İnovasyon, denilen kavramı her geçen gün daha fazla işitmeye başladık. Bunu da doğal karşılamak gerekiyor çünkü değişen rekabet ortamında ayakta kalabilmek isteyen şirketler ürünlerini, hizmetlerini ve üretim yöntemlerini sürekli olarak değiştirmeye ve yenilemeye yani inovasyona bütçelerinden önemli pay ayırmaya başladılar. Bir ülkenin kalkınmasında Eğitimin mi yoksa üretimin mi? Önemli olduğu tartışmaların arasında üzerinde durulup konuşulmasının fayda getireceği bir kavramdan bahsediyoruz. Literatürde İnovasyon 'yeni veya iyileştirilmiş ürün, hizmet veya üretim yöntemi geliştirmek ve bunu ticari gelir elde edecek hale getirmek için yürütülen tüm süreçleri kapsar. Yeni veya iyileştirilmiş ürün, hizmet veya üretim yöntemi geliştirme, yeni düşüncelerden doğar. İnovasyon sürekliliği olan bir faaliyettir.' Şeklinde tanımlanmıştır. Eğitimi gözardı etmeden katma değeri yüksek olan mal ve hizmet üretemediğimiz sürece ülke olarak ekonomik gelişmelere ayak uydurma ihtimaliz bulunmamaktadır. Bu nedenle inovasyon kavramının önemi önümüzdeki dönemde de artmaya devam edecektir. İnovasyonun önemi daha erken kavrayan ülkelerde durum ortada açık ara öndeler. Şöyle ki; Son yıllarda çok daha fazla ilgi gösterdiğimiz İslam Kurtuluş Örgütü (İKÖ) 'ne mensup 57 ülkenin gayrı safi milli hasılalarının toplamı 2 trilyon doların altında iken, ABD'nin tek başına 12 trilyon dolar değerinde mal ve hizmet üretmesi, Çin'in 8 trilyon dolar, Japonya'nın 3.8 trilyon dolar ve Almanya'nın 2.4 trilyon dolarlık üretim yapması ne demek istediğimizi net olarak anlatıyor sanırım. Aynı şekilde eğitimde de benzer bir manzara var; İslam Konferansı Teşkilatı'na mensup 57 üye ülkedeki üniversite sayısı 500 iken, sadece Amerika'da 5758 üniversite var! Oturup düşünmekte fayda var biz bu tabloyu lehimize nasıl çeviririz diye? Çünkü inovasyon kavramı üzerinden ele aldığımız bu durumda değişiklik yapmadığımız yapamadığımız sürece aynı yerde saymaya devam ederiz. Ve hiçbir zaman iddialı bir ülke pozisyonuna geçemeyiz. 2015-2018 Türkiye Sanayi Strateji Belgesinde belirtildiği biçimde 'Türk sanayisinin rekabet rekabet edebilirliğinin ve verimliliğinin yükseltilerek, dünya ihracatından daha fazla pay alan, ağırlıklı olarak yüksek katma değerli ve ileri teknoloji ürünlerin üretildiği, nitelikli işgücüne sahip ve aynı zamanda çevreye ve topluma duyarlı bir sanayi yapısına dönüşümüne hızlandırmak' istiyorsak eğitim ve sanayi gelişimine aynı önemi aynı önceliği vererek inovasyon kavramı içinde özgün yöntemler bulmak, özgün uygulamalar yapmak, özgün politikalar geliştirmek zorundayız.