Çamur…
TV programları, propaganda toplantıları, sosyal medya…
Ve dahi bizim gibi sıradan yurttaşların dünyasına ait kıraathane, pastane, otobüs, tramvay, çarşı, pazar, market…
Her yer,
Kirli propaganda söylemleriyle tam bir bataklığa döndü.
Yalan ve hakaret kayganlığında, ayakta durmaya çalışıyoruz.
Elleri ve dilleri çamurlu insanlarla aynı atmosferi paylaşmakta,
Yaratılan esriklikten kurtulma yollarını aramaktayız.
***
Referandum sürecini ülke gündemine taşıyan güç, aynı zamanda oyun kurucu ve kural koyucu rolünü üstlenmekte.
Anayasa değişikliğindeki maddeleri açıklamak/savunmak yerine, bataklıktan kaptığı topaklarla çamur atma yarışı oynanmasını seçmekte.
Günü gelince hizmetlerinin unutulmayacağını düşünen gönüllü ya da zorunlu yarışçılar, çamur savaşında görünür olmayı matah bir şey sanmakta; -devlette/piyasada- tırmanmanın ya da yükselmenin hayaliyle, makul hiçbir şey düşünmeden sağa sola saçılan çamurları savunmakta,
Taşıdıkları kova kova çamurla bataklığı daha da büyütmekteler.
***
'Mutedil muhalif sesi'yle, sadece gerçeği dillendirenleri tenzih ederek söylüyorum.
Çamur atma ve hamaset üzerinde yürümekten başka hüneri olmayanlara, onların koyduğu kurallarla saldırmak, gerçeğin kendisine zarar verir.
Birilerinin kirli dili, benzer karşılıklar vererek temizlenmez.
'Çamur balçıkla sıvanmaz.'
***
Öyle bir süreç yaşıyoruz ki,
Yalanlar, inkar etmeler, hakaretler uçuşuyor havada.
Biz halk olarak, oluşturulan çamur deryasının içinde ufacık da olsa 'gerçeğin pırıltısı'nı arar olduk.
Çamura düşürülen, kirletilen gerçeği görebilme yetimiz olmayabilir; kandırılıyor da olabiliriz.
Yekta Güngör Özden, 'Aydınlar karanlıkta yetişir.' diyor.
Ben de, 'aydınlar bataklıkta da yetişir; bataklığı kurutma yolunu göstermek için' diyorum.
Gerçeği söylemek, hakkın sahibi olan halkın eline teslim etmek, 'aydınım' diyen herkesin görevidir.
Bu nedenle ne kadar muzdarip durumda olursa olsun, aydın susmamalı.
Doğrular konuşulunca; dalga dalga ülkeye yayılacak olan sesler,
Haklılığı da, cesareti de, demokrasiyi de büyütecektir.
İşte o zaman söz gerçek anlamında dile gelecektir;
'Güneş balçıkla sıvanmaz.' diye!
***
Gerçeği sevenin/arayanın bu coğrafyada işi zor!
Devletin gücünü kullanarak referandum propagandası yapanların baskı, tehdit, yasak, ceza, sorgulamalarla görünür olan nefret söylemlerinin karşısında,
Gerçek, cılız seslere emanet!
Birleşip avaz olmayı bekleyen cılız seslere…
***
Bu bir demokrasi sınavı…
'Biz aramızda karar veremedik, sen ne diyorsun?' diyerek önümüze referandum sandığı ile iki seçenek koyanlar; irademize saygı göstermek yerine, kendi iradelerine 'biat' etmemizi istiyorlar.
Zamanı gelince 'milli irade'ye saygının kutsallığından dem vuranların, sadece bu işin borazanlığını yaptıklarını düşünmemize neden oluyorlar.
Kelime oyunları yaparak gerçeklerken uzaklaşmamızı istiyorlar.
Gerçekleri gizlemek, halktan kaçırmak için kullanılan çamur yetmeyince, tükürüğe başvuranların bilmediği bir şey var.
Gerçeğin rüzgarı,
Tükürdüğü ne varsa,
Dönüp tükürenin yüzüne yapıştırır.