1952'den beri, yani 65 yıl sonra ilk kez, Türkiye Cumhurbaşkanı Yunanistan'a bir ziyaret gerçekleştirdi. Ancak; beklentilerimiz 'ayaküstü' yapılan 'bilek güreşleri' nedeniyle galiba tam gerçekleşemedi.
Sayın Cumhurbaşkanı'mız Yunanistan'a giderken 'sade yurttaşlar' olarak beklentilerimiz nelerdi?
  • 2004 yılından itibaren 'gözümüzün önünde' işgal edilen adaların durumu öncelikle ele alınarak netleştirilmeliydi.
  • Silahsız ve askerden arınmış olması gereken Ege adalarının askeri üsler ve ağır silahlar ile donatılması görüşülmeliydi.
  • Yunanistan'da yaşayan Türklerin müftülerinin neden seçim ile değil de atama ile yapıldığı, Türk azınlık okullarının neden kapatıldığı sorulmalı ve sorun çözülmeliydi.
  • Türkiye'yi Kıbrıs'ta 'her fırsatta' istilacı ve işgalci olarak suçlayanlara 'ön hazırlıklı' tarihsel cevaplar verilmeliydi.
  • Kıbrıs'ta soydaşlarımızın haklarını gözeten adil ve barışçı çözüm yolları içeren görüşmelerin yeniden başlaması için zemin hazırlanmalıydı.

HER SORUNU ÇÖZDÜK; BİR LOZAN KALDI..(!)
Misak-ı Milli, Mondros Mütarekesi'nin imzalandığı 30 Ekim 1918 tarihinde işgal altında olmayan bölgeleri bölünmez ve ayrılmaz bir bütün olarak kabul etmiştir.
'Burnumuzun dibindeki'' Ege adalarını Lozan'da değil çok daha önce Trablusgarp ve Balkan savaşları yenilgilerinden sonra; Ouchy (Uşi) ve Atina antlaşmaları(1912-1913) ile kaybettik.
Yunanistan'ın 2004 yılından itibaren 'ufak ufak' işgal ettiği adalar ise hem Misak-ı Milli'nin hem de Türkiye Cumhuriyeti'nin sınırları içindedir.
Ege adaları, Lozan Antlaşması'nda kaybedilmediği gibi adaların silah ve askerden arındırılması koşulu bu antlaşma ile hükme bağlanmıştır.
'Fiili oldu bittiler' Lozan'ın çiğnenmesi demektir. Fiili durumların hukuki ve siyasi durumları değiştirmediğini söylemek ise kısaca durumu 'kabullenmek' anlamına gelir.

TÜRK AZINLIK MI, MÜSLÜMAN AZINLIK MI?
Batı Trakya'daki MüslümanTürk soydaşlarımızın Lozan'dan kaynaklanan hakları 'gerçekten' büyük ölçüde ihlal ediliyor. Bu nedenle Cumhurbaşkanı'nın ziyaretinde gündeme getirilmesi 'isabetli' olmuştur.
Balkan Savaşı'ndan sonra Yunanistan'da kalan Türk azınlığının hakları 1913 tarihli Atina Antlaşması ile düzenlenmişti.
Lozan Antlaşması ile Türkiye'de yaşayan Rumlar ile Yunanistan'da yaşayan Türklerin eğitim ve dini hakları garanti altına alınarak eşit haklar ilkesi kabul edildi. Ancak Yunanistan, hala 1913 Atina Antlaşmasını uyguluyor ve müftüleri kendisi atıyor. Üstelik yine Lozan'a aykırı olarak çok sayıda Türk azınlık okulunu kapatma çabaları da devam ediyor.

'CAMİNİN MİNARESİ, KİLİSENİN ÇANI'
Lozan; kendi aralarında 'çok güzel' paylaştıkları Anadolu'yu
yutmaya çalışan emperyalizmin diz çöktürüldüğü Kurtuluş Savaşı'mızı taçlandıran siyasi bir başarıdır.
Yunanistan'ın Lozan Antlaşması'nın bazı maddelerini hukuken ve fiilen
ihlal ettiği ortadadır. Bu nedenle yapılması gereken Yunanistan'ının Lozan Antlaşması hükümlerine uymasını sağlamaktır.
Lozan'ın güncellenmesini istemek 'Lozan'ın öncesine dönülmesi' anlamına gelir ve sonuçları 'Caminin minaresi, Kilisenin çanı' ile sınırlı kalmaz.
Sözü bir kez daha 'Tarihçilerin Kutbu' rahmetli Prof. Dr. Halil İnalcık hocanın uyarısı ile bitirelim.;
'Lozan'ı delerseniz o delikten Sevr gelir bunu da unutmayın...'