Tarih bilimi için 90-100 yıllık olaylar çok yakın sayılır. Doğal olarak yakın dönemde yaşanan olaylar hakkında kesin sonuçlara varmak daha basit gibi görünür. Ama bizim topraklarda tam aksine, olayların tarihi günümüze yaklaştıkça özellikle sonuçlar hakkında anlaşmazlık oranı artıyor. Galiba bunun adına da siyaset diyorlar.
Şimdi gelelim asıl meseleye; Yaklaşık ayda bir 'fol yok yumurta yokken' Lozan Antlaşması gündeme getiriliyor? Üstelik bazen hezimet bazen zafer olabiliyor. Hadi bunu da tartışalım diyeceğim ama Lozan'ın 'karşı kefesine' Misak-ı Milli'yi koymaya çalışma gayretlerine ve Sevr'î görmezden gelme hesaplarına daha dikkatli bakmamız gerekiyor.
Geçen gün televizyondaki bir tartışmada unvanlı bir kişinin 'Sevr diye bir antlaşma yoktur' diye ısrarla karşısındaki başka bir tarih profesörüne karşı çıkmasını görünce, kaygılarım daha da arttı. Fakültede kendisinden Devrim Tarihi dersi alma şansını bulduğum Prof. Dr. Mustafa Akdağ'ı rahmet ve saygıyla andım.
BİLGİ SAHİBİ OLMADAN FİKİR SAHİBİ OLMAK
Elimizde iki harita var. Birincisi; 1920 Sevr Antlaşması, İkincisi; 1923 Lozan Antlaşması. Lozan'a eleştiri getirenlerin önce Sevr Barış Antlaşması sonra da Lozan Barış Antlaşması haritalarını çok iyi incelemeleri gerekir. Ama daha önce Osmanlı Devleti'nin Birinci Dünya Savaşı'ndan önce girdiği Trablusgarp ve Balkan savaşlarında hangi toprakları kaybettiğini öğrenmemiz şart.
SINIRLARIMIZI DARALTTILAR MI?
'Bizi aldattılar, Misak-ı Millî'de belirlenen sınırlarımızı daralttılar; Musul'u, Ege Adaları'nı ve daha başka yerleri elimizden kaçırdılar' diyorlar.
Osmanlı Devleti 1699 Karlofça Antlaşması ile toprak kaybetmeye başladı. Bu gerileyiş Sakarya Savaşı'na kadar sürdü. 'O Büyük Adam ve Silah Arkadaşları' olmasaydı, bırakın sınırların daralmasını Anadolu'da ne Türklük kalacaktı ne de Müslümanlık…
Bu gün bile hala çok önemli petrol bölgesi ve Türkmen kardeşlerimizin yaşama alanı olan Musul'u kim almak istemez ki? Hemen karşı kıyıdaki adaları kim kaybetmek ister? Ömrünün son günlerini Hatay'ın anavatana bağlanması için feda eden Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Musul'dan Kerkük'ten, Adalardan vazgeçer mi?
Başta Musul –Kerkük olmak üzere Ortadoğu petrol alanlarını ele geçirme hedefi Birinci Dünya Savaşı çıkmasının önemli nedenlerinden biriydi. Musul konusunda Türk heyetinin tüm çabalarına rağmen yapabileceği bir şey yoktu.
Neden Musul'u alamadık diyorsak, 1922-1923 yıllarının ülke koşullarını, bölgede İngilizlerin etnik ve dinsel kışkırtmalarını ya bilmiyoruz ya da bilmezden geliyoruz demektir… Musul'u almaya çalışırken çıkartılan dış destekli isyanlarla başta Hakkari olmak üzere tüm Güneydoğu Anadolu'yu kaybetmek de vardı hesapta.
SABAH İKİ UÇAK AKŞAM İKİ UÇAK
Bu işler sadece istemekle olmuyor. İstemekle olsa, günümüzde süren Musul harekatına karadan da katılırdık… Neden 32 ülkenin katıldığı operasyona biz karadan katılamıyoruz? Üst düzey yetkililerin açıklamasına göre: Musul harekatına sadece havadan ve sabah iki uçak akşam iki uçakla katılabiliyoruz….
BURNUMUZUN DİBİNDEKİ ADALAR
'Burnumuzun dibindeki' adalara gelince; Biz bu adaları Lozan'da değil çok daha önce Balkan savaşlarında kaybettik. 'Lozan 'da bu adaları geri almamız gerekirdi, vermezlerse saldırıp almalıydık'' diyenlere ise deniz askeri gücümüzün hatta adalara gidecek bir gemimizin bile olmadığını hatırlatmak gerekir.
DEVLETİMİZİN TAPUSU…..
Sayın Cumhurbaşkanımızın Lozan Antlaşmasının 93. Yıldönümü nedeniyle verdiği mesaj mükemmeldi ve Lozan'ı 'devletimizin tapusu olarak' nitelendiriyordu. Ama aradan dört ay geçince manzara Lozan'da kaybettiklerimize, kandırıldığımıza dönüştü.
Bu arada ne oldu? Dört ay sonra ne değişti?
Acaba FETÖ'ye karşı Atatürkçü laik kesimin, 15 Temmuz gecesinden beri Sayın Erdoğan'la birlikte mücadele verme görüntüsü ve mücadelenin tüm cemaatlere karşı yöneltilmesi ihtimali bazı kesimlerde sıkıntı mı yaratıyor?
Uzun zaman 'Tek kişilik bir ordu gibi' FETÖ ile mücadele eden Sayın Cumhurbaşkanımız Lozan çıkışları ile Atatürkçü laik kesimin kendisine çok fazla yapışmasını frenleyerek aradaki mesafeyi mi koruyor?
Yoksa Lozan; toplumsal muhalefetin palazlanmaya başladığı günlerde gündemi değiştirmek için 'kırmızı renkli' bir oyuncak gibi mi kullanılıyor?
Başka türlü Lozan Antlaşması'nın 93. yıl mesajı ile artık 'mutad' aylık hale gelen Lozan çıkışları arasındaki iklim farkını nasıl açıklayabiliriz.
DİMYAT'TAKİ PİRİNÇ, EVDEKİ BULGUR…?
Ebette siyasi bir antlaşmaya çok yönlü eleştiriler yapılabilir. 'Devletimizin tapusu' Lozan'ı önemsizleştirme ve değersizleştirme politikası kısa sürede siyaseten belki işe yarayabilir. Ama bu politika başımıza hangi ulusal sorunları açar onları da yakında görürüz. Çünkü sırada bekleyen o kadar çok karanlık düşünce var ki. Olay 'Dimyat'ta ki pirinç ile evdeki bulgur' işine dönmesin.
Sahi Siz; Sevr Antlaşması'na göre Anadolu'nun doğusunda iki farklı devletin kurulacağını, bu devletlerden birinin Anadolu içlerindeki batı sınırını Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Wilson'ın belirleyeceğini, bu planın Lozan Antlaşması ile engellendiğini biliyor muydunuz?
Son sözü rahmetli Prof. Dr. Halil İnalcık hocanın uyarısı ile bitirelim;
'Lozan'ı delersiniz o delikten Sevr gelir bunu da unutmayın.'

BU HAFTA AKLIMA TAKILAN;
'Başkanlık sistemine geçilmezse ülke bölünür.' Sayın Başbakan bence tarihe geçtiniz. Bu sözü tarih unutmayacak….
BU HAFTA SEVMEDİĞİM;
Tecavüzcülere, evlenerek hapisten kurtulma şansı verilmeye çalışılması. Bence bu çirkinliği kadınlarımız hiç unutmayacak. Tarih ise hiç unutmayacak.
BU HAFTA SEVDİĞİM;
Eskişehir'de İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve bazı okulların 'Eğitim ve Öğretimde Yenilikçilik Ödülleri' proje yarışmalarında beş derece elde etmesi… Yönetici öğretmen ve öğrencileri kutluyorum.