Harname!
Eşekname yani.
Evet bildiğiniz eşekname işte!
Şeyhi'nin ünlü mesnevisi 'Harname'yle bir ilgisi yok ama!
Sadece yazının adını Şeyhi'den çaldım. E çaldım! Çalmadım mı diyeyim!
Ne demişti, Divan Edebiyatı'nın son büyük şairi Şeyh Galib, 'Hüsn-ü Aşk' mesnevisi için, şairliğini övdüğü fahriye bölümünde;
'Esrarını Mesnevi''den aldım
Çaldımsa da mîrî malı çaldım
Yani?
Yani demiş ki,
Esrarını 'Mesnevi'den aldım.
Çaldımsa da beylik malı çaldım.

***

Demem o ki…
Şeyhi'den çaldım, 'Eşekname'yi ama…
Bu eşek Şeyhi'nin, 'zaif ü nizar' eşeği değil.
Bir eşek var idi zaif ü nizar
Yük elinde katı şikeste vü zar
(Zayıf bir eşek var idi
Yük çekmekten anası ağlar idi)
Bu eşek bizim eşek.
'Çekirdek yiyen eşek!'
Yük falan çektiği de yok zaten.
Porsuk Çayı'nın kenarına, belediyenin bankına kurulmuş çekirdek yiyor. Keyfi yerinde yani.

***

Hatırlıyorsunuz, tuttuk bir de yazı yazdık bu eşek üzerine.
Eşeklik yaptık yani! Bırak ne hali varsa görsün.
Ama duramadık yazdık, başımıza belayı da aldık.

***

O yazıyı yazdığım gün, gece saat üç dört sıraları birden uyandım yatağımda.
Kan ter içindeydim, kabus görüyormuş gibi.
Bir şey gördüğüm falan yoktu. Eminim bundan.
Fakat...
Yan yatmak için sağ yanıma dönüverince…
Eşek yanı başımda!
Bizim çekirdek yiyen eşek!
O nasıl devasa bir eşek öyle.
Eli ayağı, kaşı gözü…
Hele o yarım metrelik kulakları.
Aldık mı başımıza belayı?
Allah'tan Sultan uyandı da,
'Ne eşeği!' diye azarladı beni. 'Kaç kere söyledim ben sana, yazma şu yazıları, diye. Sabaha daha çok var. Bırak eşeği meşeği de yat uyu. Sana ne el alemin eşeğinden!'

***

Uyu demek kolay.
Aldı beni bir düşünce.
Ayıp mı yaptık şu eşeğe biraz?
Ne yapıyordur ki şimdi orada tek başına.
Gecenin karanlığında.
Geceleri de bir ayaz oluyor ki.
İnsan sevdiğine sarılmayınca yatakta dahi ısınamıyor.
Eee?
Vallahi bilmiyorum ki...
Başkana rica etsek de…
Bizim eşeğin yanına bir eşek daha oturtsa? Eşek kıtlığı mı var memlekette! Tramvayda, otobüste, trafikte, caddede, kaldırımda…
Olmaz mı? .
Sonuçta o da bir can. Yalnız kalmasa orada gece gündüz...
Ne demişti Neşet Ertaş? Neşet Baba!
Hani heykeltıraş eşeğin üzerinde heykelini yapmıştı da…
'İndirin beni eşeğin üzerinden, Yazık o da bir can.'
Vallahi öyle.
O da bir can.