Giresun'da…
Seksen iki yaşında, elindeki bastonla ancak yürüyen yaşlı adam; hastaneye gelemeyecek durumdaki yatalak, evde bakım hizmeti belgesi olan eşinin raporlu ilaçlarını reçete ettirmek istiyor doktora.
Doktor ki doktor!
Hastayı görmeden reçete yazamayacağını söylüyor.
Tabi doğru.
Fakat…
Seksen iki yaşındaki bir insanla bu yüzden inatlaşmanın anlamı ne…
Tartışmanın...
Seksen iki yaşında, ayakta zor duran bir insan için polis çağırmanın anlamı ne?
Hiç mi yaşlı bir insan görmedin?
Bu yaştaki her insan hayatını güçlükle sürdüren, ölmek üzere olan bir insandır…
Korumasız…
Savunmasız…
Küçük bir çocuk kadar zayıf…
İki polis geliyor doktorun 'beyaz kod' vermesi üzerine.
Doktor tehlikede yani!
Gelen polisler de polis!
Her polis aynı değildir tabi.
Pek çoğuna canını, malını, güvenliğini, huzurunu, vatanını emanet edersin tereddütsüz.
Her doktor da aynı değildir…
Hayat kurtarır…
İnsanın acılarını dindirir, yaşama süresini uzatır pek çoğu.
Fakat işte…
Yarım imam dinden, yarım doktor candan eder derler…
Polisler ite kaka, karga tulumba yaşlı adamı gözaltına almak istiyorlar.
Korku, panik içindeki adama biber gazı sıkıyorlar.
Kollarını arkasından kelepçeleyerek gözaltına alıyorlar seksen iki yaşındaki adamı.
Ama yaşlı adam yapılanlara daha fazla dayanamıyor; o esnada kalp krizi geçirip gözaltında ölüyor.
***

Üsküdar'da…
İki küçük çocukları yan odada uyurken adam imam nikahlı karısını boğarak öldürüyor.
Çorum'da…
Adam kırk yıllık karısını, kafasına elindeki balyozla defalarca vurarak öldürüyor.
Kars'ta…
İki kişi, başına poşet geçirdikleri eşeği sopayla vura vura öldürüyor.

***

Kars'ta yan odada küçük çocukları uyurken imam nikahlı karısını boğarak öldürendeki; Çorum'da kırk yıllık karısını kafasına balyozla vura vura öldürendeki; Kars'ta eşeği kafasına vura vura öldürenlerdeki; Giresun'da, seksen iki yaşındaki yaşlı adamın, ters kelepçe takarak, biber gazı sıkarak ölümüne sebep olanlardaki kafa aynı kafa…
Aynı malum kafa…
Yani?
Yani bu kafaya yetki ver…
Yetkiye gerek yok!
Eline silah ver…
Silaha da gerek yok.
Biber gazı ver…
Balyoz ver…
Taş ver…
Sopa ver…
İşaret et sonra, şu insan, diye.
Yahut da şu eşek…
Şu kedi…
Şu köpek…
Şu canlı, diye.
Aslında canlı olmasına da gerek yok.
Şu ağaç, de mesela.
Sen budanacak de, o kökünden söksün sana.
Şu kuş, de o yuvasını bozsun.
Öyle dehşet bir kafadır ki bu!...
Eğer kesişirse yolun…
Hiç şansın yok.