Ortalığı öyle bir 'Evet – Hayır fırtınası' kapladı ki, adeta göz gözü görmüyor…
Hoyratça sürdürülen 'ak/kara polemikleri' yüzünden güneşin tüm renkleri soluklaştı.
Dumanlı havaları çok sevdikleri için dumanı körükleyen tüm kirli yaratıklar(!), ortalıkta fink atıyorlar…
Oysa bu halk oylaması sürecinin olabildiğince temiz ve aydınlık tutulması gerekiyor.
Çünkü 'Halk Oylaması' denen şey ancak ve ancak 'bilimin ve demokrasinin yol göstericiliğinde ve aydınlık bir ortamda yapılırsa, bir anlamı olur…'
Kahrederek, küfrederek, aşağılayarak, ötekileştirerek, düşmanlaştırarak yapılan halk oylamasının sonucundan 'Evet ya da Hayır değil, ancak kan ve gözyaşı çıkar…'
Bunun içindir ki, hiç olmazsa duyarlı yurttaşlarımız halk oylaması sürecini uhuletle (sakinlikle) ve suhuletle (incelikle) sürdürmelidir.
Sakin ve ince kalabilmenin yolu ise bilincimizi bilgiyle beslemekten geçiyor…
Duyguları ve düşünceleri beslemenin en güzel yolu da paylaşmak değil midir?..


SONUÇ AYRINTILARDA GİZLİ…
Aslında halk oylamasının sonucu 'yaklaşık olarak ve kabaca şekillenmiş durumda…'
O şekil, 'Türkiye toplumunun çok ciddi biçimde ikiye ayrıştığını…' gösteriyor.
Üstelik ikiye ayrışan tarafların birbirleriyle iletişimi çok zayıflamış durumda…
Bu nedenle, kıl payıyla oluşacak 'yol ayrımının' sonucu ayrıntılarda yatıyor.
Elbette ki propaganda çalışmalarının başarısıyla da değişebilecek olan o ayrıntılar da bence '3/K' başlığı altında toplanabilir: 'Kirlilik, Katılım, Kararsızlık …'
Anayasa değişikliği konusunun ilk gündeme geldiği günden beri bu ülkede 'hukuka, demokrasiye ve insan haklarına aykırı olan o kadar çok iş ve işlem yapıldı ki…'
İşte 'bu kirliliklerin kalması ya da artması EVET oylarını artıracak, Hayır oyları ise temizlik oranında yükselecektir…'
Diğer yandan, demokratik bir kararın iyi, güzel ve doğru olması; 'Katılım' ile doğru orantılıdır.
Oysa ülkemizde zaten 'yüzde 15'ler düzeyinde seçimlere katılmama' oranı var.
Son yapılan anketler ise 'yüzde 15 civarında seçmenin halk oylamasında oy kullanmak istemediğini' gösteriyor.
Bu durumda 'halk oylamasına katılımın YÜKSEK olması EVET oylarını düşürecek, HAYIR oylarını ise yükseltecektir.'
Üçüncü ayrıntı olan 'Kararsızlık' ise daha çok ayrıntı gerektiriyor…
KARARSIZLARIN KARANLIĞI…
Halk oylamasına yönelik olarak yapılan çeşitli araştırmalarda 'kararsızların Türkiye ortalaması oranı yüzde 15- 20 civarında görünüyor…'
Kararsızların oranı bölgelere göre farklılık gösteriyor: Güneydoğu'da yüzde 25, Marmara'da yüzde 10 civarında…
İşsizlerde ve kadınlardaki kararsızlar diğer kesimlerden daha yüksek. (Yaklaşık yüzde 20)
Eğitim düzeyi yükseldikçe kararsız oranı düşüyor. (İlkokul yüzde 20, üniversite yüzde 8)
Siyasal partiler içinde en yüksek kararsızlık (yaklaşık yüzde 15) MHP'de görünüyor.
Bu arada kamuoyunda kendileri 'radikal solcu, radikal ulusalcı, radikal Kürtçü gibi isimlendirilen' bazı grupların da 'kararsızlık çektikleri(!)' biliniyor…
Hangi açıdan bakarsak bakalım, toplumumuzun tümünü çok yakından ilgilendiren 'Anayasal rejim değişikliği' gibi ciddi bir oylamada 'kararsızlık oranının bu denli yüksek olması çok önemli bir sorundur…'
Kararsızlığın bu denli yüksek olmasının nedenleri elbette ayrıntılı bir bilimsel araştırma konusudur. Ama temel nedenlerin başında 'güvensizlik' ve 'bilgisizlik' etkenlerinin geldiği gün gibi ortadadır.
Sözün özü, kararsızlıklar karanlıktan kaynaklanıyor…
O karanlıklar aydınlatıldığı oranda HAYIR oyları artacaktır.


SONUCUN KÜRT SORUNUYLA İLİŞKİSİ
Yaşamakta olduğumuz halk oylaması sürecinin en ince ve en can alıcı tartışmaları 'Kürt Sorunu' üzerinden yapılıyor.
Kürt Siyasal Hareketi'nin legal/yasal örgütleri olan HDP, DBP, HDK, DTK yaptıkları açıklamalarla halk oylamasında HAYIR diyeceklerini açıkladılar.
HÜDA- PAR ve Altan TAN çizgisi EVET diyorlar.
Bu arada PAK, PDK/Bahur, SPK gibi bazı Kürt siyasal gruplar da 'Boykot' çağrısı yapıyor.
İşin ilginç yönü, 'halk oylamasında Türkiye çapında EVET diyeceklerin tümü, HAYIR diyeceklerin ise büyük bir bölümü tercihlerini Kürtler üzerinden gerekçelendiriyor…'
Örneğin, Evet yelkeni açan RTE/AKP/MHP ittifakının en büyük eleştiri malzemesini Kürt siyasal hareketi oluşturuyor…
Hatta yakın geçmişimizde 'çözüm süreci' adı altında AKP ile PKK arasında yapılan görüşmeler yok sayılarak; HAYIR diyenlerin hepsini terör örgütü PKK ile aynı kefeye koymak gibi sapkınlık da sıkça kullanılıyor…
HAYIR Cephesi'nin özünü oluşturan CHP, sosyalist sol, liberal ve merkez sağ partiler ile bu cephede yer alan yasal Kürt siyasal örgütlerinin aralarındaki ilişki sıkıntısı, halk oylaması sürecinin en yumuşak karnını oluşturuyor…
Özellikle CHP ile HDP arasındaki hassas ilişkiler kışkırtılabilir…
Halk oylaması tartışmalarını Kürt siyasal hareketini dışlayarak yapmak ne kadar yanlışsa, HAYIR tartışmalarında etnik yaklaşımları öne çıkarmak da o kadar yanlıştır.
Unutmayalım ki HAYIR, bir demokrasi meselesidir ve demokrasi için çok önemli bir fırsattır. Bu nedenle bu fırsatı dar anlamda siyasal, etnik ve dinsel yaklaşımların üstünde tutmak gerekir…
Sağlıkla, sevgiyle, dostlukla…