Bilindiği üzere çalışanlar SGK'ye ödedikleri primin yanı sıra her yıl açıklanan vergi dilimlerine göre devlete Gelir Vergisi adı altında vergi de ödemektedirler. Gelir Vergisi dilimleri 2019 yılı içinde geçen hafta içinde açıklandı; Buna göre 18.000TL'ye kadar % 15 olarak, bu ve sonrası rakamda ise % 20'lik dilim uygulanacak. % 20'lik dilim 40.000TL'de bitmek ve %20'lik dilim başlangıcı 2019 için 18.000TL'ye çıkmış. Emeği karşılığı çalışanları rahatlatacak rakamlardan çok uzak oranlar bunlar.
Yine bu yıl brüt 2 bin 558 lira maaş alan asgari ücretlinin eline geçen net maaş tutarı Asgari Geçim İndirimi (AGİ) dahil 2.021 lira. Yani daha maaşını görmeden 537 lirası kaynağında vergi ve SGK primi olarak kesiliyor. Yani asgari ücretli bir vatandaş temel harcamaları dolayısıyla yaklaşık 360 lira da dolaylı vergi ödeyecek. Sonuç olarak doğrudan ve dolaylı vergiler ile birlikte bir ayda 897,50 lira vergi ödemiş olacak.
Aynı zamanda Akaryakıtı ele alalım,. Bugün bir litre motorinde 1.79 TL sabit ÖTV, bir litre benzinde 2.37 TL sabit ÖTV alınıyor. Ortalama bir litre akaryakıtın yüzde 60'lık kısmı vergilerden oluşuyor.
Bu tarz örneklerin çoğaltılabileceği açık. Böyle bir vergi düzenlenmesi kapsamında Ocak ayında aldığı maaşı ne Mart ne de ilerleyen aylarda alamayan çalışanlar açısından sistemin adil olduğunu söylemek mümkün mü? Elbette hayır!
Her geçen ay maaşlar düşmekte alım gücü azalmaktadır. Ve geçimini sadece işverenlerden aldıkları maaşlarla sağlayanlar tek taraflı adil olmayan bir biçimde arttırılan gelir vergisi oranları karşısında yıllardır bitmek tükenmek bitmeyen büyük bir sınav vermektedirler. Konuya ilişkin Hükümetin hemen hemen her döneminde çalışma yapılacağı ifade edilmesine rağmen bugüne kadar herhangi bir değişiklik olmadı hatta durum daha da kötüleşti. En azından hükümetin bu kısımla ilgili olarak makul bir vergi oranını uygulamaya koymayı bugüne kadar başarmış olması gerekirdi!.. Çalışan hemen hemen herkese düşük zam uygulamasına alıştığımız geçmiş yıllar nazaran asgari ücrete geçen yıl fazla bir oranda zam yapıldığı olmuştur. Ancak bakış açısı hem asgari ücretliler hem de diğer çalışanlar açısından bu yıl fazla zam yapıldı değil geçmiş yıllarda eksik zam yapıldı olmalıdır. Geçmiş yıllarda olması gereken kadar zam gerçekleşse idi bugün düşük ücretliler bu kadar zor şartlarda yaşamaz ve yapılan bu zamma daha önceden kavuşmuş olurlardı. Önlemler alınmadıkça maliyet artışları, fiyatlara ve enflasyona etki edecektir. Başta gelir vergisi kanunu olmak üzere herkesi rahatlatacak gerekli yasal düzenlemeler bir an önce hayata geçirilmeli çalışanlara yapılan zamlar artık gelir vergisi dilimleri ile oynanarak fazlasıyla geri alınmamalıdır!...
Ülkemizde bugüne kadar ortaya çıkan büyüme oranları faiz yatırımları tırmanmış görünüyor. Yatırımların iç bileşiminde inşaatın ana sürükleyici olduğu, sanayi yatırımlarını ilgilendiren makine yatırımının ise sürekli gerilediği görülüyor. Bu hızla sanayisizleşme demektir.
Büyüme, istihdam yaratmamış, işsizliğe çare bulamamış görünmektedir. İstihdamdaki cüzi artış da teşvikli çırak, stajyer istihdamından karşılanmış demektir. Büyümenin öteki yüzünde çifte açık tehlikesinin büyümesi de yatmaktadır. Bir yandan bütçe açıkları büyümekte bir yandan da döviz açığı yani cari açık artmaktadır. Bu oldukça riskli bir sürüklenme demektir.
Tüm bunlara da acilen önlem alınmalı yoksa bu gidişat hiç iç açıcı değil demektir!...