Bazen o kadar zordur ki ikisinden birini seçmek…
Tabii şimdi size burada, kırk satır mı kırk katır mı diye bir soru sormayacağım.
O kadar da değil ama…
Diyelim ki karşınıza çıkan birine yol sordunuz.
'Hiçbir yere dönmeden, dümdüz devam et,' dedi yol sorduğunuz kişi.
Devam ettiniz.
Geriye dönüşü olmayan bir yol.
Fakat bir süre sonra yol önünüzde ikiye ayrıldı.
Yolun biri sağa gidiyor diğeri sola.
İkisi de karanlık. İkisinin de ilerisi gözükmüyor. İkisinden sadece biri sizi gitmek istediğiniz yere gidiyor. Ama hangisi? Bunu bilmiyorsunuz.
Bildiğiniz tek şey!...
İkisinden birinin sonunun dipsiz bir kuyuyla bittiği.
Ne yaparsınız? Hangi yolu, neye göre seçersiniz?
***
Seçmek zordur.
Kendimize bir hayat seçmek…
Bir yaşam biçimi…
Bir yaşam tarzı seçmek…
***
Biri gürül gürül akan bir suyun kenarında durmuş.
Karşıya geçmek istiyormuş.
Karşı tarafta daha iyi bir hayatının olacağını düşünmüş.
O yüzden karşıya geçmek istiyormuş.
Suyun kenarından, karşıdakilere seslenmiş:
'Karşıya nasıl geçebilirim?'
Karşıdakiler de ona seslenmiş:
'Sen zaten karşıdasın! Asıl sen söyle, biz karşıya, senin olduğun yere nasıl geçebiliriz?'
Derler ya,
'Senin bulunduğun yerde olmak isteyen o kadar çok insan var ki…'
Ne kadar doğru bu, bilinmez.
Ama şu bir geçek:
İnsan kendi tabağındakileri, kendi önündekileri yedikten, silip süpürdükten sonra yan masadakilerin yiyip içtiklerine dikermiş gözünü.
İçten içe,
'Keşke ben de onların masasındaki yiyeceklerden yeseydim,' dermiş.
***
Evlilikte de böyledir bu.
Yıllar geçmiştir üzerinden.
Seçmiştir seçeceğini.
Yıllar önce vermiştir kararını.
Hatta kararının önünde kimse duramamıştır.
O kadar kesin, kati, o kadar doğru bir karar!
Ama işte, zaman ilerleyip…
Gençlik geride karlınca…
Aşkın…
Şimdi dürüst olalım, aşk daha başka bir şeydir; daha yüce bir şeydir; hesap kitap…
Ev kurmak…Salon takımını sen al, beyaz eşyayı ben alayım falan…
Çoluk çocuk yapmak, çocukların geleceğini düşünmek gibi şeyler olmaz aşkta…
Onun için; genç, yeni kuşak evliler birbirine 'aşkım aşkım' deyip dursa da evli insanlar arasında aşk falan yoktur aslında!
Sadece sevgi, saygı ve hayat mücadelesi vardır…
Yani sevgi, saygı da bitince…
Geriye sadece hayat mücadelesi, hayatın zorlukları ve gürültüsü patırtısı kalınca eşler karşı masaya…
Başka hayatlara dikerler gözlerini.
'Onunla mı evlenseydim, bununla mı evlenseydim, şununla mı evlenseydim? O zaman nasıl bir hayatım olurdu? Şu ankinden daha iyi bir hayatım olurdu eminim, bu kesin!...'
Bu soruların sonu gelmez.
Hayatı boyunca bunu içinde taşır.
Hele bir de yolun çoğu gittikten sonra felaketle bitmişse evliliği…
Haksız da değildir insanlar, içlerinde bu soruyu hayatları boyunca taşımakta.
Çünkü insan kendine bir eş değil bir hayat seçer.
Ve insanı, eşi bu dünyada rezil de edebilir vezir de.