unutmak istemediklerimizden, unuttuklarımıza; sektörün dinamosu olan bahis dünyasından, fairplay facialarına ve çocuklardan yetkililere kadar herkes modadan, eğitime, sağlıktan eğlenceye kadar her alanda bu doğrultuda akan bir yaşam tarzı ve anlayış oluşturduğu bir çağ içindeyiz. Kör edici lüks yaşamlardan, göz yaşattın dramlara kadar devam eden hayal kırıklıkları ile yirmi sene öncesinden bile farklı hale gelen bir dönem başlamış oldu. Aynı kalanlar arasında bu kenti ayakta tutan sevgi, Eskişehirspor sevgisi var diyebiliriz. Bu sevginin samimiyetine benzer değerler elbette kaldı; ancak bu kültürü oluşturan ve halen devam eden gerçekler neler , onları irdelemek gerek.

***

Metin Oktay'ın transfer için Fethi Heper ile olan diyaloğunu bilmeyen yoktur.Eskişehirspor'u nasıl bırakırım cevabını veren samimiyet ve sevgi ilk başta bahsettiğim bu çağda belki komik gelir değil mi? Şu anda öğrencilerin bile bahis oynamaktan başka bir duş kurma evi olmadığını da düşünürsek bunun ne kadar özel bir duruş olduğunu tekrar görürüz. Peki Sevilla maçındaki olanlar:
Eylül 1970'de Sevilla'ya deplasmanda oynanan ilk maçta 1-0 yenildik. Gece maçıydı +44 derecede maç oynandı.1-0 rövanş için ümit vericiydi. Rövanşı 15 gün sonra Eskişehir'de oynadık. 69.dakikada 1-0 öne geçtiler. Son yirmi dakika kalmıştı, turu geçmemiz için üç gol atmamız gerekiyordu. 81, 86 ve 90.dakikalarda üç gol attık. Tüm şehir büyük coşku yaşadı. Çoğu seyirci golleri bile göremedi. Çünkü turu kaybettik diye stattan ayrılmışlardı. Yabancı bir takıma en çok gol atan oyuncu sevgili Fethi Heper halen. Sanırım Semih Şentürk de dört gol atmış olabilir.

***

Taçsız kral Metin Oktay, Eskişehir'in kralına gelip Galatasaray'a çağırıyor ve o da gitmiyor. Eskişehir'i bırakamam diyor. Futbol endüstrisinin tüm tahribatına uğrayan insanımıza tekrar duyurmak gerekiyor bunu. İdealist adımlar atmaktan korkan bir gençlik var önümüzde çoğunlukla ve bu kişilikli duruş özellikle futbol içerikli bir konuyla masaya yatırılınca ciddi bir ilgi de uyandırır yeniden. Sevgili üstat ayrıca 1993 yılında Anadolu Üniversitesinde rektör olan Yılmaz Büyükerşen görevlendirmesiyle Beden Eğitim ve Spor Yüksek Okulunu kurdu. Sonra eğitim elemanları buldu. Harabe bir yerde iki dersli, üç odalı, bir yerde eğitime başladı. Sonra yurt dışı seyahatlerinde gördüğükleri okulları da örnek alarak, şimdiki modern Beden Eğitimi ve Spor Tüğksek Okulunu hizmete sundu. 1993-2002 yıllarında üç dönem görev yaptı. Halen akademik kariyeri büyük bir ciddiyetle devam ediyor. Anlatılacak daha çok anektod olsa da özetle kente değer katan duruşuyla ağabeye, üstada, hocama; sevgiler, saygılar .İyi ki varsın. Her şey için tekrar teşekkürler...