Sevgili okurlar;
Geçtiğimiz günlerde 4 büyük devletin başkanları Türkiye, Rusya, Fransa, Almanya bir araya gelerek Suriye halkının ne olacağı konusunda uzunca bir müzakere (toplantı) yaptılar.
Aslında burada Müslüman Türk milleti olarak alacağımız birçok ibretler vardı. Bunları şöyle sıralarsak, o zaman yüce Türk milleti ile bunları kıyaslamamız daha kolay olur.
Bir bize bakalım bir de onlara;
  1. Türkiye vatanından olmuş insanlara nasıl yardım ederiz de tekrar ana yurtlarına kavuşabilirler diye düşünürken diğer devletlere bakalım.
  2. Rusya; katil Esed milyonlarca kişiyi bombalayıp öldürdüğü halde Putin, 'Suriye'deki meşru hükümete saygı gösterelim diyor. Yüz binlerce giden çoluk çocuk kadın erkek o zalimin umrunda değil.
  3. Almanya; Bu kadar göçmeni besleyen Türkiye'ye bakarak utanmadan aman ha bizim oralara ne yapıp edin bir tek göçmeni bile göndermeyin diye adeta yalvarıyor. Ezilen, aç kalan, açlıktan ölen, suda boğularak can veren milyonlar onların nazarında hiç insan değil, işte imansızlığın en büyük alameti.
  4. Fransa; hele Macron denen dinsiz o da bir gün olur Suriye'de savaş biterse buradan Fransa ne pay alabilir, orayı tekrar mamur hale getirmek için leş görmüş karga gibi ağzından salyalar akıtarak ne kapabileceğinin hesabını yapıyor. Bir tek göçmen kabul etmek istemiyor ve almadılar da.
Bu örnekleri daha yüzbinlerle ifade etmek mümkündür. Demek ki içinde Allah korkusu olmayan tüm küfür devletleri hep aynı şeyi düşünüyor. Acaba ben buradan yani bu leşten ne pay alabiliri.
Can veren masum çocuklar, açlık ve sefaletten ölen yavrular, güçsüz insanlar, hiçbir suçu olmayan masum kadınlar. Bunların hiçbiri onların umrunda bile değil. Utanmadan bu devletler Türkiye'nin sadece sırtını sıvazlamaktan başka bir şey yapmıyorlar. Veya ey Türkiye sen 3,5 milyon göçmeni barındırıyorsun bunu biz süper güç olarak dağıtalım bakalım demiyorlar. Buradan ne kaparız peşindeler.
İşte İslam'la küfrün arasındaki fark bu, değerli okuyucularım. Bize bu merhameti bu şefkati veren ise önce yüce Türk milletine mensup olmamız, daha sonra ise göğsümüzdeki imandır. Bunu karşılığını da inşallah ebedi alemde bulacağız.
Yüce Yaradan bizi bu merhamet ve imandan ayırmasın.