1968 yılının 28 Kasım'ı Dil Tarih'in Fikir Kulüpleri odasına haber geldi: 'Arkadaşlar Hanço bugün geliyormuş. Havaalanına gidiyoruz.'
Esenboğa'ya doğru giderken geçtiğimiz gecekondu mahallelerinde sanki nereye gittiğimiz anlaşılsın gibi 'Yankee Go Home', 'Bağımsız Türkiye' diye bağırıyorduk.
İşinde gücünde insanlar ne dediğimizi pek anlamıyorlardı ama yine de el sallıyorlardı. Bazı mahallelerden geçerken taş atanlarda oluyordu.
Havaalanı girişinde Ankara Üniversitesi, ODTÜ ağırlıklı yaklaşık 1500 kişi olmuştuk. Beyaz kasklı Toplum Polisleri yerlerini almışlardı.
Sloganlar atarak kol kola ana binaya doğru yürüyüşe geçtik. Küçük çatışmalarla içeri girmeye çalıştık.
Bir süre sonra bir polis şefi megafonla 'Gençler beklediğiniz misafir Mürted Havaalanı'na indi. Boşuna siz de uğraşmayın bizi de uğraştırmayın' dedi.
Kısa bir görüşmeden sonra yine sloganlar atarak okullarımıza döndük. Kantinde kafamıza, gözümüze pansuman yaptık.

PASİFİKASYON PROJESİ
ABD, Türkiye'ye yeni büyükelçi olarak daha önce Vietnam'da görev yapan CIA ajanı R. Commer'i görevlendirir.
Commer Vietnam'da ABD'ye olan direnişi kırmak amaçlı (pasifikasyon) sindirme projesini uygulayan kişiydi.
Bu proje ile binlerce masum Vietnamlı'nın öldürülmesinden sorumlu tutuluyordu.
Bu yüzden Commer'e Vietnam halkı 'Hanço' (Kasap) adını takmıştı.
Hanço'nun yeni görevi Türkiye'de yükselişe geçen sol hareketin bu yükselişini 'kendi yöntemleri' ile sindirmekti.

HANÇO'NUN GELİŞİNDEN İKİ AY SONRA
6 Ocak 1969 günü Hanço Commer kocaman siyah cadillac otomobille ODTÜ'ye geldi ve Kemal Hoca'nın (Kurdaş) yanına çıktı. (48 yıl geçmiş üzerinden…)
Hanço'nun geldiği kısa sürede duyuldu. Öğrenciler Rektörlüğün önünde toplanarak slogan atmaya başladılar. Önce otomobilin camları kırıldı.
Sinan, Hüseyin, Taylan, Yusuf, Ulaş, Halil, Tuncay ve diğerleri arabayı devirerek ters çevirdiler. Ters çevrilen arabadan benzin akmaya başladı.
Otomobil kısa sürede yanarak hurdaya döndü.
Yüzlerce öğrenci sloganlar atarak kayboldu ve 'beklemeye' başladı.
Bu arada dönemin 'Zehir Hafiye' unvanlı İç İşleri Bakanı Faruk Sükan yüzlerce toplum polisi ile ODTÜ'nün kapısına geldi.
Rektör büyük bir çatışmaya yol açacağını düşündüğü için elçinin güvende olduğunu söyleyerek polisin içeri girmesine izin vermedi.
Zaten öğrencilerin büyükelçiye yönelik herhangi bir eylem niyetleri de yoktu.
Hanço'nun Türkiye macerası kısa sürdü. Beş ay sonra ülkesine dönmek zorunda kaldı.

SEN MİSİN OTOMOBİLİ YAKAN…
Bu eylemde başı çeken gençlere ne oldu dersiniz?
Sinan, Taylan, Ulaş farklı yerlerde öldürüldü. Hüseyin ve Yusuf idam edildi.
Genel kanıya göre, ABD cadillac otomobilin öcünü (!) gençlerden fena almıştı.
Ama en kötüsü o dönemin aydın, okumaya meraklı, yurt ve dünya sorunları ile ilgili yurtsever gençleri kamplara ayrıldı, ölümüne çatışmaları 'derinden' körüklendi.
Bir nesil adeta yok edildi.

48 YIL SONRA…
48 yıl sonra Asya'dan, Afrika'ya ezilen uluslar adına değişen bir şey olmadı.
Emperyalizm hala insana acımayan sömürü gücünü kanlı bir şekilde devam ettiriyor.
Ezilenler bilinçleneceğine emperyalizm daha akıllandı (!)….
Bir 'bahar' tutturdular; çiçekler açacaktı (!) Afrika'da, Asya'da….
Baharı göremeden yaz geldi geçti Mezopotamya'da….
Bizden yana sorarsan;
'İnce ince bir kar yağmaya devam ediyor fakirlerin üstüne…'
'El gider Mersin'e, biz gideriz tersine' vaziyetlerindeyiz… 48 yıl sonra
Hala 'hasretinden prangalar eskitiyoruz' özgürlük, barış ve demokrasi için...
Bu arada Hanço'ların ardı arkası kesilmedi…
48 yıl sonra öğrencilerin attıkları sloganı duyduklarında onlara saldıranlar artık o 'üç kelimeyi' daha çok kullanır oldu; 'YANKEE GO HOME'...
İster ağlayın, isterseniz gülün (!)
Ben karışmam…
Çünkü 'serbest piyasa ekonomisi var' 48 yıl sonra…