Türkiye Yayıncılar Birliği'ne göre, geçen yıl içinde ülkemizde 666 milyon 866 kitap üretilmiş. Bu, ülkemizde kişi başına 8,4 kitap basılıyor demektir.
Uluslararası Yayıncılar Birliği'ne göre ülkemiz yayıncılık sektörü, bu alanda 11. sırada yer alıyor. Yayınlanan kitap çeşitliliğine baktığımızda yine 11. sırada yer alıyormuşuz.
Demek ki, yazılan kitap sayısında, basılan kitap çeşitliliğinde çok da geri değiliz.
Hatırı sayılır bir yayın sektörümüz var aslında.
***
Peki, bu 'okumayan toplumuz vesselam' kompleksi nereden kaynaklanıyor?
Sorun, satılan ve okunan kitap sayısında.
Biz de basılan bir kitap bin ile yüz bin arasında satarken, gıpta ile baktığımız elin çekik gözlüsünün ülkesinde, iyi bir kitap milyonlarca satabiliyor.
Türkiye'de yılda 23 milyon kitap basılırken, Japonya'da 4 milyarın üzerinde kitap basılıyor.
Bizdeki de iyi rakam;
Ancak, bu üretimin önemli bir kısmı, devletin okullarda ücretsiz olarak dağıttığı eğitimle ilgili kitaplar, sınavlara hazırlık kitapları ve yardımcı kitaplar da bu kategoride önemli yer tutuyor.
Verilere göre, eğitimle ilgili yayınların oranı yüzde 63. Yetişkin inceleme, araştırma kitaplarının payı yüzde 15. Bunu, yüzde 8'le çocuk ve gençlik kitapları, yüzde 7'yle inanç kitapları takip ediyor. Yetişkin edebiyat ve sanat kitaplarının oranı ise, yüzde 4.
Bu durumda bize, son yıllardaki çocuk kitaplarındaki artışa, açılan kitap fuarı sayısına, fuarları ziyaret eren kişi sayısındaki belirgin artışa sevinmek kalıyor.
***
İşin matbaa ve pazarlama tarafını anladık. Ya okuma durumu nasıl?
En fazla kitap okunan ülkeler Fransa (%21), İngiltere (%21), Japonya (%14), ABD (%12) ve İspanya (%9).
Türkiye ise %0,1'lik (binde bir) kitap okuma oranıyla 173 ülke arasında 86. sırada (yoksul Afrika ülkeleriyle aynı kategoride) yer alıyor.
Kitap okuyanların da %45'i aşk, %43'ü din (namaz hocası-dua kitapları), %12'si masal, fıkra, siyaset, kişisel gelişim kitapları okuyor.
'Kitap basmayı sevdiğimiz kadar, okumayı sevmiyoruz.'
***
Kitaba para da harcamıyoruz. Norveç'te bir vatandaş yıllık ortalama 137, Almanya 122, dünyada ise 1,3 dolar harcıyor. Türkiye'de ise 25 cent.
Rapora göre ayda cep telefonu ve iletişim masraflarına 173 lira ayıran 4 kişilik bir Türk ailesi, kitaba ise yılda sadece 5,5 lira ayırıyor.
TÜİK'e göre ise Türkiye'de kitap, ihtiyaç listesinin 235'inci sırasında.
Vatandaşlarımız televizyon seyretmeye, internete günde ortalama 8-9 saat ayırıyor, kitap okumaya sadece 'bir dakika' ayırıyor.
Japonya'da 1 kişi yıllık ortalama 25 kitap okurken, Türkiye'de bu oran komik:
'6 kişi 1 kitap okuyor.'
***
Demem o ki, sözlü sanata alışık toplumumuz kitap almıyor. Okuma ihtiyacı da duymuyor. Bilimi, sanatı, hatta tiyatroyu televizyondan izliyor; tarihi, coğrafyayı dizilerden öğrenmeye çalışıyor.
Elbette kitap okuma alışkanlığı da siyaset ve yarattığı atmosferden bağımsız değil.
Ülkemizde iktidar bütün siyasi söylemlerinde okuyana, yazana karşı bir öfke oluşturuyor ve sırf oy uğruna aynı duyguyu tabanlarına yayıyor ne yazık ki.
Okuyan insan miting meydanlarında o kadar 'tu kaka' ediliyor ki; seçmenleri, kitabı okuyana da, yazana da, hatta ilgilenene de farklı bir gözle bakıyor.
***
Bu durum bizde çaresizlik yaratmamalı.
Ben yine de umutsuz değilim.
Kitap okumak, edebi eserlerle haşır neşir olmak burnunu biraz havaya kaldırmış elit bir grubun işi değil sadece.
Kitap fuarlarına gidin. Gidemiyorsanız kentin 3-5 tane büyük kitapevini gözlemleyin.
Gözleri tam görmediği için burnunu kitap sırtlarına dayayıp araştırarak gezen birkaç altmışı geçkinin yanında,
Gözleri fıldır fıldır raflar arasında gezinen, kitapları uzun uzun inceleyen genç bir nesil göreceksiniz.
TV programlarının absürt eğlencelerinin, sosyal medyanın yalan dolan paylaşımlarının kendisine itici geleceği günlerden sonra,
Mutlaka ama mutlaka, basılı bir 'kitabın lezzeti'ni arayacaklardır.
Yeter ki o tat geçmişinde (aile ve okul yaşamında) tattırılmış olsun.