Geçen hafta içinde Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) sözleşmesi kapsamında 130 bin metal işçisinin 2 Şubat'ta başlayacak olan grevi, Bakanlar Kurulu kararı ile 60 gün süreyle ertelendi!
Resmi Gazete'de yayımlanan Bakanlar Kurulu kararına göre, Türk Metal Sendikası, Birleşik Metal İşçileri Sendikası ve Çelik-İş Sendikası'nın grev kararı ile Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası'nın (MESS) buna karşı aldığı lokavt kararı da 60 gün süreyle ertelendi.
Resmi gazetedeki kararda, daha önce cam sanayiindeki grev erteleme kararında olduğu gibi neredeyse aynı ifadeler kullanılarak 'Türk Metal Sendikası, Birleşik Metal İşçileri Sendikası ve Çelik-İş Sendikası tarafından alınan grev kararı ve Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası'nın (MESS) lokavt kararının, milli güvenliği bozucu nitelikte görüldüğünden 60 gün süreyle ertelenmesi kararlaştırılmıştır' denildi.
Burada sorulması ve cevap aranılması gereken soru şu; Milli güvenliği metal işyerleri ve metal işçileri ne şekilde bozabilir? Bu kararı alanların bu gerekçelerini de kamuoyuyla paylaşmaları gerekmez mi? Bu yasaklama süresinde;
İşçi ve işveren ya anlaşacaklar ya da çözümü 60 günün sonunda 6 gün içerisinde götürecekleri yüksek hakem kurulunda arayacaklar! Yasaya göre, bu süre içerisinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı uyuşmazlığın çözümü için bizzat arabuluculuk yapabileceği gibi bir kişiyi de arabulucu olarak görevlendirebilecek.
Yüksek Hakem Kurulu'nda ise işçi temsilcileri azınlıkta kalıyor. Kurul, Yargıtay'ın iş davaları uyuşmazlıklarına bakmakla görevli dairelerinin başkanları arasından başkanlık süresi en fazla olanın başkanlığında toplanıyor. Kurul, hükümet tarafından seçilecek bir üye, Yüksek Öğretim Kurulu tarafından seçilecek bir üye, Çalışma Bakanlığı Çalışma Genel Müdürü, işçi sendikaları konfederasyonlarından en fazla işçiye sahip konfederasyon tarafından (Türk-İş) seçilecek 2 üye, işveren konfederasyonu tarafından seçilecek 2 üyeden oluşuyor. Buna göre kurul 1 başkan, 7 üye olmak üzere toplam 8 kişi. Kuruldaki 8 kişiden sadece 2'sini işçi tarafı belirliyor. Yüksek Hakem Kurulu'nun kararları kesin ve toplu iş sözleşmesi hükmünde. Yani kurulun verdiği karara mahkemelerde itiraz edilemiyor. Yani işçilerin sadece 2 üyeyle temsil edildiği bir kuruldan adil bir karar beklemek hayal!
Yasaya aykırı olarak grev yapılması halinde ise sonuçları hem işçiler hem de sendikalar açısından oldukça ağır. Yasanın 'kanun dışı grev ve lokavtın sonuçları' başlıklı maddesine göre, 'yasadışı' grev yapılması halinde işveren, işçilerin iş sözleşmelerini 'haklı' nedenle feshedebiliyor. 'Haklı fesih', işten atılan işçinin kıdem ve ihbar dahil alacağı tazminatları sıkıntıya sokuyor. İşverenler 'haklı fesih' nedeniyle işçileri işten attıklarında, işçiye tazminat ödemiyor. Yine 'yasadışı' grev yapılması halinde grev nedeniyle işverenin uğradığı zarar, sendika ve işçiler tarafından karşılanıyor. Bu durumda kim greve karar verdiyse, sendika verdiyse sendika, işçi verdiyse işçi işverenin zararını ödemek zorunda.
Görüldüğü üzere ülkemizde ilan edilen Olağanüstü Hal durumunun sadece terör örgütü mensuplarını, onlarla ilişkileri olanları kamudan temizlemek ve yaşanan hain darbe girişiminin etkilerini yok etmek amacıyla ilan edilmiş olduğu söylense de hayatın her alanında kendini hissettiriyor. Hükümet kendisine muhalif sesleri susturmak, faaliyetlerine karşı çıkanları sindirmek, hükümete sorun çıkaracak olayları yok sayacak kararları hazır OHAL var diyerek KHK'lar ile alıp kendine göre işleri yürütüyor!!
Hak arama mücadelesinde her yönü ile sıkıştırılan çalışanlar açısından evrensel hukuk kurallarına, Türkiye'nin taraf olduğu Uluslararası Çalışma Örgütü'nün sözleşmelerine, Anayasa'ya, yasalara göre de söz bitmiştir. Hukuka ve hakkaniyete uymayan bu yapılanlara tüm sendikalar örgütlü bir şekilde cevap vermeli çalışanın hakkını OHAL bahanesiyle yedirmemelidir. Hükümetin KHK'lar ile açtığı bu kapı kapatılmalıdır. Cam grevinde kapatılamayan bu kapı metal grevinde kapatılmalıdır. Aksi durumda kapı açık olduğu sürece işçinin evine giren çıkanın haddinin hesabının belli olmayacağı aşikardır!!