Bilimsel olarak anlam veremeyen, çalışılan hayatın içteki mekanizmada yönetimi belki de bazı değişikliklere rağmen çok önemli bir harita. Sigmund Freud daha sonra psikanalizin 'yapısal kuram'ı olarak adlandırılmaya başlanacak olan Ego ve İd kitabını 1923 yılında piyasaya sürdü.

Yapısal kuram, zihni üç birim ya da 'yapıya' böler: İd, ego, süper ego. Bilinçdışı, id, biyolojik ihtiyaçlarını karşılamak için insanlığın en ilkel isteklerinden oluşur. Superego (o da biliçdışı), sosyal açıdan uyarılmış vicdanları içerir ve tinsel ve etik yasaklamaları ile id'e karşı koyar. Genellikle bilinçli ego, ikisi arasındaki arabulucu işlevini görür. Bilinç ve bilinçdışı olarak farklı bakış açıları ve farklı seviyelere sahip olan Freud'un zihin kavramı, insanın doğasını anlamada fazlasıyla ileri düzeyde olduğu halde, modelinin bazı yönleri şiddetli eleştirilere maruz kalmıştır.

Özellikle onun esas olarak cinsel arzu tarafından yönlendirilen id hakkındaki görüşü ve manevî durumları insan doğası için reddedişi, Carl Jung ve Alfred Adler gibi eski öğrencilerin, O'ndan ayrılarak kendi rakip teorilerini geliştirmelerine neden olmuştur. Aynı şekilde, Freud'un bireysel arzular (id) ve toplumun ihtiyaçlarına (süper ego) yönelik muhalif görüşleri eleştirildi. Freud'un modeli, psikolojide sonradan ortaya çıkan sayısız ilerlemelere yol açan birçok iç görü içermektedir. Bununla birlikte mevcut haliyle aklın manevi durumlarını görmezden gelir ve -bir çatışma arenası olarak insan zihni – dinlerin (Hristiyanlık) 'düşme' ya da 'esaret' (Hinduzim ve Budizm) durumu olarak adlandırılan bir psikolojik işlev bozukluğu kuramı üretir. İd ve superego arasındaki bu karşıolum, her insanın bünyesinde var olan 'kötü eğilim' (yetzer ha ra) ile 'iyi eğilim' (yetzer ha-tov) arasındaki bitmek tükenmek bilmeyen çatışma, geleneksel Yahudi psikolojisindeki düşmüş insanoğlunun bir yansıması olabilir.Buradan hareket edilirse varılan nokta şu olur: sağlıklı bir insandaki bütün zihin yetilerinin ahenkli işleyişini açıklayan bir kuramdan yoksundur.

Freud'un yapısal kuramı

Ego, süper ego ve id, psikanalitik kuramda insan ruhunun üç parçadan oluşan bölümleridir ve zihinsel faaliyet alanını üç enerjik bileşene ayırma işlemi de şöyledir:
İçgüdüsel ihtiyaçlardan ve dürtülerden türetilen psikolojik enerjinin kaynağı olan id içe özgü kişi ile dış gerçek arasındaki örgütlü bilinçli arabulucu olan ego kurallar, çatışma, ahlak, suçluluk gibi şeyler tarafından hafifletilmiş bilinçli zihnin içselleşmesi olan Süper ego Sigmund Freud'un kuramında id bilinçdışına, ego bilince ve süper ego 'bilinç öncesi (ön bilinç)'ne karşılık gelir. Bilinçli zihin, bir insanın herhangi bir anda farkında olduğu şeydir (gerçeklik). Bilinç öncesi 'kullanılabilir bellek' olarak tanımlanabilir. Bir insanın 'şu anda' düşünmediği fakat kolaylıkla hatırlayabildiği şeylerdir. Bununla birlikte Freud'a göre bu ikisi sadece buzdağının tepesiydi: İnsan zihninin en büyük kısmı gizlidir – bilinçsizdir – insanların kolayca farkına varmadığı durumlardır. Bunlar ya bilinçsiz, örneğin dürtüler ve içgüdüler olarak ortaya çıkar, ya da hayatın belli bir noktasında 'gizli' olabilirler, çünkü insanlar böylesi travmatik hatıraların farkında olamaya katlanamazlar.

Zihnin üç bileşeninden, gerçeklik, toplum (süper ego tarafından temsil edilir) ve biyoloji (id tarafından temsil edilir) kavşağında olan ego en zorlu konumdadır. Bu nedenle, bazen ego ya da 'ben', bu bölümlerin talepleri tarafından bunaltılmış ya da tehdit edilmiş hissedebilir ve onları uzlaştırmaya gücü yetmeyebilir.