Bunun cevabını aramak için 19 Aralık 2017 tarihinde Eskişehir Ticaret Borsası ev sahipliğinde, Borsanın yanı sıra Meteoroloji 3. Bölge Müdürlüğü, İl Gıda Tarım Hayvancılık Müdürlüğü, Geçit Kuşağı Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü, TEMA vakfı ve Genç Çiftçiler Grubu'nun katılımıyla iki oturumlu bir panel gerçekleştirilmiştir. Konusu 'İklim Değişikliklerinin Eskişehir'de Kışlık Tahıl Tarımına Etkileri' olan panelde verilen bilgiler; Eskişehir'de iklim değişiklikleri yaşadığımızı, bu değişikliklerden kışlık tahılların üretim miktarı, verim düzeyi ve kalite özelliklerinin çeşitli boyutlarda, bazı yıllarda ise çok ciddi düzeylerde etkilendiğini ortaya koymuştur.

İklim özelliklerinde görülen değişikliklere bağlı olarak son 5 yılda hastalık sayısında, bazılarının şiddet ve yaygınlığında ve önemli bazı zararlıların etkilerinde de artış görüldüğü belirtilmiştir. Panele sunulan bildiriler; kuruluşların çalışmalarda elde ettikleri verileri, sonuçları, uzmanların ve çiftçilerin sahadaki gözlem ve tecrübelerini içerdiğinden çok faydalı olmuştur. İklim değişikliklerinin gittikçe daha sık ve büyük oranda görülebileceği, bunların daha fazla sellere ve kurak periyotlara neden olabileceği, bunların sonucunda gıda maddesi üretiminin yetersiz kalabileceği, buna bağlı olarak açlık ve kıtlık görülebileceği, tifo, sıtma, kolera gibi hastalıkların sıklaşabileceği ve daha da kötüsü yaygınlaşabileceği konusunda ciddiyetle dikkate alınması gereken tahminler bulunmaktadır.

İklim değişikliği yörelerin, hatta bölgelerin üretim deseninde de (ürün çeşitliliği) değişikliklere neden olabilecektir çünkü iklim değişikliği ürünlerin uyum sağladığı ve yetiştirilebildiği yerleri değiştirebilmektedir. Bütün canlı varlıkların yaşamlarını iyi bir şekilde sürdürebilmeleri için yaşadıkları yerin koşullarına uyum sağlamaları (adapte olmaları) en başta gelen koşuldur. Koşullara uyumlu bitki türlerinin gelişmesi uzun bir zaman almakta ve koşullardaki değişmeler en olumsuz etkilerini bitkilerde göstermektedir. İklim özelliklerindeki değişikliklerin neden olabileceği olumsuzluklar arasında üretim alanlarında daha önce görülmeyen yeni hastalıklar ve zararlıların görülebilecek, halen görülenlerin yaygınlık ve şiddetinin artabilecek olmasıdır. Buna karşılık bazıları azalabilecek veya etkisizleşebilecektir. İklimlerin değişmesiyle birlikte birçok yerde kar yağışının azaldığı, kar örtüsünün toprak yüzünde kalma süresinin kısaldığı görülmektedir. Kış aylarında yeterince kar yağmamasının etkisi, 'barajlar dolmaz, susuz kalırız' klişe ifadesinden çok daha fazladır. Barajlar kadar önemli, duvarsız büyük su depolarımız olan ormanlar, yüksek dağlar ve tepelerde yeterince kar olmaması; kaynakları, sulak alanları, nehir, çay ve dereleri ve yer altı rezervlerini besleyecek suyun çok azalacağı anlamına gelmektedir. Böyle bir durum, yer altı suyu ile ihtiyaçları karşılanan yerleşim birimleri ve sanayi tesisleri için de büyük sıkıntılar doğurabilmektedir.

İklim değişiklikleri nedeniyle eskiye göre daha sık karşılaşmaya başladığımız ani ve yoğun gelen yağışların neden olduğu sel ve taşkınların verdiği zararların boyutları zannedildiğinden çok üstündedir. Seller %49 oranı ile dünyada yaşanan felaketlerin en başında gelmektedir. Felaketlerden kaynaklanan ölümlerin yarısı, evsiz kalma oranının neredeyse üçte ikisi ve ekonomik kayıpların üçte biri seller nedeniyle oluşmaktadır. Seller ve taşkınlar; insanların beslenmesinde en büyük paya sahip olan temel gıda ürünlerinin ekili olduğu alanları su altında bırakarak ve sürükledikleri katı maddeleri bitkiler üzerine yığarak önemli ürün kayıpları yapmalarının yanında, bitkilerin büyüme ve gelişmesi için toprağın en önemli kısmı olan üst tabakaları tarlalardan, bahçelerden alıp sürükleyerek işe yaramayacak alanlara veya çaylara, nehirlere, göl ve barajlara taşıyarak da zarar oluşturmaktadır. Bu taşıma aynı zamanda göl ve barajların dolmasına ve barajların hizmet sürelerinin çok kısalmasına da neden olmaktadır. Bu gibi olayların görüldüğü alanların çoğalması ve görülme sıklığının artması, başta meyve ve sebze olmak üzere birçok üründe yüksek miktarda üretim ve kalite kayıpları ile buna bağlı olarak maliyet ve fiyat artışlarına neden olacaktır.

İklim değişikliklerine ayak uydurmak ve olası zararları en aza indirmek, diğer yandan daha fazlasını yaşamamak için, önlemler almamız ve bunu hep birlikte yapmamız şarttır. Sadece resmi kurumların ve bazı çevre vakıf veya derneklerinin gayretleri, durumun ciddiyetinin kavranması için yetersiz kalmaktadır. Her bir bireyin beynine kazınıncaya kadar toplum yararına çalışan bütün kuruluşlar ve yeterli bilgisi olan her birey bu konuda sorumluluk almalıdır. Yoksa koşullar gittikçe daha da zorlaşacaktır.