Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin ilk Milli Eğitim Bakanı eğitimci, akademisyen ve 'iş adamı' Ziya Selçuk oldu.
AKP iktidarı döneminde Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı yapan Ziya Selçuk'u, AB ile yürütülen müzakerelerde 'hükümeti' temsil ederken görmüştük. Selçuk, eski Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı'nın danışmanlığını da yapmıştı. Yani 'mahalleye' yabancı biri değil. Bu nedenle 'normal koşullarda' Ziya Selçuk'a yapılacak eleştirilerin daha çok sol cenahtan gelmesi bekleniyordu. Ancak durum böyle olmadı.
Sağ cenahın bir kanadından gelen tepkiler; Ziya Selçuk'un 'Liyakat esaslı yeni bir sistem inşa edeceğiz' söyleminden hemen sonra başladı.
Ziya Selçuk'un ilk hamlesi; haksız ve adaletsiz tercih sistemine sahip LGS tercih sistemini düzeltmeye çalışmak oldu.
Okul yöneticileri yazılı sınavını ÖSYM'ye yaptıracak olan Sayın Selçuk'un 'okul yöneticilerini göz göze gelme metodu ile seçmeyeceğiz...' demesi eğitimcilerin çoğunluğunu sevindirirken bazılarının 'uykusunu kaçırdı'.
Ziya Selçuk son günlerde, kendilerini 'mahallenin bekçisi' zannedenler; ama aslında MEB üzerinde kurdukları saltanatın yıkılmasından korkanlar tarafından hedef haline getirildi.

ÇOK YÖNLÜ ENGELLEME...
Ziya Selçuk'a ilk müdahale şair Cahit Zarifoğlu üzerinden yapıldı.
MEB, 26.03.2018 tarihinde illere bir yazı göndererek okullarda kitap okumayı sevdirmek ve okuma alışkanlığı kazandırmak amacıyla 'kitap ve okuma' etkinlikleri düzenlenmesini istedi.
Çanakkale Milli Eğitim Müdürlüğü, kitap okuma etkinliği kapsamında bir komisyon kurarak 5 adet kitabın seçimini yaptı.
Bu kitaplardan biri de Cahit Zarifoğlu'nun bir kitabıydı. Ancak seçilen kitap, içeriğinde CHP'yi hedef alan metinler bulunması nedeniyle siyasi tartışmalara yol açtı. Bunun üzerine kitap 'doğru bir kararla' listeden çıkarıldı.
'Mahallenin bekçileri (!)' bu yerel olayı kullanarak; 'sağ cenahta' Ziya Selçuk'un okullarda Cahit Zarifoğlu'nun kitaplarını yasaklattığı gibi bir algı oluşturma operasyonuna başladılar. İşin ilginç yanı; bu olay Ziya Selçuk'un Bakanlığından önce olmuştu.
Ziya Selçuk'a ikinci operasyon ETCEP (Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Geliştirilmesi Projesi) üzerinden yapıldı.
Eğitimde kadın erkek herkese fırsat ve imkan eşitliği sağlanması, cinsiyet eşitliğinin geliştirilmesi amacıyla başlatılan ETCEP kapsamında 162 pilot okulda çalışma yapılıyordu.
2014-2016 yılları arasında Nabi Avcı-Yusuf Tekin döneminde yürütülen ETCEP projesine o dönemde 'ses çıkartmayan' mahallenin sözde bekçileri bu proje üzerinden Ziya Selçuk'a ağır eleştiriler yönelttiler. 'Malum çevrelerin' bu projeyi 'sapkın proje' olarak tanımlamasından dört gün sonra MEB, iki yıl daha sürdürülecek projenin tamamlandığını açıklamak zorunda kaldı.

'YOGA BAHANE, TARİKAT VE VAKIFLAR ŞAHANE..!'
MEB, 9 Şubat 2019 tarihli genelge ile okullarda 'Çocuk Yogası Etkinliği' yapılmasına izin verdi. Ancak bu etkinlik izni bir anda yine aynı 'malum grupların' hedefi oldu. Bu gruplar yaptıkları açıklamalarda, yoganın 'Putperest ibadeti' olduğunu iddia ederek Ziya Selçuk'a yoğun eleştiriler yönelttiler. Bunun üzerine MEB verdiği 'yoga' iznini iptal etti.
Aslında 'yoga', Milli Eğitim Bakanlığı kurumlarında, 2015 yılından beri 'kişisel gelişim kursu' olarak verilmekteydi. Yıllardır Budist ibadeti olarak görülmeyen yoga, Ziya Selçuk'un Bakan olmasıyla birdenbire 'sakıncalı' ilan edildi.
Ziya Selçuk'u 'karşı mahallenin adamı' olarak nitelendiren 'sivil vesayetçi' bu ekip, yandaşlarına seçimlerden sonra yeni bir Bakan değişikliği yapılacağı 'müjdesini (!)' uçurup duruyor.
Bence Ziya Selçuk, yapılan algı operasyonlarının tam aksine seçimlerden sonra tam destek alarak yoluna devam edecek. Çünkü, eğitimin dibe vurduğu artık 'Külliye'den bile görünüyor.