17 Haziran 1919

İstanbul Hükümeti ve Menemen halkının yoğun şikayetleri üzerine 'Beynelmilel Tahkik Heyeti', Menemen'e gelerek sözde inceleme ve sözde bir soruşturma yapar. Menemen merkezindeki yağmalanan dükkanları incelerler. Yaygın olan tecavüz olaylarının sayısı ve sonuçları tam olarak tespit edilememiştir.
Komisyon güya Yunan askerlerini kusurlu bulur, ancak soruşturma yapan iki Fransız subayı ve Menemen Belediye Başkanı Şeyh Sükuti'yi ve Müftü efendiyi çağırtarak 'Biz buradayız, korkmayın, ahaliye söyleyin dışarı çıksınlar, dükkanlarını açsınlar' demekle yetineceklerdir.
Belediye Başkanı Şeyh Sükuti, İngiliz ve Fransız subayları ile işbirlikçi İzmir Mutasarrıfı satılmış İzzet'in önünde, 20 kadar araba ile öldürülenlerin cesetlerini nasıl taşıdıklarını, çok sayıda ceset olduğu için Menemen dışına çıkararak toplu mezarlara defnettiklerini, iki gün sürekli defin işleriyle uğraştıklarını, çok sayıda çocuk ve kadın cesetleri de olduğunu, Menemen ve köylerinde toplam bir günde 1000'den fazla ölüm olduğunu kaygısızca anlatmıştır.
Menemen Askerlik Şubesi Başkanı Hakkı Bey'in Harbiye Nezaretine çektiği 19 Haziran 1919 tarihli telgraf şöyledir; 'Yunanlılar 7 Haziran günü 200 kişiyi öldürmüşler, halktan bir çok kişi de kayıptır. Son günlerdeki olaylarla birlikte toplam 1200'den fazla Türk öldürülmüş, yağmalanmadık yer kalmamıştır'.
3 yıl sonra geri çekilen Yunan katliamları durmamıştır. Yunan ordusunun bozguna uğramış kılıç artıkları 2 Eylül 1922'den 9 Eylül'e kadar Menemen'den geçmeye başlarlar. Bu kaçış sırasında bile birkaç yüz Türk insanı katledilmiş, Asarlık, Divrikli, Kozluca, Boşnak Köyleri tamamen yıkılmış, kadınların genç kızların ırzına geçilmiş, birçok Türk ateşe atılarak yakılmıştır.
Sonuç olarak, işgal edildiği günden, kurtuluş gününe kadar Menemen'de Türk nüfusun yarıdan fazlası yok edilmiştir. Bununla birlikte, Kaymakam Kemal Bey başta olmak üzere işgalden önce direnişten söz edenler direniş yapmadıkları halde ölüm listesine dahil olmuşlar, Kaymakamlıkta görevli olanların tamamı şehit edilmiştir. Ayrıca, Şeyh Sükuti Belediyesi Başkanlığı ve üyelerinin işgal güçlerine yardım ve rehberlik yapmaktan dolayı büyük miktarda komisyon aldıkları ve bir kısım yandaşıyla birlikte kendilerini kurtardıkları anlaşılmaktadır. Bunların yanında ordumuza ait demirbaş, silah ve cephane Yunan ordusunun eline geçmiştir.

Şeyh Sükuti
Menemen'de dava vekilliği yapan Şamlı Sükuti 1901 yılında Başçavuş olarak Menemen'e gelir. Menemen'de bazen Süleyman Sırrı ve bazen de Sükuti ismiyle anılır. Şamlı Sükuti aslen Suriye vilayetine bağlı Cebel-Dürzi ahalisinden olup, çıkarlarının gereklerine göre davranan bir tiptir. Türkçe konuşurken Erzurumlu olduğunu söyler. Ancak belediyede ele geçirilen gizli mektuplarında ise Şam'lı olduğu ve çok iyi derecede Arapça okuma yazma bildiği anlaşılmaktadır. Nüfus dairesinden alınan künyesinde Erzurumlu olduğu kayıtlı ise de sahte bir hüviyetle kendisini Menemen nüfus siciline Erzurumlu olarak kaydettirdiği anlaşılmıştır.
Ahlaksızlık nedeniyle ordudan atıldıktan sonra Menemen'de Hürriyet ve İtilaf Fırkası'nın Menemen teşkilatını kurmuş ve bazı entrikalarla Belediye başkanlığını da ele geçirmiştir. Ancak yine ahlaksızlıkları ve keyfi uygulamaları ile suiistimalleri nedeniyle 1918 yılı Kasım ayında Dahiliye Nezareti'nin gönderdiği müfettişlerin raporları sonucunda Damat Ferit hükümeti döneminde görevden azledilmiştir.
Bir kaynakta O'nun için şu sözler kayıtlıdır; 'Mürteci, teceddüt düşmanı, ihtilale say'i geçmişi karanlık, kerameti kendinden menkul Sukuti, Suriyenin Cebel ahalisinden olan Dürziler nasıl ki asırlar önce Haçlı orduları ile halvet olmuşlar ise, merkum Şeyh Sükuti de aslına rücû' ederek Dürzileşmiştir.'
Yunan işgali gerçekleşince, Yunan hükümetinin emirlerine amade olarak Menemen Belediye Başkanlığı'na getirilmiştir.
Daha işgalden önce Sükuti, İzmir'deki kiliseye giderek İzmir Metropoliti Hrisostomos'un ruhani ayinlerinde papaslara katılmış, Papasların huzurunda Yunan lideri Venizelos'a taziyelerini bildirmiştir. Yunanlıların 13 Ağustos 1922'de Ege bölgesinde muhtariyet ilanı için İzmir'de düzenledikleri mitinge katılmış, orada kürsüye çıkarak Yunanlılara bağlılığını bildirmiştir. Birçok vatanpervere işkenceler yaptıran Sükuti, Cumhuriyet ve Cumhuriyet hükümetine olan düşmanlığını sürekli devem ettirmiş, halkı Cumhuriyete karşı ayaklanmaya teşvik etmesinden ötürü yurt dışına sürülmüştür. Cumhuriyet düşmanlığını sürgünde de devam ettirmiş, İstanbul Erenköy'de bulunan Nakşibendi Dergahı Şeyhi Erbilli Esat Efendi ile olan para ilişkileri, Şeyh Esat Efendi'nin ünlü İngiliz casusu Lawrence ile olan ilişkileri, Şeyh Sükuti'nin 1918 yılında Şam'a giderek İngiliz Casus Lawrence ile olan görüşmeleri, 1918'de Begama'nın Tekkedere Köyü'nde Şeyh Esat Efendi ile büyük kavgası henüz tam olarak aydınlığa kavuşturulamamıştır.
Sükuti, Yunanistan'da Boiotio bölgesindeki Pirayus'un Güneyindeki Elefsis'e gider. Buranın da tesadüfi seçilmediği anlaşılmaktadır. Çünkü faaliyetlerine devam etmek için bu bölge daha elverişlidir. Manisa-İzmir bölgesinden gelen Rumlar çoğunlukla Teodori-Elefsis hattında iskan edilmişlerdir. Rumlarla birlikte kaçan diğer tanıdık sima da Vatansız Hüsnü (Hüsnüyadis)'dir. Mutasarrıf Hüsnü (Hüsnüyadis) 1937'de ölünceye kadar bu bölgede vatan hainlerine kucak açacaktır. Vatansız Hüsnü'nün kucak açtığı kişilerden biri de Şeyh Sükuti'dir. Vatansız Hüsnü ile Sükuti, Elefsis-Hagia Triada (Üç Azizler) Kilisesi misafirhanesinde kucaklaşacaklardır. (Son).