Türkiye,
Özellikle son birkaç yıldır,
Belki de Anadolu tarihinde hiç yaşanmadığı kadar çevre talanıyla karşı karşıya…
Hidroelektrik santralleriyle akan sularımızı kuruttular…
Kömürlü termik santrallerle devam ettiler…
Şimdi sıra madenlere geldi…
Çok uzağa gitmeye gerek yok,
İşte Eskişehir…
Alpu Ovasına kömürlü termik santral,
Son günlerde de altın çıkartılması da gündemde …
Murat Dağında yine altın madeni,
Sivrihisar-Mihalıççık-Beylikova arasına nikel-demir maden sahasının genişletilmesi…
Kaz Dağlarına yaptıkları artık bütün dünyanın dilinde…
Burdur Salda Gölüne millet bahçesi kandırmacası…
İzmir'in Selçuk İlçesi'nin Şirinci Köyü…
Hatırlar mısınız, birkaç yıl önce dünyanın sonunun geldiğine inananlar buraya hücum etmişlerdi, 'geriye bir tek Şirince sağlam kalacak' diye…
Oraya bile, insan eliyle dünyanın sonunu getirecek hamleyi yaptılar…
Altın çıkaracaklarmış…
**************
Şimdi bir hikaye…
İlla ki biliyorsunuzdur ama ben yine de anlatacağım…
'Sanat, eğlence ve şarap tanrısı Dionysos ve yanındakiler Frigya yaylarında oradan oraya dolaşırken, yaşlı bir silenos (gövdesinin üst tarafı insan belden aşağısı at olan satirlerin yaşlanınca aldıkları isim) yorulur bir ağaç gölgesinde uyuyakalır. Bulanlar alay edip aşağılayarak Kral Midas'a getirirler. Midas, Silenos'u on gün krallar gibi ağırlar ve Dionysos'a götürür.
Dionysos çok memnun olur ve Midas'a ' dile benden ne dilersen ' der.
Midas: 'her tuttuğum altın olsun' der.

Dionysos'un emri yankılanır dağlarda, 'her tuttuğun altın olsun…'
Midas'ın her tuttuğu hakikaten altın olur. Kral Midas mutlu ve çok sevinçlidir. Akşam olur,
büyük bir iştahla sofraya oturur. evet her tuttuğu altın olmaktadır. Ekmeği, yemeği hatta sevmek için sarıldığı güzel kızı bile...
Midas sonunda pişman olur ve istediği şeyin yanlışlığını anlar.
Dionysos'tan, dileğini geri almasını ister. yoksa açlıktan ölecektir.
Dionysos da ona Paktolos (Manisa civarında Tabak Çayı) ırmağında yıkanmasını söyler.
Midas, Paktolos ırmağında yıkanır ve dileğinden kurtulur…'

Bizi, içine girip yıkandığımızda, bütün bu altın hastalığından bizi kurtaracak bir nehir bulabilir miyiz, bilmiyorum.
Bildiğim, dünyanın tüm altınlarını verseniz de, bir saniye bile satın alamayacağınızdır…
Ne bir saniye,
Ne bir nefes…
*************
'Ormanlarımdan bir dal kesenin başını keserim' diyen Fatih'e,
Yalova'da çınar ağacının dalını kesmektense konağı 50 metre öteye taşıtıp 'o çınar ağacı devlettir' diyen Atatürk'e sahip bir ülkeyiz biz…
Arabistan'ın, Yemen'in çöllerini de biliriz, çok öldük oralarda…
Afrika'nın Büyük Sahra'sını,
Orta Asya'nın Gobi'sini de biliriz…
Taklamakan'ı, Kalahari'yi…
Büyük Sahra 9 milyon kilometrekare, Gobi Çölü ise 2 buçuk milyon…
Oralara mı özeniyoruz,
Yoksa, oralarda yaşayanlara mı, bilemedim…
****************
Çanakkale'nin Kaz Dağları bölgesinde yer alan Kirazlı köyünde Kanada firması Alamos Gold'un yerli ortağı Doğu Biga Madencilik şirketi tarafından yürütülen altın madeni projesinde, ÇED raporunda 45 bin denmesine rağmen yaklaşık 195 bin ağaç kesildiği ortaya çıkmıştı.
İşte o bölgede dün büyük bir kalabalık vardı…
Köylü kentli, erkek kadın, genç yaşlı, zengin fakir…
Binlerce kişi bölgede toplanarak 'Su ve Vicdan Nöbeti' başlattılar…
Karşılarına önce, şirket çalışanları sonra jandarma çıktı…
Dinlemediler, tel örgüleri yıkıp, ağaçların kesildiği bölgeye girdiler…
Bu yazı yazılırken, devam ediyordu eylem…
***************
Kanadalı firma, 15 yıl boyunca benim vatanımın toprağını zehirleyip, bilmem kaç ton altın çıkartacak…
Ve bu altının ne kadarı Türkiye Cumhuriyeti'ne kalacak dersiniz?
Yüzde 4'ü… evet evet yüzde 4…
İşte burada başka bir dümen devreye giriyor…
Kanadalı firma, burada 'açık ocak madenciliği' yapacak…
Yani dağı yukarıdan aşağıya doğru basamak basamak yok edecek…
Bu da şu demek…
Milyonlarca ton hafriyat demek…
İşte o yerli ortak var ya…
Altından filan değil, bundan para kazanacak…
O parayı da Kanadalı firma falan ödemeyecek, biz ödeyeceğiz…
Nasıl mı?
Devletimiz bu Kanadalı firmaya özel büyük bir teşvik çıkardı…
Kanadalı, bizim devletten alıp, bizim hafriyatçılara verecek, arada da altının yüzde 96'sını alıp çekip gidecek…
Allah için bizimkilerin hakkını da vermiyor değiller;
Ne demişti Kanadalı şirketin ceosu;
'Taş kırmakta ve taşımakta Türklerin üstüne yok…'
Ben o ceo bozuntusuna da aynen şu dileğimi iletiyorum;
'Senin de her tuttuğun altın olsun, işemeye gidince bakalım ne yaparsın…'
*************
Anlamadığım diğer bir şey de şu;
Tamam, siyanürle altın çıkarmak için doğanın katledilmesi asla kabul edilemez…
Kim yaparsa yapsın…
Ancak şu soruyu da kafamdan atamıyorum bir türlü…
'Bu altınları niye biz çıkaramıyoruz, Türkiye yani?'
Eğer, hangi dağın altında altın olup olmadığını biz bilemiyorsak, o işle uğraşalım…
Bizim de uydularımız yok mu?
Amerikalı, Kanadalı nasıl nerede ne var, uydu aracılığıyla görüyorsa, biz de o teknolojiyi geliştirelim…
O zamana kadar da, bırakalım altınlarımız dursun durduğu yerde…
Kaçacak halleri yok ya…