Bu gün '8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü.'
Nedense hep 8 Martlarda aklımıza gelir, kalemlerimize düşer kadınlarımız.
Oysa dünyanın yarısını oluşturur kadınlar. Diğer yarısını da doğurur, büyütür, yetiştirir, başarılı ve mutlu kılar. Kısacası dünyanın tamamının inşası kadının elindedir.
Toplumun en küçük yapı taşı ailedir. Aile denince de ilk akla gelen kadındır. Emekçi bir kadın düşünün. Eşit (!) koşullarda iş yerinde çalışır, üretir; evine gelir anne olur, eş olur; evi derler, toplar, temizler; yemek, çamaşır, bulaşık ona bakar.
O nedenle yüceltilmeyi en çok hak eden, kadındır.
'Kadın anadır.' Taşır, doğurur, besler, büyütür. Evladının ayağına taş değse yüreği yanar.
'Kadın sevgilidir.' Sever, sevilir, üretir. Tanrı'ya dünyayı yaratma ilhamını verendir.
'Kadın yurttaştır.' Bireyler bir arada aileyi, aileler birleşip toplumu oluşturur. Toplum kadın eliyle yetişen aile bireylerine göre şekillenir. Çocuklarına verdiği kişilik ve kimlikle toplumun geleceğinde kadının eli vardır.
'Erkek eğitilirse bir kişi, kadın eğitilirse toplum kurtulur.'
Atatürk kadınları toplumun teminatı olarak görmüştür:
'Bir toplum, bir millet erkek ve kadın denilen iki cins insandan meydana gelir. Mümkün müdür ki, bir toplumun yarısı topraklara zincirle bağlı kaldıkça, diğer yarısı göklere yükselebilsin!'

***

'Kadına saygı; insanlığın da, uygarlığın da ayırt edici özelliğidir.'
Biz neresindeyiz bu insanlığın/uygarlığın? Gazete haberlerine göz atınca en çok karşılaştığımız kadınlarımızla/kızlarımızla ilgili haberler değil mi?
Sokak ortasında öldürülen, eşinden/sevgilisinden şiddet gören, çocuk yaşta gerdeğe sokulup hayalleri çalınan, töre cinayetine kurban giden, her yerde taciz edilen, insan müsveddelerinin tecavüzüne uğrayan, erkeğin çapkını şereflendirilirken tecavüze uğradığı için kahpelik payesi verilen,
Nazım'ın dediği gibi 'Soframızda yeri / öküzümüzden sonra gelen…'
'Bizim' kadınlarımız/kızlarımız değil mi?
Şems-i Tebriz de şöyle anlatır kadını:
'Kadın bilmeyene nefs, bilene nefestir.'

***

Amacım kadınların durumunu rakamlara dökmekti:
Mültecilerin %80'inin kadın olduğunu, üç kadından birinin şiddete uğradığını, beş kadından birinin tecavüze uğradığını, yoksulluk sınırında yaşayanların %70'inin kadın olduğunu, işlerin %60'ını kadınlar yaparken gelirin %10'unu aldığını, dünyadaki mal varlıklarının sadece %1'ine sahip olduğunu, aynı işte erkeklerden %40 daha ucuza çalıştığını, %65'inin sosyal güvencesinin olmadığını, kadınlarda işsizliğin daha çok olduğunu, okuryazar olmayanların %80'inin kadın olduğunu yazacaktım.
Kadın haklarından, kadın-erkek eşitsizliğinden, geri bırakılmışlığından, sahipsizliğinden bahsedecektim. Duygular ağır bastı.
'Nazım' olmak gerek, duyguları 'Kadın' şiiri gibi kaleme dökebilmek için.

***

Kimi der ki kadın
uzun kış gecelerinde yatmak içindir.
Kimi der ki kadın yeşil bir harman yerinde
dokuz zilli köçek gibi oynatmak içindir.
Kimi der ki hayalimdir.
Boynumda taşıdığım vebalimdir.
Kimi der ki hamur yoğuran,
Kimi der ki çocuk doğuran,
Ne o, ne bu, ne döşek, ne köçek, ne hayal, ne vebal.
O benim kollarım, bacaklarım.
Yavrum, annem, karım, kız kardeşim,
Hayat arkadaşımdır.

***

'Yüreğinde sınırsız sevgi ve sabır taşıyan tüm kadınların günü kutlu olsun!'