Bugün,'10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü…'
Çelişkiye bakın ki, ülkemizde insan hakları (özellikle kadın hakları) yerlerde sürünüyor…
Bu utanılası durumda, tüm duyarlı yurttaşların insan hakları konusunda bilgilerini/ bilinçlerini tazelemeleri ve demokratik tepkilerini ortaya koymaları gerekiyor…
*****
İnsanın doğuştan kazandığı ve insanın insan olmasını sağlayan hakları ve özgürlükleri var.
Bu nedenlerledir ki, öncelikle insanın yaşam hakkına zarar verilmemelidir.
Ancak insanı diğer canlılardan ve robotlardan ayıran 'ekonomik ve sosyal haklarının' da korunması ve geliştirilmesi gerekir.
Yani insanın düşünmesine; düşünce ve duygularını sözle, yazıyla, çizgiyle, işaretle, ritimle ve dansla açıklamasına da dokunulmamalıdır.
İnsanlık tarihi bir anlamda, insan hak ve özgürlüklerinin korunması ve geliştirilmesi mücadelelerinin tarihidir.
Başka bir anlamda, 'Kadın/ erkek birlikte sürdürülecek toplumsal yaşamda eşitlik ve özgürlük dengesini sağlama mücadelesidir bu…'
İNSAN HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ
BM Genel Kurulu'nun 'İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi' ni kabul ve ilan ettiği tarih olan10 Aralık 1948 tarihi, önemli bir dönüm noktasıdır.
Bu belgenin, milyonlarca insanın öldürüldüğü ve insanlığın yüzkarası olan İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra kabul edilmesi ise çok anlamlıdır.
Otuz maddeden oluşan İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, 'İnsanın kişisel hak ve özgürlüklerinin ancak ekonomik ve toplumsal haklar temeli üzerinde gerçekleşebileceği…' anlayışını evrenselleştirmiştir.
Dünya devletlerinin büyük çoğunluğunun insan hak ve özgürlüklerine olan saygısını dile getiren bu belge, insanlık tarihinin en önemli başarılarından birisidir.
*****
Ancak madalyonun bir de karanlık yüzü var: 'İnsanlık tarihi boyunca, insanlara en büyük zararı yine insanlar vermiştir…'
Başka hiçbir mahlûk ya da hiçbir doğa olayı 'İnsanlara insanlardan daha fazla zarar vermemiştir…'
Yani tarih boyunca insanları en çok öldürenler, insan onurunu en çok zedeleyenler ve insan haklarına en büyük haksızlıkları yapanlar; yine insanlar olmuştur…
Daha çok erkeklerin tepiştiği çatışma ortamlarında en çok zarar görenler de ne yazık ki 'kadınlar' ve 'çocuklar'dır…
KADIN HAKLARI, İNSAN HAKLARIDIR
İnsanlık tarihinde erkek egemen anlayış doğrultusunda oluşan dinsel ve yerel etkiler sonucu, nüfusun yarısını oluşturan kadınlar pek çok toplumda uzun yıllar ikinci planda tutulmuşlardır.
Ayrıca kadın ve erkek arasındaki biyolojik farklılık, toplumsal farklılığa dönüştürülerek, cinsler arası eşitsizliğin gerekçesi sayılmış ve erkek kadına göre üstün kabul edilmiştir…
Kadınların cinsiyetleri sebebiyle aşağılanmaları ya da geri planda tutulmaları sadece yerel nitelikte bir sorun olmayıp, her toplumda zaman zaman yaşanan ve hatta yaşanmakta olan evrensel bir sorundur.
Bu nedenle çağdaş uluslararası sözleşmelerde, 'kadın hakları' ayrıca ve özellikle düzenlenmiştir.
Bunun temel nedeni, 'Kadınlara karşı uygulanan eşitsiz ve ayrımcı uygulamaların önlenmesi ve kadınların toplumsal konumlarında iyileştirme yapılması…'dır.
KURAL KOYMAKLA SORUNLAR ÇÖZÜLMÜYOR…
Kadın Haklarıyla ilgili iki uluslararası belge çok önemlidir:
  1. 'BM Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi -1979'
  2. 'Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi (İstanbul Sözleşmesi)- 2011'
Ayrıca, BM tarafından Kadın Haklarıyla ilgili olarak ilan edilmiş birçok 'özel gün' var.
*****
Türkiye'de bu sözleşmeler doğrultusunda atılan en somut adımlardan biri, 2012 yılında çıkarılan '6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun'dur.
Bu yasa, (sözde) şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla çıkarıldı…
Ama aslında bu iş, 'O yıllarda AB ile ilişkilerini iyileştirmeye çalışan AKP/ RTE iktidarının basit bir taktiğidir…'
Nitekim iktidarın derin uygulamaları(!) yüzünden, benim güzel ülkemde kadınlara yönelik 'aşağılama, taciz, tecavüz, şiddet, öldürme…' gibi çağdışı tutumlar artarak sürmüştür/ sürmektedir.
Üstelik bugün Türkiye'de iktidarı destekleyen gerici çevreler ve yandaş medya 'İstanbul Sözleşmesi'nin iptal edilmesini ve 6284'ün yeniden düzenlenmesini istiyor…'
Çünkü uygulama, bir zihniyet meselesidir…
SORUN ZİHNİYETTE…
Ülkemizde son 17 yıldır uygulanan 'zihniyet' sonucunda:
  • En yetkili devlet adamları 'Kadın ile erkeği eşit duruma getiremezsiniz… Çünkü fıtratları farklıdır…' diye bangırdıyor.
  • Kadınların dünyasını örten dinci uygulamalar anaokullarına kadar uzandı…
  • Kız çocuklarının evlenme yaşı 12'ye indirilmek isteniyor…
  • Tecavüz ettiği kadın ile evlenen erkekler bağışlanıyor…
  • 'Çizginin dışına(!) çıkan kadınların vahşice öldürülmesi' artık iyice kanıksanmaya başladı…
Bir aydın sanatçımızın dediğince; 'Bu kadar kadın cinayetinden sonra şunu kabul edelim artık: Bu ülke hasta! İşin kötüsü bunu düzeltmesi beklenecek kurumlar da hasta…'
Sözün özü, çağdaş dünyada 'kadınlara pozitif ayrımcılık' uygulanırken, bizim ülkemizde 'negatif ayrımcılık' uygulanıyor…
ÇÖZÜM, LAİK VE DEMOKRATİK CUMHURİYETTE!
Dünya çapında yaşanan kadın haksızlıkları dikkatle incelendiğinde, sorunların daha çok 'dinsel kurallar ve davranışlardan kaynaklandığı' açıkça görülüyor…
Kadın haksızlıklarının en az yaşandığı yerler ise 'Laikliği içselleştirmiş demokratik toplumlardır…'
Bu bağlamda 'Ülkemizin üstüne çöken Tek Adam Sistemi, her alanda olduğu gibi İnsan Hakları/ Kadın Hakları alanında da toplumumuzu çözümsüzlüğe sürüklemektedir…'
Bu nedenle 'Ülkemizde Demokrasi İttifakı'nın korunması ve geliştirilmesi için acil önlemler alınmalıdır…'
'İnsan Hakları/ Kadın Hakları sorunları için çözümler, Demokrasi İttifakı çerçevesinde üretilmelidir…'
Demokrasi İttifakı içinde 'Bilim, sanat ve emek kadınlarının öne çıkması…' sağlanmalıdır.
İnanıyoruz ki 'insanlık onuru', insan haksızlıklarını yenecek güçtedir…
Sağlıkla, sevgiyle, dostlukla…