Kıskançlık, sevilen mal, eş, dost, arkadaş ve bunlar gibi değer verilen şeylerin kaybolması korkusundan veya kendisinde olmasını istediği birşeyin başkasında da olmasından rahatsız olmaktan doğan telaşlı bir dikkat ve gaileye denir.
Şimdi İslam'a göre kıskançlığı ele alırsak bir misal verelim, Hz. Muhammed zamanında yaşayan Yahudiler, bütün iyilik, güzellik ve üstünlüğü kendilerine layık görüyorlardı. Bir son peygamber geleceğini biliyorlar ama onu kendi içlerinden bekliyorlardı. Durumun böyle olmadığını gördükleri zaman Hz. Muhammed'e peygamberliği, Araplara da iman ve islamı yakıştıramadılar.
Hem kureyş kabilesini hemde Arapları, peygamberlik onlara geçti diye çekemediler ve kıskandılar. Bu konudaki ayet ise 'Yoksa onlar (Yahudiler) Allah'ın lütfundan verdiği şeyler için insanları kıskanıyorlar mı?'
İnsanlık tarihinde ilk kıskançlık ise daha henüz Dünyada iki kişi iken Hz. Adem'in iki oğlu Habil ile Kabil arasında olmuş. Ağabeyi Habil'i kıskanan Kabil 'Bu dünya ikimize dar olacak' diye ağabeyi Habil'i öldürmüştü. Daha sonraki zamanlarda Timurlenk ile Yıldırım 'Bu Dünya ikimize fazla birimizin gitmesi lazım' diye binlerce insanı savşa sokmuş. Ve neticede ikiside bu dünyadan göçüp gitmişlerdi.
Kıskançlık hali çoğunlukla aşk ve sevgide görülsede, marifet sanat, nufuz ve iktidar gibi kaybolması şüphe götüren şeyerin hepsini kapsamına alır.
Kıskançlığa gelecek beklentisi ve servet, cesarette galip gelemez.
Geçmiş dönemlerde Osmanlı Sarayı'nda nice kıskançlık sonucu ne entrikaların döndüğünü, o zamanı yaşayan Türk büyükleri ve yazarlar uzun uzun bizlere anlatmışlardır.
Peki kıskanan kimsenin şerrinden kurtulmak için ne yapmalı? İşte büyüklerin tavsiyesi;
Birincisi, insanın Allah'a tevekkül etmesi. Allah'ın izni olmadan hiç kimsenin ona zarar veremeyeceğini bilmesidir. İkincisi, kıskanç kimsenin yaptığına sabredip, onun seviyesine inmesidir. Üçüncüsü, kıskanç kimse Allah'tan korkmasa, halktan utanmasa, hatta çok terbiyesiz davransada kıskanılan kişinin takvayı elden bırakamamasıdır. Dördüncüsü, kalbinde kıskanç kimseye fazla yer vermemesidir. Ve fazla düşünememsidir. Onu fazla düşünmek mağlubiyetin başlangıcı olur. Beşincisi, kıskanç kimseye karşı kötü muamele yapmamaktır. İmkan varsa ona ihsanda bulunmaktır. Altıncısı, kıskanılan kişi Tevhid Akidesinde sebat etmelidir.
Kıskanç kişi kendi iyiliğini değil, daima başkasının kötülüğünü ister.
Buraya kadar kıskançlığın kötülüğünden bahsettik. Kıskançlık gösterilecek yer var mıdır? Elbette vardır. İşte onlar; kadınların kocasını kıskanmaları, kocalarında eşlerini kıskanmaları doğaldır. Kadınların kocalarını kıskanmalarında iki sebep vardır. Birisi, hakikatte kocasına duyduğu sevgi. Biriside kocasının başka kadınlara karşı yönelme endişesidir. Ve kendisine yüz çevirme korkusudur.
Yine annelerin çocuklarını kıskanmalarıda Allah'ın bir kanunudur. Yani Allah Teala, annelerin bu çocukları kıskanma duygusunu onların kalbine yerleştirmiştir. Dolasıyla bu normal karşılanmalıdır. Bu duygu yalnız insanlara değil hayvanların çoğunada vaadedilmiştir. Kıskançlık gıpta sınırını aştığı zaman bir hastalık halini alır. Bizim esas düsturumuz ise Hz. Muhammed'in şu hadisi olmalıdır. 'Sizden biriniz (mal ve dünyalıkla) kendisinden yukarı (üstün) olana bakmasın ama kendisinden aşağı olana baksın'