Zamanın birinde yalnız yaşayan bir adam varmış. Hiçbir dostu, kapısını çalacak bir komşusu da yokmuş.
Dört duvar arasında yaşayıp gidermiş tek başına...
Adamın bu yalnızlığını dışarıdan izleyen bir kırlangıç, çok içerlemiş adamın bu haline.
Uzaktan uzaktan onu sevmeye başlamış. Ve bir gün penceresinin camını tıklatmış adamın.
Adam şaşkınlıkla camı açmış ve sormuş
'Ne istiyorsun?' diye.
Kırlangıç 'Beni evine al, seninle yaşayayım' demiş.
Adam şiddetle reddetmiş ve kapamış pencereyi. İkinci gün kırlangıç yine gelmiş adamın penceresine. 'Lütfen beni evine al, ister bir kafese koy, ister elinde sev, okşa, çünkü ben seni seviyorum' demiş. Adam yine aynı inatçı eda ile reddetmiş kırlangıcı. Ve üçüncü gün kırlangıç yine konmuş pencereye. Aynı yakarış: 'Bak' demiş adama kırlangıç.
'Artık havalar soğudu sıcak ülkelere göç edeceğim. Bu sana son gelişim. Altı ay oralardayım, burada olmayacağım, lütfen al beni evine, ister kafese koy, ister elinde sev okşa! Ama reddetme beni çünkü ben seni seviyorum.
Adam soğuk bir edayla: 'Nasıl alayım seni evime, olur mu böyle şey demiş' ve yine kapamış pencereyi. Ve kırlangıç uçmuş gitmiş.
Aradan bir zaman geçmiş... Adamın gözü gelip giden kırlangıcı arar olmuş. Arada bir de olsa ona gelen biri vardı zira. İlk defa ona bir kuş da olsa birileri 'seni seviyorum' demişti.
Bu sihirli iki kelimeyi başka hiç kimseden duymamıştı. Şimdi hepten yalnız kalmış ve yaptığından pişmanlık duymuş. Bekler olmuştu kırlangıcın yolunu.
Bir ay geçmiş, iki ay geçmiş derken altıncı ay da geçmiş ve havalar ısınmış. Adamın gözü ufukta kırlangıç sürülerini arar olmuş.
Nihayet sürüler gelmeye başlamış ve adam pencerede sürülere bakıp kırlangıcını aramaya başlamış. Bir tane geçmiş. İkisi, üçü derken kendi kırlangıcı yokmuş aralarında.
Son bir kırlangıç kalmış sürünün sonunda ve adam heyecanla sormuş kırlangıca;
'Sizden bir arkadaşım vardı, beni seviyordu pencereme gelirdi. Benimle yaşamak istiyordu, nerede göremedim onu sürüde.'
Kırlangıç sormuş. Ne zaman oldu bu olay? 'Altı ay önce' diye cevaplamış adam.
Kırlangıç 'O zaman siz kırlangıçlarla ilgili gerçeği bilmiyorsunuz. Kırlangıçlar altı ay yaşar.'
***
Birçoğumuz kaybettikten sonra anlarız değerini bir şeylerin.
Örneğin; işsiz bir arkadaşım, kısaca işsiz kalma serüvenini anlattı.
İşverenin birisi kendisini defalarca işe almak için çağırmış,
Fakat arkadaşımı iş gücünden faydalanmak için çağıran birkaç işveren varmış.
O da daha fazla para veren iş yerini tercih etmiş, sonrasında iş yeri, fazla mesai falan derken özel hayatı kalmamış. Üstüne üstlük iş yeri bir de il değiştirince hayal kırıklığına uğramış.
Öncesinde ise, kendisini defalarca çağıran iş yerine, arkadaşını göndermiş.
Arkadaşı öve öve bitiremiyormuş iş yerini. Pişman olmuş ama onu defalarca çağıran patronun artık ona ihtiyacı yokmuş.
Bazen her şey para değildir.
Huzur, sağlık, size değer veren insanlarla bir arada olmak çok daha önemlidir.
***
En önemli konuya gelince, bazen sahip olduğunuz değerlerin farkına varamayız. Çünkü onlar hep yanımızdadır. Hep yanımızda olacak sanırız.
Örneğin sağlığımız gibi, ailemiz gibi, vatan gibi, bağımsızlık gibi. Dibimizdeki mutluluğu göremeyiz.
Sağlığımızı kaybedince, sağlıklı olmanın önemini,
Aileyi kaybedince, ailenin önemini anlarız.
Yanı başınızdaki mutluluğu kaybetmeden önce görelim. Onlara sevgimizi gösterelim.
En en önemlisi de başka Türkiye yok.
Son zamanlardaki saldırılar iç bütünlüğümüzü bozmaya yönelik.
Rabbim kimseyi vatansız, hürriyetsiz bırakmasın.
'Yurt sevgisi ona hizmetle ölçülür.' Ülkemiz için elimizden gelenin en iyisini yapalım.
Unutmayalım ki hepimiz aynı gemideyiz.