• Nabi Hoca ve Ahmet Başkan siyaseten tarafsız olması gereken bazı bürokratlara çok güzel bir ders verdi.

Kültür Bakanımız Sayın Nabi Avcı'nın Tepebaşı Belediyesi İki Elin Sesi Var Çocuk Senfoni Orkestrası'na sponsor desteği vermesini takdirle karşılıyorum. En önemlisi çocuklar çok sevindi. Bundan daha güzel ne olabilir ki?
Aynı tavrı Kızılinler ve Frigya Vadisi projelerinde de göreceğimize inanıyoruz.

  • İnsan faktörünün olduğu yerlerde elbette bazı sorunlar yaşanacaktır. Ancak; üzülerek ifade edelim ki son iki-üç yıldır Eskişehir eğitim hayatında hiç bu kadar çok üzücü olay yaşanmamıştı.

  • Taciz olayları, kavgalar ve öğretmenlerin darp edilmesi, paralı sınavlar, yardım, bağış toplarken yapılan aşağılamalar, psikolojik baskılar, dar gelirli ve engelli öğrencilere karşı uygulamalar ve daha niceleri giderek artan bir otorite boşluğunu mu işaret ediyor?


Karanlığı isteyenler kim?

  • İşin üzücü yanı bu konuda yetkili kişilerin eleştirilere verdiği tepkiler. 'Bunlar karanlık düşünceliler, karanlığı isteyenler, Müslümanlara yardımdan rahatsız olanlar, Taşları bağlamışlar…'' sözleri tüm Eskişehirlileri gerçekten çok üzdü. Üst düzey yönetici olduğunuzda şahsınıza hakaret edilmediği sürece eleştirilere karşı 'tahammül' olgunluğunda olmanız gerekir.

  • Büyük bir bölümünü tanıdığımız yöneticilerimiz saygın ve insan olarak çok değerli kişiler. En doğrusu; eleştirilerimizin 'dost acı söyler' kapsamında yapıcı uyarılar olarak değerlendirilmesidir.

  • İl Milli Eğitim Müdürlüğünde (İlçe teşkilatları hariç) 5 müdür yardımcısı ve 12 şube müdürü var. Ama İl çapındaki her etkinlik ve projede (biri kadın müdür yardımcısı) hep aynı kişileri görüyoruz. Diğer yöneticilerin de mutlaka yoğun işleri, değerli çalışmaları vardır ve bu işler medyatik olmayabilir. Belki bu yüzden onları fazla görmüyor olabiliriz.

  • Yazılanlara bakılırsa bazı yöneticiler işi gücü bırakmış 'bir üst koltuğa nasıl gelirim' derdine düşmüş. Üst düzey yöneticiler arasındaki bu didişme alt kademelere olumsuz yansıyor.


Ne var bu Tepebaşı MEM'de?

  • Nedense herkesin gözü Tepebaşı Milli Eğitim Müdürü Sayın Bülent Üzmez'in koltuğunda. Yoksa Sayın Üzmez'in odası deniz manzaralı mı?

  • Atatürk portreleri ve Atatürk ile ilgili panolara gereken özen gösterilmelidir. Yasa ve yönetmeliklere göre odalarında Atatürk resmi olması gereken yerlere karanfil, gül panoları asanlar olduğuna inanmak istemiyoruz.

  • Milli gün ve haftaların kutlamaları, günün anlam ve önemine uygun bir şekilde yürütülürken ülkemiz insanlarının tüm farklılıkları dikkate alınmalı, mili birlik ve dayanışma ruhuna uygun davranılmalıdır.


'Atatürk Başöğretmenimizdir.'

  • Yöneticiler, anılan ve kutlanan günlerde konuşma içeriklerine çok dikkat etmeliler. Dakikalarca konuşup, Atatürk adının geçmemesi için çabaladıkları gibi bir görüntü verilmemelidir.

Unutmayalım ki Atatürk, çağdaş uygarlığı hedefleyen, milli, manevi ve evrensel değerlerle güçlenen milletimizin çok önemli bir kilit taşıdır. Toplumdaki kilit taşları zayıflarsa devletimiz ve milletimiz telafi edilemez zararlar görür.

Öğle aralarında çocuklarımız nerelere gidiyor?

  • Öğle ara saatlerinde okulların çevresindeki semtlerde öğrencilerin başıboş ve kontrolsüz görüntüleri Eskişehirlileri çok üzmektedir. Bu durum sigara başta olmak üzere öğrencilerimizi her türlü tehlikeye karşı savunmasız bırakmaktadır. Bahar gelince yoğunluk daha da artacak. Öğrencilerimizi bekleyen karanlık tuzaklar çok fazla. Aman dikkat!

  • Okul çevrelerindeki sağlıksız koşullarda, yemek ihtiyacını karşılayan öğrencilerin okul ortamına çekilmesi için okullarda eğitim ve serbest etkinlik ortamları düzenlenmesi, yemeklerin iyileştirilmesi çalışmaları yapılmalıdır.


Binlerce bot ve kaban neden dağıtılamadı?

  • Yıllardır her dönemde Belediyelerin okullara ve okul çevrelerine büyük faydaları olmuştur. Ancak sadece bu dönemde belediyeler ile okullarımız arasına adeta korku duvarı örülmüştür. Bu durum Eskişehir'e hiç yakışmamaktadır. Bu anlamsız gerginlik yüzünden ihtiyaç sahibi binlerce öğrenci kışı kaban ve botları olmadan geçirdi. Bunun vebali gerginliği yaratanlarındır.

  • Eskişehir halkı eğitimi de eğitimcileri de çok sever. Eğitim ortamları açısından da şanslı bir kenttir. Bu yüzden eğitimin niteliği, başarısı her kademede Türkiye ortalamalarının üstünde olması gerekir.

  • Her türlü bilimsel yeniliğe açık, çalışkan genç yönetici arkadaşlarımızın varlığı gelecek açısından umutlarımızı artırmaktadır. Bazı ilkokul ve ortaokullarımız ile bazı mesleki teknik liselerimizin vizyonları Türkiye sınırlarını bile zorlamaktadır.

Bu tip okullarımızın sayısını artırmak, akademik ve kültürel başarıyı genele yaymak zorundasınız.

Proje okullarında öğrencilerin psikolojileri ne durumda?

  • Proje okulları macerası ile yersiz, zamansız bir şekilde okullarından uzaklaştırılan deneyimli öğretmenlerin yarattığı boşluğu yeni atanan öğretmenlerin doldurması çok uzun zaman alacak. Veliler ve bazı öğrencilerle yaptığımız görüşmelerde; uzun zamandır alıştıkları öğretmenlerine karşı haksızlık yapıldığına inanan öğrencilerde mutsuzluk ve motivasyon düşüklüğü gözlemleniyor. Şehrimizin en gözde okullarında uygulanan bu projenin (!) öğrencilerin başarısını olumsuz etkileyeceğinden endişe ediliyor. Yıllarını bu mesleğe vermiş değerli öğretmenlerimiz üzgün ve kırgınlar. Onlar bunu hak etmemişlerdi.


Bağış yapana alkış, yapamayanlara?

  • Okul aile birliklerinin okullarımıza çok büyük katkıları vardır. Okul aile birliklerinin okul işleyişine gereğinden fazla müdahale etmesine izin verilmemelidir. Aksi takdirde bir ilkokulda yaşadığımız gibi çok üzücü örneklerle karşılaşırsınız. Okula bağış alacağız diye minik kalpleri ve dar gelirli babaları rencide etmeye kimsenin hakkı yok.


Siyasi yandaşlık otorite boşluğu yaratır.

  • Unutmayalım ki, siyasi yandaşlık bir süre sonra otorite boşluğu yaratır.

Merhum bir siyasi liderin dediği gibi 'Sel gider kumu kalır. Bu seçimler geçer gider, ama bizler yine birlikte yaşayacağız bu şehirde.'
Tüm kurumlarda yöneticilerin en büyük sorumluluklarından biri maiyetindekilerle doğru, düzgün, güvenilir, adaletli ve tarafsız iletişim kurabilmeleridir.
İletişim hangi nedenle olursa olsun bazı kişilerle 'ahbap-çavuş-yandaş' ilişkisine, bazı kişilere karşı ise soğuk despotluk duvarı haline getirilmemelidir.
Bu ilişkilerde mesafe ayarlanamazsa ne olur?
Yazarın 'önce ekmekler bozuldu' dediği gibi 'önce okullar' bozulur.