Prof. Dr. Engin Kınacı

Kışın ilk ayını kurak geçirdik. Toprakların ıslak ve soğuk olmaması , sisli havaların çok görülmemesi fare zararını çok arttırmış durumdadır. Mücadelede yetersiz kalınması, fare sayısının gelecek yıllar için de büyük problem oluşturacak seviye çıkmasına neden olacak gibi görünmektedir. Sert geçen ve toprağı donduran kış koşulları oluşması halinde bu sayı düşecektir , ancak ilkbaharla birlikte durumun yakından izlenmesi şarttır. Zamanında yapılan ekimlerde çıkışlar normal gözükmektedir, önerilenden de geç yapılan ekimlerin bir kısmında çıkışlar ilkbahar başına kalabilecektir. Çıkışlarda kardeşlenme düzeyinin altında kalan bitkilerde bir veya iki yaprak olmasına bağlı olmak üzere , başta arpalarda olmak üzere soğuk zararından kaynaklanan çeşitli derecelerde sararmalar olmaktadır. Bazı üreticilerin nadasa bıraktıkları tarlalarını sürdükleri görülmektedir. Bunun, yarar yerine zarar getirebildiği tecrübeyle sabit olduğundan yapılması önerilmeyen bir uygulamadır. İşlenen toprak rüzgar ve su erozyonundan çok daha fazla zarar görmektedir. İlkbaharda otlanma daha fazla olmaktadır. Anız örtüsü kalmadığı için yağan karın bir kısmı rüzgarla daha kolay savrularak tarla yüzeyinden uzaklaşabilmekte böylece erimelerle oluşan suyun daha azı toprağa sızmakta, sonuçta tarlanın bu sudan yararlanma derecesi azalmaktadır.

Bir önceki yazımda 2016 yılının 'Dünya Baklagil Yılı' ilan edildiğini belirtmiş, baklagillerin sağlıklı beslenmede ki öneminden ve tarımda ekim nöbetinde yer almasının çok faydalı olduğundan bahsetmiştim. Yemeklik tane baklagil üretiminde dünyanın önde gelen ülkeleri arasında yer alan ülkemiz aynı zamanda baklagil ihracatçısı da olan bir ülkedir. Ürettiği baklagilleri büyük ölçüde kendi iç tüketiminde kullanan ülkemiz nohut ve mercimekte önemli miktarlarda ihracat yapan ülkeler arasında bulunmaktadır. Türkiye bu ihracatlarını en çok Ortadoğu, Batı ve Kuzey Avrupa ile Güney Asya ülkelerine yapmaktadır. Ancak Ülkemizin tane baklagil ithalatında son yıllarda dikkat çekici artışlar meydana gelmiştir. Daha önceleri çok az olan kırmızı mercimek ithalatı 2008 yılından itibaren artmış, bu artış 2009 ve 2010 yılında da devam etmiştir . Halkımızın çok severek tükettiği, milli yemeğimiz olarak da adlandırdığı ve aslında büyük bir üretim potansiyeline sahip olduğumuz kuru fasulyede 2013 yılında Kırgızistan, ABD, Kanada, Arjantin ve Çin'den 24,408 ton ithalat yapılmıştır. Aynı yıl önemli ihracatçılarından olduğumuz mercimekte çoğu Kanada, Rusya ve ABD'den olmak üzere 199 bin ton ; çoğu Hindistan, Arjantin, ABD ve Meksika'dan olmak üzere 57 bin ton nohut ithal edilmiştir. Bazılarının ana yurdu Anadolu olduğu bilinen, üretildiğinde diğer bir çok ülkede elde edilenden daha yüksek verimlere ve kaliteye ulaşılan baklagillerin üretiminin düşmesi ve oldukça yüksek miktarlarda ithal edilmesi üzücüdür. Bunun çeşitli nedenleri bulunmakta, sorunların üzerinde çalışmalar yapılmakta ve çözüm önerileri sunulmaktadır, ancak bunların yeterince yoğun ve yaygın olduğunu söylemek iyimserlik olacaktır.

Eskişehir yemeklik tane baklagillerden bazılarının tarımına çok uygun ekolojilere sahiptir. Geçmişte bu olanağını gayet iyi değerlendiren ilimizde, son yıllarda baklagil üretiminde oldukça önemli bir gerileme görülmektedir. Kuru fasulye, nohut ve yeşil mercimek üretimini bilen çok sayıda üreticinin topraklarının gittikçe azalmakta olan verim gücünü artırmak için, uyguladığı tarım sistemine (kuru veya sulu) göre bir baklagili münavebeye dahil etmesi çok faydalı olacaktır. Zorlu bir tarımı olmasına karşılık elde edilen ürünün istenen zamanda paraya çevrilebilmesi, muhafaza edilmesinin bir çok ürüne göre daha kolay olması da baklagillerin sağlayacağı önemli avantajlardandır. Baklagil araştırmalarında uluslararası söz sahibi olan, ülkemiz çapında önderlik yapan, bir zamanlar baklagiller ve temelinde baklagillerin yer aldığı nadas alanlarını daraltma çalışmalarını da koordine eden bir araştırma enstitüsüne de sahip olmak Eskişehir'de baklagil tarımı yapanlar veya yapacak olanlar için önemli bir şanstır.