Ülkemizde tüm işçilerin 83 yıllık kazanımı olan kıdem tazminatını ortadan kaldırma planı siyasal iktidar tarafından yürürlüğe konuldu.
Bu planın ilk adımlarını atmak üzere elindeki tüm medya araçlarını kullanmaya başlayan hükümet, Bireysel Emeklilik Sistemi'ni (BES) zorunlu emeklilik sistemine dönüştürmek isterken, sendikaların yıllardır karşı çıktığı Kıdem Tazminatı Fonu'nu oluşturarak iki sistemi bütünleştirmek istiyor.
Getirilmek istenen sistemin nasıl olacağına ilişkin ayrıntılı somut açıklamalar yapılmadı. Ancak siyasal iktidarın sözcülüğünü yapan yayın organlarında yayınlanan haberlere göre, bu konudaki değişiklikler önümüzdeki günlerde işçi ve işveren örgütleriyle yapılacak toplantıda açıklanacaktır.
Gerek Bakan Berat Albayrak'ın yaptığı açıklamalar ve gerekse siyasal iktidara yakın gazetelerde yapılan yorumlara göre dayatılan sistemin temel unsurları şöyle oluşturulacak;
1- Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) tüm çalışanlardan kesilecek ödentilerle zorunlu emeklilik sistemine dönüştürülecektir.
2- Kıdem tazminatının çalışılan işyeri işvereni tarafından değil, oluşturulacak Kıdem Tazminatı Fonu'ndan ödenmesi sistemini geçilecektir. Fonun nasıl olacağı, ücretlerden hangi oranda, nasıl ve ne kadar kesinti yapılacağı belirsizdir.
3- Getirilen sistemde halen çalışan işçinin kıdem tazminatı hakları ile yeni işe giren işçinin kıdem tazminatı hakları arasında farklılık oluşturalacaktır.
4- Kıdem tazminatına ulaşmak zorlaştırılacaktır. Basında yer alan haberlere göre işçi işten atıldığında kıdem tazminatı ödenmeyecek, İşverenin işçi için fona yatırdığı paranın yarısı, en az 15 yıl sonra veya ilk defa konut alındığında ödenecek. Kıdem tazminatının tamamı ise emeklilikte veya 56 yaşında alınabilecektir.
Siyasal iktidarın yürürlüğe koymaya çalıştığı plan, kıdem tazminatı hakkını işlevsiz, etkisiz ve korumasız bir düzenlemeye indirgeme çabasının, daha doğrusu kıdem tazminatını ortadan kaldırma stratejisinin yeni bir boyuta taşınmasıdır.
Kıdem tazminatını yeni bir düzenleme ile etkisiz kılmayı, güvence olmaktan çıkarmayı hedefleyen düzenlemeler işçilerin iş güvencesi ve birikmiş emeğinin karşılığı anlamına gelen kıdem tazminatı hakkını açık biçimde ortadan kaldıracaktır; onları güvencesiz-korunmasız bırakacak, tutsak ve kölelik koşullarına mahkum edecek, buna karşılık işverenlere çok geniş bir serbestlik/özgürlük alanı açacaktır.
Kıdem tazminatı hakkının tartışmasız 'işçi hakkı' olduğunun bilincinde olarak sendikaların ve tüm demokratik örgütlerin ortak ve birlikte mücadelesinin güçlü bir sese dönüşmesi için tüm olanakların sonuna kadar kullanılması zorunludur.
Sonuç şudur; Tüm işçiler için kazanılmış temel bir hak olma özelliği taşıyan; güvence ve koruma niteliği ile tanımlanan kıdem tazminatı hem hak edilme süresi açısından sınırlandırılırken, hem de ulaşılması neredeyse olanaksız bireysel fon hesabına dönüştürülerek ortadan kaldırılmak istenmektedir.
Çünkü gündeme getirilen ve neredeyse zorla dayatılarak yürürlüğe sokulmak istenen Kıdem Tazminatı Fon'u, işçileri 'Kolay al-kolay at', 'Hızlı al-hızlı at', 'Hemen al-hemen at' mantığının çirkin bir uzantısıdır. Bu nedenle tüm sendikaların görevi, bu tehlikeli yaklaşıma karşı kitlesel tepkilerini ortak, sürekli ve etkili olarak dile getirmektir. Bu onurlu tutum, tüm sendikalar için tarihsel bir görevdir, demokratik bir görevdir ve sınıfsal bir görevdir.