Vali Sami Sönmez '1999-2003 yılları arasında' Eskişehir Valiliği yaptı.

SEVGİYLE ANILIYOR
Bu görevde son yıllarını Eskişehir'de tamamlayıp; emekli oldu. Örnek devlet adamıydı. Mevzuata hakimdi. Babacandı ve son derece dürüsttü. Görev yaptığı yıllarda Eskişehir halkıyla bütünleşti. Kentimizde 'önemli izler' bıraktı. Hep 'sevgiyle anılan bir Vali' oldu. O'nun Valilik yaptığı yılları çok iyi hatırlıyorum. Korumayla gezmezdi. Valilikte 'işini bitirdikten sonra şehri sıradan bir insan gibi' dolaşırdı. Esnafla ve vatandaşlarla sohbet ederdi. Kendisiyle çok karşılaşıp, ayak üstü sohbet ettik. Briç oynamayı çok severdi. Briç kulübünün müdavimlerindendi. Kendisinden sonra gelen Valilerden çok farklıydı. Bir 'Bakan ve Başbakan geldiğinde brifingi kesinlikle o' vermezdi. Bilgi verilmesi istenilen kurumun başındaki bürokrat Bakana brifing verirdi. Bakanın yanında Vali olarak, bürokrata da sorular sorardı. Bakanların ve Başbakanların yanında 'ezilip, büzülmezdi. Çünkü Sami Sönmez hükümetin değil, devletin' valisiydi.

YILMAZ HOCA BÜYÜK ŞANS
Emekli olduktan sonra kentimizden ayrılan Sönmez, arada sırada Eskişehir'e gelip, dostlarıyla hasret gideriyor. Sönmez geçtiğimiz ay Eskişehir'e gelip, Özel Çağdaş Lisesi Kurucu Müdürü İsmail Samur'u ziyaret etti. Sönmez bu ziyarette, Yılmaz Büyükerşen'in Eskişehir için büyük bir şans olduğunu belirterek; 'Şehircilik anlamında Türkiye'e örnek bir kent yarattı. Eskişehir tüm Türkiye'nin imrenerek, baktığı bir şehir oldu' demiş. Sönmez Eskişehir Valiliği yaptığı yıllarda 'Yılmaz Hoca ile çok iyi dostlukları' vardı. Eskişehir'e 'daha iyi hizmet edebilmek için' uyumlu çalışıyorlardı. İsmail Samur, Sami Sönmez'in Valilik yaptığı yıllarda okul inşaatlarından sorumlu İl Milli Eğitim Şube Müdürüydü. O dönem ile ilgili bol bol sahbet eden Sönmez ve Samur, nostaljiyi yaşadılar.
RİSK ALAN YÖNETİCİYDİ
Samur yıllarca İl Milli Eğitim'de Şube Müdürü olarak çok başarılı işlere imza attı. O'nun sayesinde okul inşaatlarında hiçbir aksama yaşanmadı. Yönetici olarak 'her zaman risk alarak, okulların eğitim açılışına yetişmesini' sağladı.Olumlu izler bıraktığı İl Milli Eğitim Şube Müdürlüğünden emekli olduktan sonra TED Koleji'nin Kurucu Genel Koordinatörü oldu. Milli Eğitim'deki başarılı çalışmalarına burada da devam etti. Bu görevinden ayrılarak, artık tamamen emekli olmak istedi. Ancak Özel Çağdaş Okulları başarılı yöneticiyi emeklilikten vazgeçmeye ikna etti. Samur, geçtiğimiz Mart başında Özel Çağdaş'ta önümüzdeki yıl faaliyete geçecek olan Liseninin Kurucu Müdürü oldu.

**


SPORDA BAŞARININ YENİ ADRESİ OLDU
Batıkent Mahallesi'nde 2015-2016 yılında faaliyete geçen Necip Fazıl Kısakürek Ortaokulu 'akademik ve sportif alanda elde ettiği başarılarla' adından söz ettiriyor. Bu başarılarda okulun Kurucu Müdürü olan Abdulvahap Eyidil'in payı çok büyük. Eski bir güreşçi ve Beden Eğitimi branşında olan Eyidil özellikle 'sportif alanda yaptığı atılımlarla fark' yaratıyor. Necip Fazıl Kısakürek Ortaokulu öğrencileri 2018-2019 eğitim yılında '6 branşta 12 derece' elde etti. 'Güreş Yıldızlar ve Küçüklerde İl Birincisi' oldu. Bocce 'Yıldız Kızlarda İl Birincisi, Küçük Kızlarda İl Üçüncüsü, Erkeklerde İl Dördüncüsü' oldular. Futbol Takımı İl İkincisi oldu. Tekvando müsabakalarında 'iki öğrenci İl Birincisi', iki öğrenci de İl üçüncüsü oldu. Okul öğrencisi Abdulsamet Kayı Atletizmde İl Üçüncüsü oldu. Okul Kros Yıldızlarda İl Dördüncüsü oldu. Oscar Wilde 'Kimi gittiği yeri mutlu eder, kimi de terkettiği yeri' demiş. Eyidil, eğitim yöneticisi olarak 'gittiği her yeri mutlu' etti. Geçmişte Eğitimciler Spor Lisesi'nin Kurucu Müdürlüğünü de yapan Eyidil, iyi bir spor yöneticisidir. İnönü İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü görevini de başarıyla yapmıştı. Başta Eyidil olmak üzere okuldaki tüm sporcu öğrenci ve öğretmenlerini kutluyorum.

**

'DESTEK VERMİYOR' DİYENLERE
OSMAN TAŞ'TAN TAŞ GİBİ YANIT
'Kulüp içerindeki sorunları çözmekten büyüklerimizi ziyaret edemedik. Önümüzdeki günlerde özellikle Büyükşehir Belediye Başkanımız Yılmaz Büyükerşen'i ziyaret edeceğiz. Bu ziyarette kendisinden para istemeyeceğiz. Zaten yasal olarak da para vermesi mümkün değil. Hocamıza yapacağımız projelerimizi göstereceğiz. Bu projelere destek isteyeceğiz.' Bu sözler Eskişehirspor Başkanı Osman Taş'a ait. Taş, Yılmaz Büyükerşen'in yasal olarak belediyenin parasını Eskişehirspor'a vermesinin mümkün olmadığının altını çiziyor. Taş, bu sözleriyle yıllardır 'Eskişehirspor'a destek vermiyor' diyen eski Eskişehirspor Başkanlarına ve AK Parti yöneticilerine de yanıt vermiş oldu. Umarım sayın Taş güzel projeleri hayata geçirerek, Eskişehirspor'umuzu hak ettiği yere taşır.
**

YAMYAM FARELER
Eskiden gemicilikte fareler oldukça fazla baş ağrıtırmış. Kilere girip yiyecekleri talan ettikleri gibi ahşap gemileri kemirir ve geminin su almasına dahi yol açarlarmış. Özellikle İngiliz gemiciler bunun çözümü olarak önce bir fare yakalamışlar. Bir kafesin veya teneke kutunun içine koyup üstünü kapatıp, fareyi günlerce ışıksız ve aç bırakmışlar. Sonra yanına küçük bir fare koyarlarmış. Kendi türünü yemeği öğretmek için sürekli bu tekrarlanırmış. Sonra günü geldiğinde yamyamlaşan fare geminin içine bırakılır ve gemideki farelerden böylece kurtulurlarmış. Dünyaya dönüp bakın ve yamyam fareleri görmeye çalışın; bir türün yamyam olması için sadece aç bırakılması gerekmez, ona bir düşünceyi de radikal bir şekilde empoze edip diğer düşüncelerin içine salarak insanlığa, insana ait güzel düşünceleri bu yamyam düşüncelerin yok etmesini sağlayabilirsiniz. Normal insanlar 'Yahu bu insanlar neden birbirini boğazlar, neden kafa keserler, nasıl bu kadar kötülük yaparlar' diye tuhaf tuhaf sorular sorar. Ailede, okulda, cemaatlerde, vakıflarda; kendileri gibi düşünmeyen, teni kendisinden farklı olan, kendi dini veya mezhebinden olmayan insanlara karşı 'kindar' yetiştirilen nesillerin yamyamlaşan farelerden hiçbir farkı yoktur. Tüm Dünya bu kötülükleri ve kötülük yapan insanları yok etmek istiyorsa; çocuklara küçük yaşlarda insan, doğa, hayvan sevgisi aşılamalıdır. İnsanlar, Yunus Emre'nin 'Yaratılanı severim yaratandan ötürü' sözünde olduğu gibi hiçbir ayrım yapmadan tüm yaratılanları sevmelidir…

**
FIKRA
AMA DOKUZ AY SONRA
Adam o akşam keyifsiz.. Bıkkın.. Yorgun.. 'Ben her gün işe gidip eşek gibi çalışıyorum. Karım evde keka.. Allah'ım ne olur bir gün olsun yerlerimizi değiştir de, neler çektiğimi anlasın' diye yalvarıyor. Hikaye bu ya.. Dileği kabul ediliyor. Ertesi sabah karısının bedeninde uyanıyor. Yataktan fırlıyor. Herkese kahvaltı hazırlıyor. Çocukları giydiriyor, okula gönderiyor. Evi toparlamaya başlıyor. Çamaşır, bulaşık, temizlik, ütü, alışveriş, yemek hazırlama, okuldan dönen çocukların dersleri ile meşgul olma, akşam yemeği, sofrayı kurma, servis, masayı toplama, tam biraz televizyonla dinlenme umarken, eşinin kendisini iştahlı gözler ve sözlerle yatağa çağırması.. Bitkin halde bir de eşini rahatlatma.. Ertesi sabah uyandığında yeniden yalvarmaya başlıyor..'Allah'ım ben ettim, sen etme. Ben ne dediğimi bilmiyormuşum. Bir halt ettim. Affet ve beni eski halime döndür..' Gaipten bir ses geliyor.. 'Dersini aldığın belli. Her şeyi eski haline döndüreceğim, ama 9 ay sonra.. Zira dün gece...'