Kaybedeni kimse hatırlamaz…
Hatta çoklu yarışlarda, ikinciyi de kimse hatırlamaz…
Bakmayın siz öyle gümüş, bronz madalya verdiklerine…
Gümüş madalyanın anlamı bile,
En az bir kişi tarafından yenildiğiniz veya geçildiğiniz demektir…
Muharrem İnce,
Kılıçdaroğlu ile yarışa girdiği ikinci Kurultay'ı da kaybetmiş olmanın üzerini örtebilmek için,
Tüm bir Kurultay'ın üzerine sis bulutları sermeye çalışıyor…
Elbette yaşadığı sıkıntıları anlatacak,
Yanlış olduğunu düşündüğü olayları gündeme getirecektir…
Ancak unutulmaması gereken,
Muharrem İnce'nin kendisinin de, o denli şikayet ettiği o bütünün yani CHP'nin parçalarından biri olduğudur…
Belli bir süre ve belli bir şiddette yaptığı eleştiriler;
Zaman ve şiddet açısından kabul edilebilir ölçüleri aşarsa bu sefer kendisine sempatiyle bakan kesimlerin bile tepkisini çekmeye başlayacaktır…

***

Muharrem İnce'nin Kemal Kılıçdaroğlu ile girdiği genel başkanlık yarışı bana, SHP'de yaşanan Erdal İnönü – Deniz Baykal yarışını hatırlatıyor…
Rahmetli Erdal İnönü,
Türkiye'nin ve hatta sol seçmenin bile çok da alışık olmadığı bir siyasetçiydi…
Olaylara yaklaşımı, değerlendirmeleri, asla sinirlenmemesi, sokak ağzıyla konuşmaması, eleştirilerinde bile belli bir üslup içinde konuşması, ses tonunun, jest ve mimiklerinin söyleyeceklerinin önüne geçmemesine özellikle özen gösteren biriydi…
Ne yazık ki,
Bir siyasetçi olarak ne kadar değerli ve örneği çok az bir insan olduğunu insanlar ölümünden sonra anladı…
İşte Erdal İnönü'nün SHP Genel Başkanı olduğu dönemde, karşısındaki kronik genel başkan adayı Deniz Baykal'dı…
Özellikle 1989-1992 yılları arasında SHP 6 ayda bir Kurultay yapardı…
Bütün amaç,
Deniz Baykal'ı SHP Genel Başkanı yapmaktı…
Eylül 1990 ile Ocak 1992 yılları arasındaki 16 ayda SHP tam 3 Kurultay yaptı…
3'ünü de Erdal İnönü kazandı, Deniz Baykal üçünde de aday olmasına karşı kaybetti…
Yani bir türlü olmadı…
Deniz Baykal ancak 9 Eylül 1992 tarihinde yeniden açılan CHP'nin genel başkanı oldu…

***

Muharrem İnce'nin Kılıçdaroğlu ile genel başkanlık mücadelesi, bana hep İnönü-Baykal yarışmasını hatırlatıyor…
Orada da Erdal İnönü, genel karakteri icabı son derece sakin ve kendinden emin bir siyasetçi profili sergilerken, Baykal son derece hırçın ve kazanmaya her şeyin önüne koymuş bir profil sergiliyordu…
O dönemki koşullarda SHP, Baykal tipinde bir siyasetçiyi kabul etmedi…
Bağırıp çağırmak, yüksek sesle bir şeyler söylemek, jest ve mimikler, vücut dili genelde iyi bir hatibin sahip olması gereken nitelikler olarak görülse de Baykal o dönemde bir türlü kabul görmemişti…
Muharrem İnce de Kurultay'daki hal ve tavırlarıyla o günleri hatırlatıyor…