Doların artmasına paralel olarak maalesef kalıcı hale getirilen ve geri adım atılmayan son zamlarla birlikte ülkemizde yoksulluk sınırı ve açlık sınırında yaşayan tüketici sayısı ikiye katlandı. Dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 1.893,21 TL, gıda harcaması ile birlikte giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı ise (yoksulluk sınırı) 6.166,81 TL, oldu.
Türkiye'de yaşayan ailelerin yüzde 60'ından daha fazlası yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Aç olarak yatağa giren tüketici sayısı artarken, gıda güvenliği geriye gidiyor. 'Evrensel tüketici haklarından biri olan 'Tüketicilerin Temel İhtiyaçlarının Karşılanması Hakkı' tüketicinin yaşamsal hakkı olan ve hayatını devam ettirebilmesi için gereken, beslenme, barınma, ısınma, aydınlanma, içecek, ulaşım ve haberleşme gibi asgari ihtiyaçlarının karşılanmasını ifade eder. Ancak ülkemizde açlık sınırının altında çalışmak zorunda kalan tüketiciler gittikçe yoksullaşmakta ve artan fiyatlar nedeniyle alım gücü düşmekte sağlıklı beslenemediğinden, sağlık ve güvenliği tehlikeye girmektedir.
Türkiye'de gıda maddelerindeki fiyat artışlarının hayali bir aracılar stokçular lafına bağlanarak kamuoyu oyalanmakta ekonomi kötüye gittiği için fiyatlar yükselmekte, tüketicinin itirazını etiketlerdeki artışlardan uzaklaştırmak için yerli üretim etiketi uygulaması devreye sokularak tüketici oyalanmaya çalışılmaktadır. Gıda maddelerindeki fiyat artışları ortalaması yüzde 20-30 civarında iken tüketicinin evine götürecek gıda maddesi miktar olarak azalırken, açlık ve yoksulluk yaygınlaşırken, bizler yerli üretim logoları ile avutulmaya çalışılıyoruz. Yurt dışından gemilerle getirilen bakliyat, Türkiye'de naylon ambalaja girdi diye yerli üretim oluyor. Baksak, naylonu bile yurt dışından geliyor, ambalajın kartonu bile ithal, üzerinde yerli üretim yazıyor.Tüketicinin sağlığını tehdit eden gıdada hile ve tağşiş yapanlara mutlaka ağır hapis cezası uygulamasının yaygınlaşması gerekmektir.
Geçtiğimiz eylül ayında ayçiçeği yağında hile yapan bir üreticiye 13 ay hapis cezası verildi, bu tür uygulamaların yaygınlaştırılmasını istiyoruz. Aynı suçu 22 defa işleyip 20 bin lira ceza ödeyip kurtulan ve aynı suça devam eden hileli gıda takviyesi üreten kişiler var. Türkiye'de et fiyatları artarken, özellikle domuz çiftliklerinin sayısı artmakta ve domuz etinin hile ve tağşiş ile vatandaşa yedirildiği istatistiklere yansıyor. Daha önce Gıda'da hile yapan firmaların et konusundaki hilelerine baktığımızda tek tırnaklı yani at eşek veya tavuk eti karıştırılması olarak gördüğümüz hile, en son yapılan 23 Mart 2018'deki bakanlık denetimlerinde 6 firmanın ürününde domuz eti karıştırılması olarak ortaya çıktı. Et fiyatlarındaki pahalılık, denetim eksikliği hilekarların vatandaşa ucuz domuz etini 70 – 80 lirada satmasına neden oluyor.
Yeni göreve başlayan her bakan, sebze ve meyvedeki aracı sayısını azaltmak için demeçler veriyor. Sayın Faruk Çelik ve ondan öncesinde de bu demeçleri vatandaşımız çok dinledi. Şimdi ambalaj ve soğuk zincir ve yolda oluşan fireleri önlemek için tedbirler alınsa da, sonunda bunlarında ambalaj ve soğuk zincir fiyatları tüketiciye ödettirilecek. Gıdada aracıların kimler olduğu, devlete ait sera arazilerinin kimlere verildiği, bu arazilerin hangi üreticiye kaça kiralandığı araştırılsa, ve hallerde ki maksimum kar marjı yüzde 8'den aşağı çekilse ve meyve ve sebze nakliyesinde kullanılan kamyona verilen mazottan vergi alınmasa sebze ve meyvede fiyat enflasyonu önlenecektir.
Üç yıl önce Türkiye'de Palm yağı skandalı patlak vermiş, Tarım ve Orman Bakanlığının bir araştırma komisyonu kurarak kamuoyunu bilgilendireceği o dönemin Bakanı Sayın Faruk Çelik tarafından açıklanmıştı. Ancak aradan geçen üç bakan olmasına rağmen Palm yağının kanserojen etkileri konusunda bakanlık bünyesinde kurulan komisyonun kararları halka açıklanmamıştır.
Sonuç olarak gıda ve tarımda dışa bağımlılık devam ettiği, halkın güvenli gıdaya ulaşmasının sağlanamadığı, tüketicilerin alım gücünün iyileştirilmediği sürece yoksulluk ve açlık ile mücadelenin başarıya ulaşması mümkün değildir. Bilinmeli ki; Meslek odaları, üretici ve tüketici örgütleri, konusunda uzman bilim adamları ve devlet yetkililerinin bir araya gelerek, ortak akıl ile belirleyecekleri politikaların uygulanması sonucu sıfır açlık ve güvenli gıdaya ulaşım her zaman mümkündür.'
Bu ifadeler Tüketici Dernekleri Federasyonunca kamuoyuyla paylaşıldı. Bizim de birçok kez bu köşede dile getirmeye, dikkat çekmeye çalıştığımız konularla paralellik gösteriyor ve kamuoyu açısından önem arz ediyor. O nedenle bir kez daha gündeme getirme gereği duydum. Sonuç olarak hep birlikte beklentimiz odur ki ne dünyamızda ne de Ülkemizde açlık, yoksulluk olsun aksine yeterli, dengeli güvenli beslenme olsun. Tek bir insanın bile hayatı da açlıkla sınanmasın!..