Okumak, yazmak; sinema, tiyatro izlemek; müzik dinlemek...
Vivaldi'den, Carl Orff'tan, Tchaıkovsky'den, Beethoven'dan, J. Haydn'den, Hasan Ferit Anlar'dan, A. Adnan Saygun'dan, U. Cemal Erkin'den... müzik dinlemek.
Yaşamak budur iki gözüm.
Yani nefes almak…
Dünyaya, insanlara başka bir açıdan bakmak…
İnsanlar ile, dünya ile kavgayı bir yana koymak…
Belki budur bizi iyi bir insan yapacak olan.
***
Fakat yazmak bir yana, pek çok insan bir tek kitap okumadan gelip geçer yaşamdan.
Eğitimi yerindedir, üniversite okumuştur; iyi bir işi, kariyeri vardır, hatta makam mevki sahibidir; hali vakti yerindedir ve iyi insandır.
Evet, iyi insandır.
Ancak ağzını açtığı zaman, dilinden paldır küldür dökülür sığlık, bayağılık; ne edebiyattan, ne sanattan, ne müzikten ne de yaşamdan bi haber olduğu anlaşılır hemen.
***
Volter'e, yeni taşınan komşularının nasıl insanlar olduklarını sorarlar.
Volter:
'İyi insanlar, fakat kadından ve sanattan anlamıyorlar,' der.
Bazen işte iyi insan olmak yetmez.
Ve iyi insan olmak…
İyi insan olmak zamana, kişiye, yere göre değişir.
Ve hatta çıkarlara göre…
***
Adam kiliseye günah çıkarmaya gelmiş.
'Papaz efendi,' demiş. 'Çevremdekiler beni iyi bir insan olarak bilirler. Bunun nedeni ayağımdaki şu çıngıraklardır.'
Papaz şaşırmış.
'Evladım,' demiş. 'Nedir o çıngıraklar?'
'Yürürken karıncalar çıngırağın sesini duyup kaçsın, ayaklarımın altında ezilmesin diye. Karıncayı dahi incitmeyen bir insan olarak bilinirim çevremde.'
'O zaman bana neden geldin, senin ne günahın olabilir ki?'
'Orası öyle ama… Benim de bir günahım var. Günah çıkarmak istiyorum. Birkaç ay önce komşunun karısıyla zina yaptım.'
'Üzülme, şu ayağındaki çıngıraklar nedeniyle Tanrı seni affeder evladım.'
'Papaz efendi, benim bir günahım daha oldu. Geçen ay mahalledeki bir kızı kandırıp…'
Papaz bağırmış,
'Hadi evladım hadi! Hadi işine. Bu gidişle biraz sonra sıra bize gelecek.'
'Ama Papaza Efendi, ben iyi bir insanım, ayaklarımdaki çıngıraklar…'
'Sen o çıngırakları ayaklarından çıkarıp daha uygun bir yerine tak!'
***
Yazmak...
Yazmak okumaktan da ötede bir şeydir.
Okumak, müzik dinlemek, resim yapmak yaşamı içinde, yüreğinde duyumsamaktır; yazmak ise içinde duyduğun yaşamın sesini söylemektir.
Söylediğin bu ses insan olmanın sesidir.
İyi bir insan olmanın sesi…
***
Charles Bukowski,
'Yazmak uçmaktır benim için.
Ateşler yakmaktır.
Yazmak, ölümü sol cebimden çıkarıp duvara atıp tutmaktır...
Yaşlandıkça daha çok yazıyor, ölümle dans ediyorum.' diyor.
***
Her ne kadar bizde…
Bizimki gibi ülkelerde kıymet-i harbiyesi olmasa da okumanın, yazmanın; sanatın, edebiyatın, yine de yazmak ölümle dans etmektir, ölümü cebinde taşımaktır; onu yenersin ya da ona yenilirsin.
Yani, yazdıklarınla ölümsüzleşirsin ya da unutulup gidersin.
Ama ne olursa olsun, okumakla, yazmakla kaybedeceğin bir şey yoktur, kazanacağın ise iyi bir insan olmaktır.