Murat Dağı Yok Olmasın Platformu Sözcüsü Funda Öz Akcura, geçtiğimiz günlerde Murat Dağı Ölürse Porsuk ve Sakarya da Kurur konulu bir yazı yazdı. Her Eskişehirlinin dikkatlice okuması ve tehlikenin boyutlarını anlaması açısından son derece önemli…

***

'Bugün Eskişehir sokaklarında gezerken 'Murat Dağı nerede' diye sorsak eminiz birçok kişi adını bile duymadığını söyleyecektir.
Yine Köprübaşı ve Adalar'da herhangi bir kafede Porsuk Çayı'na nazır çaylarını yudumlayanların da aklının ucundan geçmez Murat Dağı.
Ama ya 'Murat Dağı'nda her tarafından su fışkıran bir Kesiksöğüt Yaylası var.
Bu yaylada da üç oluklu bir çeşme.
Bu çeşmenin bir oluğu Porsuk çayına, diğer oluğu Gediz çayına akıyor.
Bu üç oluklu çeşme gibi yüzlerce su yatağı ve şelale, Porsuk çayı ve Gediz nehrini doğuruyor, Sakarya ve Menderes nehirlerine hayat veriyor' dersek..
İşte o Murat Dağı'nın bugün Eskişehir dahil tüm yöre halkına ihtiyacı var.
Çünkü maden şirketleri altın ve gümüş için suların çağladığı bu yaylaları yok etmek istiyor.
Murat Dağı'nın Önemi Nerden Geliyor?
Murat Dağı, Kütahya/Uşak arasında sınır olan ve Uşak, Kütahya, Afyon başta olmak üzere Ege Bölgesi'nin yağış rejimini, iklimini, kısaca ekolojisini belirleyen bir dağ.
Murat Dağı her şeyden öte Ege Bölgesinin tüm su kaynaklarının doğduğu ve beslendiği bir dağ.
Bir anlamda Ege'nin can damarı.
Bağrından çıkan Gediz nehri, Porsuk ve Banaz çayları ile Büyük Menderes ve Sakarya nehirlerini besliyor.
Bu nehirler de Sakarya'dan Menderes'e, Gediz'den Salihli, Aydın ovalarına dek bu bölgeye hayat veriyor.
Ve öyle bir bölge ki neredeyse tüm ülkeyi besliyor.
Sit alanı ve milli park ilan edilmesini gerektiren orman ve bitki örtüsüne sahip Murat Dağı.
Dünyada eşi benzeri olmayan endemik bitkileri barındırıyor.
Yılkı atlarından kırmızı geyiklere dek birçok hayvana ev sahipliği yapıyor.
Volkanik bir dağ olduğu için sıcak/soğuk su kaynaklarına sahip.
Bu yüzden dünyada sıcak ve suyun yan yana çıktığı ender yerlerden.
Bir Yamacı Tropikal, Diğer Yamaç Sibirya 2309 metre yüksekliğiyle Ege Bölgesi'nin en yüksek ikinci dağı.
500 km'lik bir alana yayılıyor.
Volkanik bir dağ olduğu için toprakları bereketli.
Bu bereket bitki örtüsünü de zenginleştirmiş.
Farklı yükseklikler de devreye girince tropikal iklimden Sibirya iklimine dek farklı yağış rejimlerini barındırıyor.
Misal, dağın bir tarafı Karadeniz bölgesinden bile daha fazla yağış alırken, bir diğer zirvesinde aylarca kalan kar Uludağ'ı kıskandıracak kadar kayak meraklılarını cezbediyor.
Böylesine farklı yağış rejimlerine sahip olunca Murat Dağı'nın yeraltı su kaynakları bakımından zenginliği de kaçınılmaz oluyor.
Dolayısıyla biz Murat Dağı'na bakarken 'su, hayat ve bereket'in resmini çiziyoruz zihnimizde.
Üç yanımızın denizlerle kaplı olması ve şehirlerimizin içinden geçen nehirler bizi yanıltmamalı.
'Su stresi' çeken bir ülkeyiz.
Geçen 50 yılda 3 adet Van Gölü büyüklüğünde sulak alanı kaybettik.
Uzmanlar 2030 yılında 'su fakiri' olacağımızı söylüyor.
Dünyasal ölçekte baktığımızda ise tablo şu: Dörtte üçü denizlerle kaplı yerküredeki suyun tamamı 5 litrelik bir şişeye konacak olsa, erişebileceğimiz tatlı su miktarı sadece 1 yemek kaşığına denk geliyor.
Durum böyle olunca Anadolu coğrafyasındaki su kaynaklarının %40'ına tek başına sahip olan Murat Dağı'nda olası bir maden faaliyetinin yaratacağı felaket için kahin olmaya gerek kalmıyor.
Murat Dağı'nda Altın Madeni ODAŞ Enerji'ye bağlı Anadolu Export adlı şirketin Kütahya Gediz'e bağlı Karaağaç mevkiinde altın ve gümüş madeni açmak/işletmek amacıyla hazırladığı ÇED dosyası, 8 Mayıs 2019 tarihinde Bakanlık tarafından onaylandı.
Şirket yine ÇED raporunda altın/gümüş elde etmek için patlatmalı açık ocak yöntemi ve siyanür liçi kullanacağını açıkça belirtti. Çıkarılmak istenen altın ve gümüş ise yerin 300-400 metre altında. Yani rezerve ulaşılması için 15 yıl boyunca binlerce dinamit kullanılması gerekiyor.
Neden Murat Dağında Maden Faaliyeti Olmamalı?
Bu patlatmaların en büyük riski, 1. derecedeki deprem bölgesi olan dağda uzun yıllardır biriken enerjiyi açığa çıkarması, depremlere neden olması ve su yataklarının çekilmesi, kaybolması ya da yatak değiştirmesine yol açmasıdır.
Bu tehlike, zaten su fakiri olan Ege Bölgesinde ciddi bir kuraklık riskidir. Hatta siyanürlü suya bile bizi muhtaç bırakacak bir risktir.
Şirketin Murat Dağı'ndaki maden faaliyet raporlarında, ilk elde yıllık 21 milyon ton ekonomik olmayan malzemenin (toprak) açığa çıkacağı ve pasa alanında depolanacağı söyleniyor. Bahsedilen toprak, dinamitlerle dağın un ufak edilmesiyle elde edilecek.
Ve biz bugüne kadarki tecrübelerimizden biliyoruz ki; bu şirketler maden sahasını yıldan yıla büyütecekler ve bir 15-20 yıl sonra bu dağdan eser kalmayacak.
Bir karşılaştırma yapmak gerekirse Uşak Eşme'de altın madeni için yok edilen Kışladağ 2004 yılında 900 metre yükseklikteydi. Bugünse yerinde 1200 metre derinliğinde ve 1 km çapında devasa bir çukur var.
Murat Dağı Ölürse Porsuk ve Sakarya da Kurur
Dağın yüksekliğiyle oynanması ve bitki örtüsünün yok edilmesi Ege bölgesinin ikliminin ve yağış rejiminin bozulması anlamına geliyor. Bu ise bugün Porsuk çayını ve Gediz ve Sakarya nehirlerini doğuran ve besleyen su yataklarının yok olması demektir.
Doğrudan doğruya susuzluk, kuraklık ve ölüm demektir.
Bir kez daha tekrarlamak gerekirse, Murat Dağı'nda altın madeni açılması Ege Bölgesinin iklimini, ekolojisini, yağış rejimini değiştirecek bir felakettir.
Eğer maden açılırsa çok değil 20 yıl içinde Ege Bölgesinde hayat biter. Bu da yaklaşık 15 milyon insanın hayatına karşılık geliyor.
Bugüne kadarki tecrübeler ülkemizde ÇED süreçlerinin sadece yasak savma amaçlı yapıldığını, şirketlerin ÇED raporlarında anlattıklarının kat kat üstünde yıkımlara neden olduklarını açıkça göstermektedir.
Örneğin 3. Havalimanı için hazırlanan ÇED'de 2.5 milyon ağaç kesileceği yazılmışken, inşaat bittikten sonra 13 milyon ağaç kesildiğini öğreniyoruz.
Anadolu'nun önemli su yataklarından biri olan Murat Dağı'nda maden açıldığı takdirde yaşanacak yıkımları görmek için ülkenin maden geçmişine bakmak yetiyor.
Geçen 20 yıllık sürede açılan maden sahalarının dünü ve bugününü karşılaştırmak, olası felaketin resmini çizmek için fazlasıyla yeterlidir.
Gıdanın tekelleştiği, 20 yıla kalmadan susuzluk kaynaklı su savaşlarının konuşulduğu küresel dünyada, Murat Dağı'nda maden faaliyeti sadece Ege değil tüm Türkiye'nin çok ciddi bir sorunudur.