30 Ağustos'a, Zafer Bayramı'na dört gün kala, 26 Ağustos'ta Tepebaşı Belediyesi'nin önündeki Atatürk anıtına saldırıldı.
Saldırgan, Atatürk'ün, mermer kaide üzerindeki,
'Ben manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım bilim ve akıldır,' sözünü yeşil sprey boyayla karaladı.
Heykelin açılışı bir gün önce yapılmıştı.
Bir gün sonra saldırıya uğradı!
Güvenlik görevlilerinin, güvenlik kameralarının ve önünden geçen caddede yoğun bir araç trafiğinin olduğu Belediyenin önündeki Atatürk anıtına saldırılıyor.
Ne cesaret!
Bu cesareti nereden alıyor?
***
30 Temmuz'da, Şanlıurfa'nın Siverek İlçesinde, seyyar satıcılık yapan yeşil takkeli, sarıklı, şalvarlı, kara sakallı şahıs,
'Dinimizde putperestliğe yer yoktur,' diye bağırarak Cumhuriyet Meydanında bulunan Atatürk heykeline saldırdı, elindeki tahrayla.
Anıtın hemen yakınında Jandarma Komutanlığı var.
Ne cesaret!
Adamın cesareti kılığından kıyafetinden belli zaten.
Kafada sarık!...
***
19 Ağustos'ta, Diyarbakır'da Şeyh Sait Meydanındaki Atatürk anıtına saldırdı kara sakallı, çekiçli saldırgan.
Elindeki çekiçle heykelin göğsüne ve koluna vurarak heykeli parçalamaya çalıştı.
Çekici Atatürk'ün göğsüne ve koluna vurdu.
Çünkü göğsünde bu millet için atan yüreği vardı.
Kolunun altında da kitap.
Diğer kolunun altında ise…
Kız, erkek…
Pırıl pırıl iki çocuk.
***
22 Mayıs, Adapazarı Demokrasi Meydanı…
Saldırgan Atatürk anıtına tiner döküp anıtı ateşe verdi.
Arkasından da anıta baltayla saldırdı.
***
11 Ağustos'ta, İstanbul Ümraniye'de saldırgan, bir okulun bahçesindeki Atatürk heykelini,
'Atatürk'ü sevmiyorum' diyerek yerinden söktü.
***
20 Ağustos…
Zonguldak'ta Atatürk'e çiçek veren kız çocuğu heykeline saldırdılar.
***
Mersin Anamur Devlet Hastanesi Bahçesi…
Saldırgan elindeki sopayla saldırdı Atatürk büstüne.
Büstün baş kısmını gövdeden ayırdı.
'Beni Türk hekimlerine emanet edin,' diyordu orada Atatürk.
***
Yunan ordusu, Sakarya'da uğradığı yenilginin ardından Eskişehir, Kütahya ve Afyon hattının doğusuna çekildi.
Burada toparlanıp askeri güçlerini arttırmaya başladı.
Mustafa Kemal'in niyeti, Anadolu halkına büyük eziyet eden, can ve mal güvenliğini; onurunu, şerefini, ırzını, namusunu tehdit eden işgalci Yunan ordusunu bir kez daha yenilgiye uğratmak değildi.
Büyük bir taarruzla tamamen yok etmekti.
26 Ağustos 1922'de, Afyon Kocatepe'den, sabah ezan sesiyle taarruz emrini verdi, Başkumandan Mustafa Kemal Atatürk.
30 Ağustos 1922 tarihine kadar 4 gün süren çetin bir savaş yapıldı.
Savaşı Mustafa Kemal Atatürk bizzat yönetti.
Gece, gündüz…
Derin düşünceler, kaygılar içinde.
Biliyordu, bu amansız savaşın sonucu Türk Milletinin kaderini, geleceğini belirleyecekti.
Ve 30 Ağustos günü büyük bir zafer elde edildi.
İşte o gün, Atatürk'e saldıran bu nankörlerin de bugünü, yani bağımsızlığı, din ve vicdan hürriyeti, onuru, şerefi, ırzı, namusu Atatürk tarafından kurtarıldı.
***
30 Ağustos Zafer Bayramı'mız kutlu olsun.