10 Ekim 680'de, bugünkü Irak sınırları içindeki Kerbela şehrinde, Muhammed'in torunu Hüseyin bin Ali'ye bağlı küçük bir birlik ile Emevi Halifesi I. Yezid'in ordusu arasında cereyan etmiştir. Bu savaş Şiîlik tarihindeki önemli olaylardan biridir. Hazreti Muhammed'in 632 yılında vefat etmesinden sonra Müslüman toplumunun başına kimin geçeceği kaygısı baş gösterdi. Müslümanların bir kısmı ilk olarak Ebu Bekir'in halifeliğini kabul ettiler.
Ebu Bekir'den sonra sırasıyla Ömer, Osman ve Ali'nin halifeliğini kabul ettiler. Osman'ın 656 yılında asiler tarafından öldürülmesinden sonra Ali halife olarak başa geçti. Ali yaklaşık 5 yıl halifelik yaptıktan sonra 661 yılında Hariciler'den Abd'ûr-Rahman İbn-i Mûlcem tarafından gerçekleştirilen bir suikastta hayatını kaybetti ve iktidar 20 yıllığına Muaviye'yede kaldı. Muaviye 680 yılında ölünce Yezid başa geçti.
Yezid başa geçince ilk iş olarak Medine valisine bir mektup yazarak Hüseyin bin Ali'ye değil, kendisine itaat etmesini, aksi takdirde bunu canıyla ödeyeceğini bildirdi. Muaviye'nin oğlu Yezid, Hüseyin'in iktidarda hak iddia etmesinden korkuyordu. Bu nedenle bir elçi göndererek kendisine itaat etmesini istedi. Hüseyin bu teklifi reddetmesinin bir görev olduğuna inanıyordu. Yezid'in valisi İbn-i Ziyad'ın 30 bin kişilik orduyu Hüseyin'in üzerine gönderdi. Askerler kampın etrafını sardılar ve Hüseyin ile görüşmelere başladılar.
Hüseyin, kuşatmanın kaldırılmasını, kendisi ile birlikte ailesi ve taraftarlarının da Irak'ı terk etmesine izin verilmesini istedi. Muharrem ayının 7'sinde Ömer bin Sa'd çemberi daralttı ve kampın su yollarını kesti. Muharrem ayının 9'unda, kampın su kaynakları tükendi ve önlerinde sadece savaşmak ya da teslim olmak seçeneği kaldı.
Hüseyin, Ömer bin Sa'd'a sabaha kadar ibadet etmek istediklerini söyledi serbest olduğunu söyledi ancak hiçbiri yerinden kıpırdamadı. Ertesi sabah Hüseyin'in adamları düşman ordusunun ön saflarına yanaşıp teker teker düşman ordusundaki akrabaları ve arkadaşları ile konuştular. Savaşmamalarını istediler. Hüseyin düşman askerlerine uzun bir konuşma yaptı. Bu konuşma öylesine etkili oldu ki, Yezid'in generallerinden Hûr, devasa düşman ordusunu terk edip, Hüseyin'in bir avuç ordusuna katıldı.
İbn Sa'd diğer adamlarının da saf değiştirmesinden korkup, Hüseyin'e ilk oku atarak savaşı başlattı. Kadınlar ve çocuklar çadırlarda birbirlerine sarılmış, savaşın bitmesini bekliyorlardı. Hüseyin'in oğlu İmam Zeynelabidin de, savaşamayacak kadar hasta olduğu için çadırdaydı. Hüseyin diğer oğlu Ali Asgar henüz altı aylıktı ve susuzluktan ölmek üzereydi. Hüseyin oğlunu kucağına aldı ve Yezid'in ordusunun karşısına dikildi. Çocuğa bir yudum su vermelerini istedi. Ama Hurmala bin Kahil, Ömer bin Sa'd'ın emri ile çocuğu okla vurdu. Boynundan vurulan bebek oracıkta can verdi. Hüseyin oğlunu gömdükten sonra tekrar düşmanın karşısına tekrar çıktı. Birebir savaşta çok fazla kayıp veren Ömer bin Sa'd'ın ordusu Şimr bin Zi'l Cevşen'in emriyle toplu hücuma geçti ve her taraftan ok ve mızraklar Hüseyin'in üzerine yağmaya başladı.
Sinan bin Enes en-Nehai kafasını kılıçla keserek Hüseyin'i öldürdü. Kafası mızrağa takıldı ve herkese gösterildi. Üzerindeki değerli eşyalar alındı ve yarı çıplak bırakıldı. Kerbela'da yaşananlar her yıl Şiî ve Alevîler tarafından muharrem orucu tutmanın yanı sıra törenler şeklinde, bir kısım Sünni Müslümanlar tarafından da tören yapılmaksızın (yalnızca mevlit okunarak ve muharrem orucu tutularak) anılır. Aleviler 12 İmam orucunun ardından kaynatıp 'lokma' niyetine dağıttıkları aşureyi, ölümünde başucunda Kur'an okunmayan, namazı kılınmayan, cesedine dahi işkence edilen İmam Hüseyin'in 'son aşı' olarak yaparlar. Aşurenin Kerbela şehitlerinin erzaklarından kalıntılarla yaptıkları son yemekleri olduğuna inanırlar.