Aslında ne zamandır Kazım Kurt'a sormak istiyorum;
'Kendisi için günlük gazete çıkarılan belediye başkanı olmak nasıl bir şey?'
Acaba ne cevap verir?
Bunun kıskanılacak bir şey olduğunu mu söyler acaba?
Yoksa
Hiç de abartılacak bir şey olmadığını mı?
Göz önünde olan insanlar için bunun normal hatta sıradan bir şey olduğunu mu?
Acaba ne söyler?
Yoksa bunun, bulunmaz bir nimet olduğunu,
Günde en az 3-4 köşe yazısında tepeden tırnağa, yalnızca kendisinden söz edilmesinin 'paha biçilmez' bir reklam ve tanıtım kampanyasına dönüştüğünü; bundan da şikayet edecek kadar aklını yitirmediğini mi?
Her ne kadar şehirde kendisini tanımayan kimse olmamasına karşın, çarşıda pazarda gezerken; kendisi için çıkartılan gazete sayesinde insanların birbirlerini 'bak işte o belediye başkanı…' diye uyardıklarını bile gördüğünü mü anlatır yoksa?
Belki de,
Kendisi için çıkartılan gazetenin 'müptelası olmuş' bir okuyucu kitlesinin ortaya çıktığını, sabah kalkar kalkmaz, 'Türkiye'de ya da Eskişehir'de ne olmuş'tan önce, 'Kazım Kurt yine ne demiş, niye demiş, ne zaman demiş' dememişse, 'ne dememiş, niye dememiş, ne zaman dememiş' diyerek gazeteyi ellerine alanların, 'Kazım Kurt Fan Clup' üyesi olup olmadıklarını nasıl belirleyeceğine bir türlü karar veremediğini söyler…

***

Kendisine özel gazete çıkartılan belediye başkanı olmak,
Sahi nasıl bir duygudur acaba?
Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt'a sormak için can atıyorum…
Eğer görürsem şunu da soracağım;
Önce, yerinden kaldırılan ağaçlarla başlayan protestoların, bir süre sonra işe yaramadığı anlaşılınca, bu sefer en başından beri projede yer alan köprünün inşasının başlamasıyla büyük bir ivme kazanan Hamamyolu Projesi'ni protesto girişimlerinin neden bir türlü maya tutmadığını ve bunun bizim geleneksel 'yeni olan her şeye karşı çıkma' hastalığımızın tipik bir tezahürü olup olmadığını…
Hele bir de,
Bu yeni olanı,
Siyasi rakibiniz yapıyorsa…
'Vur abalıya' misali mi desek,
Tokmağı davula vurmayı bilmeyen acemi Ramazan davulcusu misali mi desek,
Böyle gri bir yöntemle yok saymaya veya yok etmeye çalışmanın, kendisinde uyandırdığı hissiyatı da sormayı ihmal etmeyeceğim elbette…

***

36 yıldır çatır çutur alınan kaldırım ve yol katılım bedellerinin (yol veya kaldırım maliyetinin yüzde 2'si) bu denli dillerine dolayanların, asgari ücretlinin aldığı paraya bile göz dikilmesine, asgari ücretten vergi alınmasına neden bir türlü gıklarını çıkaramadıklarını merak edip etmediğini de soracağım…
Ancak bizim siyasetçimiz için,
'Gözünün önündeki mertek yüzünden arkadaki ormanı görmez' derler ama yine de hükümetin bütçe açığını kapatmak için düz duvardan vergi almaya çalıştığı bir ortamda, Kazım Kurt'un yol ve kaldırım katılım paylarını akşam eve götürdüğü için mi acaba, hakkında bu kadar, şiir, güfte yazılıp şarkılar besteleniyor, diye de bir soru gelecek arkasından…

***

Evet evet, soracağım…
Sonra da cevaplarını burada, ikişer ikişer yazacağım…