Zorlaya zorlayaalınan randevu; görüşmeden önce Adalet Bakanı, Genelkurmay Başkanı, MİT Müsteşarı, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü de dahil heyetlerin ABD'yi kıvama getirmek için ön çalışmaları, Sayın Cumhurbaşkanımızın yaptığı Amerika seyahati, Trump'la görüşmesi, saldırgan korumalardan başka şeyler konuşamadık son günlerde.
Ön görüşmelere göre, ziyaretin sonucu belliydi aslında.
Yine de ekabirlerin dış ilişkileri, iç siyasete malzeme etme alışkanlığına,yandaş medyadaki'Amerika'yı fethetmeye eşdeğer manşetler' eklenince epey ses çıktı.
Sayın Cumhurbaşkanımız Amerika'ya giderken:
'Yapacağımız görüşme virgül değil nokta mesabesinde (derecesinde) olacak.' diye buyurdular; FETÖ ve PYD konularına nokta koyma amacıyla yola çıkıldığını duyurdular.
İki önemli nokta masaya konunca, Trump bunu 'iki nokta üst üste' olarak algılamış olacak ki; yüzümüze gülerek,'dediğim dedik' havasında, kendi bildiklerini söyleyip sırtımızı sıvazladı.
Sonunda noktalamaya çalıştığımız iki konudan alışkın olduğumuz'müttefiklik ve kahramanlık teraneleri' çıktı.
***
Dursun'u vergi dairesine çağırmışlar. Yanında bütün defterlerini, hesaplarını getirmesini istemişler. Dursun korku içinde yeminli mali müşavirine başvurmuş.
'Vergi dairesine giderken nasıl giyineyim? Ne tür bir izlenim bırakırsam, bana daha az vergi cezası keserler.'
Mali müşavir öğüt vermiş:
'En eski elbiselerini giy. Vergicilere güvenli bir görüntü ver ki, az ceza kessinler.'
Kafasına yatmayınca, çok güvendiği arkadaşı Temel'in yanında almış soluğuDursun. Aynı soruyu ona da sormuş. Durumu anlayan Temel,'Sana bir hikaye anlatayım' demiş.
'Fadime gerdek gecesi ne giymesi gerektiğini arkadaşlarına sormuş. Birisi gırtlağına kadar kapalı, koyu renk bir elbise giymesini söylemiş. Bir başkası da dekolte, şeffaf bir gecelik giymesini söylemiş.'
Dursun sinirlenmiş:
'İyi de Temel, bu hikayenin benimle ne ilgisi var?'
Temel bilmiş bilmiş başını sallamış:
'İlgisi şu uşağım! Ne giyersen giy başına gelecek şey değişmez!'
***
Sayın Cumhurbaşkanımızın ABD ziyaretinde,noktalı söylemlerden sonuçalınamadığını anladık. Ama yine de yüzler gülüyordu. Çünkü bu fıkranın doğruluğunu heyetteki herkes biliyordu. Hangi noktalama işaretleriyle gidersen git sonuç değişmeyecekti. Medyanın abartarak sunduğu zafer zaten beklenmiyordu.
ABD'de düşülen duruma üzülmeye gerek yok.
Sevilen bir sözdür:
'Düştüğün yere değil, ayağının kaydığı yere bak!'
Ayağın kaydığı yer mi?
İktidara geldikleri günden beri Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyete son noktayı koyma gayretlerini; fırsat buldukça kazanılmış demokrasi değerlerini, hukuk kurallarını hiçe sayan söz ve girişimlerini, 'Ey!' diye başlayıp sırasıyla tüm ülkeleri hedef alan nidalarıunuttuk mu?
***
Atatürk, cumhuriyet, demokrasi karşıtlığı konusunda 15 yılda epeyi yol alındı. Birileri için her türlü miting, açılış, konferans herhangi bir sakınca getirmezken;bırakın toplantıyı falan güvenlik gerekçesiyle 'Milli Bayramlar'ın kutlanmasını bile burnumuzdan getirir oldular.
Neyse! Umarız bir gün onlar da Atatürk'ü gerçekten anlar;her zora düşülünce aranan çözümün onda olduğunu görürler.
Örneğin;
'Yurtta sulh, cihanda sulh!' derken neyin kastedildiğini…
***
Bir fıkra da, Türkiye Cumhuriyeti'nin düşürüldüğü durum ortadayken, hala'Ben ne olacağım?' kaypaklığında kendine yer arayanlara gelsin:
Temel, beyin kanaması şüphesiyle acil servise kaldırılmış. Acil servisteki uzman doktor,Temel'i muayene ettikten sonra yanındaki asistanlara dönmüş:
'Dikkat edin! Birazdan bu hastanın sağ tarafına felç inecek!'
Zorla da olsa bunu duyan Temel, insanüstü bir çabayla uzanıp, üreme organını sağdan sola kaydırmış.
Beyler, ülkenin durumu ortada,
Artık bir yerinizin keyfini düşünmeyi bırakmanın zamanı gelmedi mi?