Böyledir aslında her şey, zamanın nereye gittiğini sorgularken buluruz kendimizi. Kimse kaybedenin kim olduğunu bilmez ve kabul etmez. Düşler düşüşe geçince 'bazı insanlar farklıdır' der ve uzaklaşırız o renginden hayatın. Sır değildir, kuşlar bile bilir, çocuklar da, şairlerin yolculuklarındaki yalnızlığını. Kelimelerin gösterdiği 'şey'ler kadar güçlüdür defteri şairin. Başka kentlerden görülür çığlıkları ve artar yol boyunca korkusuzlukları. Duyuyorum.

Onur Akyıl geceyi seçmiş olmalı duvarları yılmak için. Ülkenin her yerinde özel okurları olan sevgili dosta tebrikler ve teşekkürler gönderiyorum Eskişehir'den.

'Göğü getirdi biri; toplamış üşenmemiş. Neleri varsa serdiler kayalara. Hepsinin gençliği bir deniz, ucunda ayaklarının. Ne güzel güldüler; uzun, insan dolu güldüler. Her biri yarındı; hep öyle baktılar birbirlerine. Şarap sızdı dudaklarından; göğüslerine, geçmişlerine. Hiçbir şey bulanmadı; yaşamak, arkadaş olmak, güvenmek seslere, sessizliğe.'

Gittikçe canlanan öykücülüğümüzün yeni ve dikkat çekici isimlerinden biri de Onur Akyıl. Dün Gece Çok Gençtim kitabında kahramanları, yaşadığımız kentlerin ara sokaklarında her gün gördüğümüz genç, dünya kadar sorunla boğuşan insanlar. İç dünyaları da, yaşadıkları güçlükler de alabildiğine tanıdık. Ama yine de yaşama sevinciyle, şiirle dolular. Onur Akyıl güçlü, lirik bir anlatım yakalamış. Güncel politik sorunlara değinmekten, sivri dilini kullanmaktan da çekinmemiş.

Onur Akyıl

1980'de İzmir'de doğdu. Türkiye'nin birçok il ve ilçesinde yaşadı. 2008'de Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne Sanatları Bölümü Dramatik Yazarlık Ana Sanat Dalı Dramaturgi Eleştiri Ana Bilim Dalı'ndan 'Bernard Marie Koltes Oyunlarında Tematik Bağdaşım' adlı teziyle mezun oldu. Halen aynı okulda yüksek lisans çalışmalarını sürdürmektedir. 1999'da ilk şiiri yayımlandı. Bu tarihten günümüze birçok dergide şiir, öykü ve eleştiri çalışmaları yayımladı. BirGün gazetesi ve Şiirden dergisinde şiir ve şiir sorunları üzerine yazıları, şiir incelemeleri yazmaktadır. Rıfat Ilgaz Jüri Özel Ödülü 2006, Ergün Günçe Övgüye Değer 2008, Ali Rıza Ertan Şiir Ödülü 2008, Nihat Akkaraca Öykü Ödülü 2013, Necati Cumalı Şiir Ödülü 2014, ödüllerinin sahibi olmuştur. Birçok ulusal ve uluslar arası festivale katılan sanatçının; Vietnam Mektubu (2008), Unutacak Kimse Yok (2014), Yalnızlık Yengen Olur (2014), isimli üç kitabı yayımlanmıştır. Bunlarla birlikte birçok tematik kitap çalışmasına da katkı sunmuştur. Onur Akyıl, İzmir-İstanbul hattında yaşamını sürdürmektedir.

………

BİR ŞAİR- CEMAL SÜREYA

BİR KIŞ


Bir kış göğü gibi o saat alçalır ölüm,
Yalnız işitme duyusu kalır ortada.
Asya kentleri yürür dururlar,
Höyükler burnumda hızma.

Uzakta dev bir damla: Pırıl pırıl Pencap!
Tabanlarından kayıp duran sütunlar
Yitmiş bir geleceğin işaret parmakları:
Horasan uykusuna havlayan köpekler, Buhara.

Uzaklara bir bakışın vardı kafeteryada
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

……..

FELSEFE: CAMUS

VAROLUŞÇULUK


Varoluşçuluk kavramı üzerine çeşitli tanımlamalar vardır ve Heidegger ya da Sartre'a göre varoluşçuluğun net bir tanımı yoktur. Bu, herhangi bir düşünce okuluna bağlı olmayan, inançlar sistemini yetersiz gören, gelenekçi felsefeyi küçümseyen düşünürlerin ortak anlayışlarını oluşturan düşünce sistemidir.

Tanımlamalardan Ritter'ınkine bakarsak:

Köklerinden kopmuş, temelini yitirmiş, geçmişe, tarihe güvenini kaybetmiş, topluma yabancılaşmış mutsuz, huzursuz, insan varlığını dile getiren bir felsefedir. Bu felsefe daha çok 'toplum içinde yaşamış bireyin tehdit altında olduğu, günümüzle gelenek arasındaki bağlantının koptuğu, insanın manasız bir varlık haline geldiği, kendi kendini yitirmek tehlikesinin baş gösterdiği yerde' ortaya çıkar.
Özellikle savaş ve bunalım sonrası dönemlerde karşılaştığımız bu anlayış bazı noktalarda Albert Camus'nün varoluşçuluğu ile benzeşmekle birlikte farklılıklar da barındırmaktadır. Bu bağlamda özellikle bireycilik unsuruna dikkat etmek gerekir. Bireyin topluma uyum gösterememesi yabancılaşmayı oluşturur. Birey, teknik düzene uyum gösteremeyerek benliğini kurtarmak ister ve özüne ulaşmaya çabalar. Dolayısıyla topluma karşı bir başkaldırı söz konusu olur. Bireyin toplumdan soyutlanması ve varlığını koruması için toplumdan, kamudan, eşitlikten sıyrılması gerekir. Bireycilik ancak yalnızlık, boğuntu, kaygı ve umutsuzluk içinde belirir, korunur, derinleşir. Bu aykırılık bireyin yabancılaşmasına yol açar. Sartre, bu durumu şöyle açıklar:
(insan) giderek nedensiz, sorunsuz, anlamsız bir varlık haline geliyor. Geçmişsiz, desteksiz, yapayalnız bir varlık.' (…) 'Tarih denen arabaya hayvanca koşulmuş, savaşı ve ölümü bekleyen bir varlık.'

……

EDEBİYAT BULUŞMALARI

Eskişehir Kent Konseyi Kültür ve Sanat Çalışma Grubu'nun bir çalışma takvimi olan buluşmalar Eskişehir'e gelecek olan dünyaca ünlü edebiyatçıları ağırlamaya bu ay yine başlıyor. 18 Kasım Cumartesi günü Turgut Özakman Sahnesi'nde gerçekleşecek etkinliğe Dağlarca Şiir Ödülü sahibi Çiğdem Sezer ve Eskişehir'in en önemli üstatlarınfan olan Erol Büyükmeriç konuk olacak. Saat 14.00'te başlayacak programın moderatörlüğünü geçen sene olduğu gibi ben yapmaya çalışacağım. Eskişehir'in edebiyatsever dostlarını programımıza önemle davet ediyoruz.