Osmanlı Devleti'nin en güçlü dönemlerinde, yaklaşık 300 yıl hakimiyeti altında kalan ada, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı'ndan sonra İngiltere'ye devredilmiştir. Ancak, I. Dünya Savaşından yenik ayrılan Osmanlı Devleti, Kıbrıs adasını tamamen İngiltere'ye bırakmak zorunda kalmıştır. İngiltere, adanın egemenliğini ele geçirse de, ada sakinleri olan Rum ve Türk tarafları arasında birlikte yaşam geleneği kurulamamıştır.
1931'lerde, adadaki Rumlar artık Türklerden ayrılmak istediklerini yüksek sesle dillendirmektedirler. İşte bu tarihten sonra Rumların Yunanistan ile birleşme (ENOSİS) planı devreye sokulur. Dünya, yeni bir savaşla (2.Dünya Savaşı) yerle bir olurken Yunanistan'ın adayla birleşme gayretleri daha da artacaktır.
15 Ocak 1950 tarihinde Rum Kilisesi tarafından yapılan seçimle Rumların % 96'sı Enosis'i kabul eder. İngiltere bu birleşme kararını yönetimsel dengeleri düşünerek reddedecektir. Yunanistan birleşme isteğini 1954 tarihinde BM gündemine taşır. Yunanistan'ın bu kararının ardından adada Türklere karşı bir şiddet dönemi başlatılır. Yunanistan diplomatik olarak başarıya ulaşamayınca 1955 tarihinde, adadaki Türklere karşı, Albay Grivas liderliğinde 'EOKA' kurulur. Bütün bu ele geçirme planlarının ardından İngiltere, Rum halkı kadar Türk halkının da kendi geleceğini tayin etme hakkının olduğunu açıklar. 1955-1958 sürecinde EOKA Türklere karşı şiddet eylemlerine devam edince 33 Türk köyü boşaltılmak zorunda kalır. Artık huzur ve barıştan eser kalmayan adada, Türkler de bir 'Paylaşma' yapılmasını isterler. Bunun sonucu Türk-Yunan tarafları arasında müzakere çalışmaları başlatılır.
11 Şubat 1959 tarihinde taraflar arasında Zürih ve Londra Antlaşmaları imzalanır. Antlaşmaya göre; 'ortak bölge', 'iki toplumun ortaklığı' ve 'bağımsızlık' konularındaki hükümler, Yunanistan ve İngiltere tarafından garanti altına alınmaktadır. İngiltere tarafından sağlanan antlaşma sonunda 1960 tarihinde Kıbrıs Cumhuriyeti resmen kurulur. Bu antlaşma ile adada 'iki taraflı bir hükümet' kurma isteği, uluslararası hukuk kuralları ile teminat altına alınmak istenmektedir. Bütün bu çabalara rağmen Rumlar, adadaki huzur ortamına ve 1960 Cumhuriyetine yaşama şansı vermezler. Dönemin Cumhurbaşkanı olan Makarios 1960 Anayasasının olması gerekenden daha çok Türk tarafına tavizde bulunduğunu iddia ederek 13 maddelik değişikliği Cumhurbaşkanı Dr. Küçük'e iletir. Türk Devleti ve Kıbrıs Türk yönetimi 16 Aralık 1963 tarihinde iletilen 13 maddelik öneriyi reddeder. Teklifin reddedilmesi üzerine Rumlar, 5 gün sonra sistematik olarak Türklere adanın hemen hemen her bölgesinde şiddet uygulamaya başlarlar. Bu dönemde uygulanan 'Akritas Planı' adayı ele geçirmek değil adayı Türklerden sonsuza dek temizlemek ve bir etnik soykırım planıdır. Plan adım adım uygulamaya konulduğunda 300.000 ada Türkü, adanın toplam %3'üne tekabül eden bir bölgede sıkışır. Türklere yapılan zulüm ve mezalim artarak devam etmektedir. 1963'te devam eden etnik temizlik politikası ve 'Kanlı Noel'den sonra adada üç devletin ortak askerlerinden oluşan 'Barışı Koruma Kuvveti' 27 Aralık 1963 tarihinde kurulur. Ancak Rum şiddet eylemleri devam etmektedir. Bunun sonucu olarak 30 Aralık 1963 tarihinde adaya müdahale edilir ve İngiliz General tarafından adayı Lefkoşa'dan ikiye ayıran 'Yeşil Hat' belirlenir. Buna ek olarak BM Güvenlik Konseyi (4 Mart 1964) tarafından adaya Barış Gücü konuşlandırılması kararı da alınmıştır. Bu gelişmelerin ardından Yunanistan adadaki asker sayısını 200.000'e çıkarır. Tüm bunlar Rum ve Türk halklarının arasındaki uçurumu daha da derinleştirecektir. 1967 yılında Yunanistan hükümeti tekrar el değiştirince hükümet ENOSİS'e ulaşmak için tekrar harekete geçer. Fakat Türk Devleti ile mutabakat sağlanamayınca Kıbrıs'ta bulunan Boğaziçi ve Geçitkale köylerine saldırmaya başlarlar. Saldırıların hemen ardından Türkiye 'Garantör Devlet' sıfatıyla adaya müdahale hakkını kullanacağını açıkladıktan sonra Yunanistan askeri güçlerini adadan çeker. Makarios adanın Türklerden ancak ekonomik yıpratma ile alınabileceğini savunurken karşı güçler ise EOKA lideri Nikos Sampson etrafında toplanarak Makarios'u devirirler. 1974 tarihinde adada sular tekrar ısınmaya başlayınca Türkiye 1960 Anayasasına dayanarak İngiltere'ye ortak müdahale teklifinde bulunur. Fakat Türkler hergün ölmeye, katledilmeye devam etmektedirler. Tarihler 20 Temmuz 1974 tarihini gösterdiğinde 'Kıbrıs Barış Harekatı' başlar. Bu harekat Yunanistan'daki Sampson darbe hükümetinin de sonunu getirecektir. Aslında Yunanistan yüzyıllardır devam eden 'Megalo İdea'nın peşinden gitmek için Kıbrıs adasını alma hayalinden hiç vazgeçmemiş ve hala vazgeçmemektedir. Kafalarındaki Yunan planını şöyle özetlemek mümkündür;

1. Yunanistan bağımsızlığını ilan edecektir.
2. Batı Trakya ve Selanik Türklerden ne pahasına olursa olsun alınacaktır.
3. Ege Adları Yunanistan'a verilecektir.
4. 12 adanın tamamı Yunanistan'a verilecektir.
5. Batı Anadolu Yunanistan'a verilecektir.
6. Pontus Rum Devleti kurulacaktır.
7. Kıbrıs tamamen Rumlara bırakılacaktır.
8. Girit, İmroz ve Bozcaada Yunanistan'a verilecektir.
9. Son olarak İstanbul Türklerden alınarak Bizans İmparatorluğu yeniden kurulacak ve 'Megalo İdea' gerçekleşecektir.

1.Harekat (20 Temmuz 1974)
Türklere karşı katliam, soykırım sürmekte olduğundan artık askeri müdahale şarttır. Tarihler 20 Temmuz 1974 tarihini gösterdiğinde Türk uçakları Kıbrıs semalarını inletmeye başlar. Yunan birlikleri bir yandan bombalanırken bir yandan da adaya havadan ve denizden indirme harekatı yapılmaktadır. Komando birlikleri adaya sevk edilirken 33 donanma gemisi de yola çıkar. Bir yandan Gönyeli ve Kırnı bölgelerine Türk komandosu indirme yaparken bir yandan da Girne Pladini plajına sevkiyatlar sürmektedir. Girne plajına çıkan ilk birlik olan SAT Komandoları güvenliği sağladıktan sonra Geçitköy (Panağra) Boğazına doğru ilerleyerek ana yola ulaşırlar.
Gönyeli'ye indirilen komandolardan bir kısmı Kıbrıs Türk taburunu korurken bir kısmı ise Dikmen Bölgesini ve Rum Bozdağını ele geçirmek için harekete geçerler. Kırnı bölgesine indirilen komandolar ise dik yamaçlardan tırmanarak St. Hilarion ve Beyaz Ev bölgesine kadar ilerlerler. Donanma yerini aldıktan sonra sahil güvenliği donanmaya geçmiş ve 2. Taktik Hava Kuvvetleri unsurları ada genelindeki Yunan stratejik hedeflerini yok etmeye başlamışlardır. Fakat akşam karanlığı çökünce askerlerimiz yalnız kalmaya başlamışlardır. Çünkü her iki bölgedeki kuvvetler Beşparmak Dağlarını aşarak kıskacı kapatamamış ve gece çökmüştür. Çatışmalar tüm hızıyla sürerken gece olduğu için hava kuvvetleri ve donanmadan destek alınamamaktadır. Korkulan büyük bir faciadır. Donanma veya hava kuvvetleri gece karanlığında Türk askerlerini vurabilirdi. Fakat Türk askeri sabaha kadar gözünü kırpmadan çarpışmaya devam eder ve sabahın ilk saatlerinde hava kuvvetleri askerlerin imdadına yetişir. Gece Rumlar Gönyeli ve Boğaz bölgelerini ele geçirmek için Hilarion, Bozdağ, Dikmen Tepe ve Gönyeli bölgelerinde gece boyunca amansızca çarpışırlar. 21 Temmuz'dan sonra Türk birlikleri Rumların üzerinde üstünlük kurarak ilerlemelerini sürdürürler. Ada'daki ilerleyiş Doğu ve Batı yönünde 22 Temmuz'da birleşen Türk birlikleri tarafından sürdürülerek Girne-Lefkoşa yolu tamamen ele geçirilir. 22 Temmuz 1974 tarihinde BM tarafından Rumlara karşı verilen ateş kararı Türk Devleti tarafından uygulamaya konmuştur. Ateş kararının alındığı günün ertesinde 29 araçlık Rum konvoyu Türk Hava Kuvvetleri tarafından imha edilir. Rumlar adım adım yenilgiye uğratılırken Yunanistan'da cunta ve Kıbrıs'ta bulunan EOKA lideri Sampson istifa eder. İstifaların ardından BM Güvenlik Konseyi'nin 20 Temmuzda aldığı 353 sayılı kararla adanın üç garantör devleti olan İngiltere, Türkiye ve Yunanistan arasında bir mutabakat sağlanmaya çalışılır. 25 Temmuz tarihinde Cenevre'de başlayan görüşmeler 30 Temmuz tarihine kadar sürer. Sonunda taraflar 8 Ağustos'da aldıkları bir kararla adada bulunan Rum-Türk taraflarının devamlılığı ve adanın federal devlet statüsünde kalmasında mutabakata varılır. Ateşkesin ardından adada bulunan 40.000 Türk askeri beklemeye geçer. Fakat Rumlar etrafını çevirdikleri Türk köylerinde genç-yaşlı, çoluk-çocuk demeden insanları katletmeye devam etmektedirler.

II. Kıbrıs Harekatı (14 Ağustos 1974)
1.Cenevre Konferansı'nda adeta zaman kazanmak için anlaşmaya uyan Rum tarafı 2. Cenevre Konferansı'nda alınan kararlara itiraz eder. Cenevre Konferansı'nın ikinci yarısında beklenen başarı alınamayınca Türk askeri ikinci harekata başlar. 14 Ağustos günü sabah saatlerinde 28. ve 29'uncu Tümenler Magosa ve Boğaz Deniz üssünü ele geçirmek için Doğuya doğru taarruza geçer. 39. Tümen Rumlar için hayati önem taşıyan İngiliz Tepe ve Kara Tepe'ye saldırmaktadır. 39. Tümen saldırının ilk gününde, İngiliz Tepe ve Kara Tepe'yi ele geçirir. Diğer taraftan 28. Tümen ise Mia Milia'yı ele geçirir. 28. Tümen Timbu Havaalanını 39. Tümen ise Değirmenlik'i ele geçirir. Rumlar Türk ordusunun önünde kaçarken Taşkent, Terazi, Atlılar, Muratağa ve Sandallar köyünde bulunan çoluk-çocuk, genç-yaşlı demeden büyük katliamlar yapmaktadırlar. Fakat 14 Ağustos tarihinde Türk ordusu bütün mezalime karşı koyarak Paşaköy ve Serdarlı'da vatandaşlarıyla kucaklaşır. Ordu hareketine devam ederken 14 ve 15 Ağustos tarihlerinde Doğu ve Batı hattında ilerleyerek Magosa, Lefkoşa ve Lefke hattının Kuzeyindeki bölgenin tamamı ele geçirilir.
Kıbrıs Harekatı ile adada yaşayan Türklerin katledilmesinin önüne geçilmiştir. İkinci harekatın ardından Yunanistan'ın 'Enosis' hayali adeta Akdeniz'in sularına gömülmüştür. 415 Kara, 65 Deniz, 5 Havacı ve 13 Jandarma olmak üzere toplam 498 Türk askeri şehit olmuş ve 1200 asker ise yaralanmıştır. Ayrıca askerlerin dışında 70 ada vatandaşı mücahit ve 270 Kıbrıs Türk'ü şehittir. Rumlarla girişilen savaş sırasında BM Barış Gücü askeri olan 3 Avusturyalı asker hayatını kaybederken 24 Avusturyalı, 17 Finlandiyalı, 4 İngiliz ve 3 Amerikalı asker yaralanmıştır. Harekat Türk milletinin kendi vatandaşının can ve bağımsızlığını korumak için olduğu kadar bir milletin soykırıma karşı verdiği çok önemli bir mücadeledir. Türk milletinin ve ordusunun kahramanlığı dünyaya bir kez daha gösterilmiştir.