KESİT köşesinde son dört haftadır sürdürmekte olduğum 'O Halde…' diye başlayan yazılarımdan sonra izninizle biraz da 'OHAL'in derinliklerini' irdelemek istiyorum.

Çünkü ülkemizde 15 Temmuz'dan sonra ilan edilen 'Olağanüstü Hal (OHAL)', yangına körükle gitmenin ve hatta 'durumu fırsata çevirmenin' tipik örneği olarak sürüyor ve daha epeyce de süreceğe benziyor…

Darbe girişimi süreciyle gelen OHAL koşulları başta demokrasi, hukuk, kültür ve sanat alanları olmak üzere tüm toplumsal yaşamımıza çok ağır olumsuzluklar yüklemeye devam ediyor. OHAL'in yanlışlarını eleştirenlerin 'darbeci' diye yaftalanması ise çok ucuz bir demagoji örneği…

Aslında ülkemizde OHAL'in de altında yatan bir 'Kültürel yozlaşma' yaşanıyor.

Bu yozlaşmanın hiç olmazsa kaba görüntülerini birlikte irdelemeye çalışalım.

KÜLTÜR DEMEK NE DEMEK?..

1992 Yılında Eskişehir İl Kültür Müdürü olarak göreve başladığım ilk günlerde köyümüze yaptığımız bir ziyaret sırasında yaşlı bir teyzemiz bana sormuştu:

' – Kültür dimek ne dimek , neyin müdürü oldun sen?...'

Yaşlı teyzemize bu sorunun yanıtını vermekte epeyce zorlanmıştım…

Aslında bu zorluk öğretide de yaşanıyor. 'Kültür' tanımlaması değişik anlamlarda yapılabiliyor ve farklı biçimlerde algılanabiliyor…

Bu nedenle ben çok yaygın olarak kullanılan bir tanımı sizlere anımsatmak istiyorum: 'Kültür, tarihsel ve toplumsal gelişme süreci içinde yaratılan her türlü yaşayış, düşünce ve sanat varlıklarının tümüdür…'

Kültürü oluşturan başlıca ögeler ise şunlardır: 'Bilim, sanat (estetik), hukuk, inançlar, eğitim, üretim/tüketim ilişkileri, yaşam tarzı…'

Konumuzla doğrudan ilişkili olan 'Kültür yozlaşması' ise çok farklı ve tartışmalı biçimde yapılabiliyor. Bu yazıda anlam birliği sağlayabilmemiz için ben 'Kültür Yozlaşması'nı şöyle tanımlamak istiyorum:

'Bir toplumun evrensel kültür değerlerine uyum sağlayamaması…'

YOZLAŞAN KÜLTÜREL DEĞERLERİMİZ

Türkiye'de uzun süreden beri yaşanmakta olan kültür yozlaşması, özellikle AKP/RTE iktidarı sürecinde tehlikeli boyutlara ulaşmış durumda. Yozlaşan kültürel değerlerimizden bazılarını birlikte irdeleyelim:

1. Demokrasimiz Yozlaşıyor: Yaklaşık yüz yıldan beri toplumumuzda temel demokrasi değerleri olarak benimsenen 'Laik, demokratik, sosyal hukuk devleti' ilkeleri bugün yok olmak üzere…

'Laiklik' çöktü… 'Güçler ayrılığına dayalı parlamenter sistem' kağıt üzerinde kaldı…

'Düşünce ve basın özgürlüğü' alanlarında dünya rekorları(!) kırıyoruz…

Oysa 'bir toplumda demokrasi yozlaştırılırsa onun yerini demagoji ve otokrasi alır…' gerçekliğinin insanlık tarihinde o kadar çok örneği var ki…

2. Hukukumuz Yozlaşıyor: Özellikle son yıllarda ülkemizde 'hukukun üstünlüğü, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı…' gibi evrensel değerler büyük ölçüde zedelendi.

Oysa çok iyi bilinir ki, 'eğer bir toplumda hukukun üstünlüğü yozlaştırılırsa, onun yerini üstünlerin hukuku alır…' Yani o toplumda eşitsizlik, adaletsizlik ve kaba güç egemen olur…

3. Eğitimimiz Yozlaştı: Bir toplumda çağdaş gelişmenin olmazsa olmazı olan 'Laik, demokratik, bilimsel ve kamusal eğitim', ne yazık ki son yıllarda çok büyük darbeler yedi…

Eğitim alanımızda özellikle 'laiklik' ve 'liyakat' ilkeleri tamamen çöktü…

Eğitim sistemimizde 'dinsellik' ve 'özelleştirme' egemen oldu.

Evrensel veriler ülkemiz eğitiminde son yıllarda 'kalitesizliğin tehlikeli boyutlara ulaştığını' gösteriyor.

Oysa 'bir ülkede eğitim yozlaştırılırsa, o ülkeye karanlıklar çökeceğini…' sağır sultanlar bile bilir…

4. Bilim ve Sanatımız Yozlaşıyor: Ülkemizin son yıllarında (ve son günlerinde) bilim ve sanat alanlarındaki yozlaşma dudak uçuklatıyor… Çağdaş bilim ve sanat insanlarımıza ağır baskılar yapılıyor.

Oysa 'Bilim ve Sanat, bir toplumun aydınlığa doğru uçmasını sağlayan iki kanat gibidir…' Onun için bu iki kanadın 'güçlü ve uyumlu' olmaları gerekir.

'Bilimi rehber edinmeyen' ve 'yaşamını sanatla güzelleştirmeyen' bir toplumun varacağı yer karanlıktır…

Sözün özü, ülkemizde başta demokrasi, hukuk, eğitim, bilim ve sanat alanları olmak üzere tehlikeli boyutlarda 'kültür yozlaşması' yaşanıyor.

Daha doğrusu, AKP/RTE iktidarı politikalarının doğal bir sonucu olan bu kültürel yozlaştırma, ülkemizde faşizmin ve gericiliğin yükselmesine zemin oluşturuyor…

Ancak dünyanın ve Türkiye'nin 'yoz kültür uzmanlarının' göremedikleri bir gerçeklik var: 'Bilimin öncülüğüyle ve sanatın güzelliğiyle yoğrulmuş çağdaş demokrasi kültürü tüm karanlıkları yırtacak güçtedir…'

Ve bu ülkenin duyarlı yurttaşları, dün olduğu gibi bugün de 'Bağımsız, demokratik ve laik bir Türkiye'nin savunucusu olmaya devam edeceklerdir…'

*****

'SABAH KAHVESİ'NE TAT VEREN ÜSTATLAR

Çağdaş bir 'Kent Ozanı' olan Eğitimci, Yazar ve Sanatçı dostumuz Şinasi KULA'nın, ESTV'de sunmakta olduğu 'Sabah Kahvesi' programı başarıyla sürüyor.

Sabah Kahvesi'ne 13 Ağustos Cumartesi günü konuk olan Önder BALOĞLU ve Orhan ERPEK (Amigo Orhan) üstatlar, programa gerçekten tat kattılar.

Üstat Orhan ERPEK'in , 'Anadolu Devrimi' olarak nitelediği ve 'sosyalist bir pencereden bakarak anlattığı ES ES'in 1965'li yılları'; çağdaş anlamda futbolsever olmanın dersleriyle yüklüydü…

Yazarken sözcüklere ve cümlelere nara attıran Üstat Önder BALOĞLU'nun, 'çağdaş, aydın ve yurtsever bir gazeteci olmanın sorumluluğuyla' utangaçça fısıldayarak söylediği sözler ise kulaklara küpe olacak güzellikteydi…

Bilincinize ve yüreğinize sağlık üstatlar!

Sağlıkla, sevgiyle ve dostlukla…