İlkbahar başlangıcında üreticilerin en çok çekindikleri olaylardan birisi, bitkilerin hızlı büyümeye başladığı, ağaçların çiçek açtığı zamanda gelebilecek ani sıcaklık düşüşleridir. Enerjisini büyümeye ve gelişmeye verdiği için direnci azalan bitkiler ve özellikle düşük sıcaklıklardan çok olumsuz etkilenen tomurcuk ve çiçek gibi organlar, ani sıcaklık düşüşlerinden ciddi zararlar görebilmektedirler. Bu gibi olaylar eskiden de görülmekteydi, ancak sıklığı daha azdı, olabileceği mevsimler az çok bilindiğinden sürpriz olmamakta, meteoroloji kuruluşlarının uyarıları ile elden geldiğince önleyici veya zarar azaltıcı önlemler alınmaktaydı.Ancak son yıllarda bu olaylarla beklenmedik zamanlarda ve daha sık karşılaşılabilmektedir. İlkbaharın sonlarında ve yaz başlarında daha çok rastlanan dolu yağışları, özellikle deşiddeti fazla,süresi uzun olanlar çok zarar verebilmektedir.Bunun iri damlalı sağnak bir yağmurla birlikte olması zararı daha da artırabilmektedir.
İklim değişiklikleri nedeniyle eskiye göre daha sık karşılaşmaya başladığımız ani ve yoğun gelen yağışların neden olduğu seller, taşkınlar ve göllenmelerin verdiği zararların boyutları sanıldığının çok üstündedir. Seller % 49 oranı ile dünyada yaşanan felaketlerin en başında gelmektedir. Felaketlerden kaynaklanan ölümlerin yarısı, evsiz kalma oranının neredeyse üçte ikisi ve ekonomik kayıpların üçte biri seller nedeniyle oluşmaktadır.
Seller ve taşkınlar ; insanların beslenmesinde en büyük paya sahip olan temel gıda ürünlerinin ekili olduğu alanları su altında bırakarak ve sürükledikleri katı maddeleri bitkiler üzerine yığarak büyük ürün kayıpları yapmalarının yanında, bitkilerin büyüme ve gelişmesi için toprağın en önemli kısmı olan üst tabakaları tarlalardan, bahçelerden alıp sürükleyerek işe yaramayacak alanlara veya çaylara, nehirlere, göl ve barajlara taşıyarak da zarar oluşturmaktadırlar. Bu taşıma sadece tarlalar ve bahçelerin verim gücünü düşürmekle kalmayıp, buradan alınan toprakların taşındığı göl ve barajların dolmasına ve barajların hizmet sürelerinin çok kısalmasına da neden olmaktadır.Bu gibi olayların görüldüğü alanların çoğalması ve görülme sıklığının artması, başta meyve ve sebze olmak üzere birçok üründe yüksek miktarda verim ve kalite kayıpları oluşturmakta,bunun yanı sıra maliyetler ve fiyat artışları da meydana gelmektedir.Gıda tüketimi hızlı bir artış göstermektedir çünkü her yıl milyonlarca insan nüfusa katılmakta, bunları doyuracak gıda maddelerinin çok büyük bir kısmının üretildiği temel kaynak olan tarım toprakları hızla daralmaktadır.
Hava ve su ile birlikte yaşamın temel kaynağı olan toprak, değerine paha biçilemeyen ve kaybedildiğinde yerine konamayan bir hazinedir. Toprak, içerisinde ve üzerinde çeşitli canlıların yaşadığı, bitkilere durak yeri ve besin kaynağı olan bir doğal ortam, suyun deposu ve süzgeci, zararlı maddelerin tamponu ve filtresi, tarım ve orman ürünlerinin üretim yeridir. İnsanın toprağa olan ilgisinin en önemli nedeni tarımdır. Medeniyetlerin büyük bir kısmı tarımın en verimli şekilde yapılabildiği yerlerde kurulmuştur. Yeryüzünde, bitki yetişebilecek toprakların oluşması on binlerce yıl almıştır. Üretim yapılabilecek tarım topraklarının sadece 1-2 cm kalınlığındaki bir tabakasının oluşması için 250-350 yıl geçmesi gerekmektedir. Nüfus sürekli ve hızlı bir artış gösterirken, insanları beslemek için gereken üretimi sağlayacak en büyük, en önemli kaynak olan tarım topraklarının üretimden çıkarılıp, tarım dışı amaçlar için kullanılması çok tehlikeli bir durumdur ve sanki insanın bilerek kendini yok etme gayretidir.Bir yandan iklimin getirmeye başladığı şaşırtan ve zorlaşan koşullar, diğer yandan en verimli toprakların betona teslim edilmesi ülkemizin karşı karşıya kaldığı en büyük tehlikelerin ilk sıralarında yer almaktadır. Çocuklarının geleceğini düşünen hatta bencilce sadece kendini düşünen insanların bile bu tür eğilimlere dur demesinin vakti geçmek üzeredir.