'Yazarların, ozanların yaratıcılığı büyük ölçüde kendi anadilinde yazmasına bağlıdır; yaratılarını o dilin toprağında üretmesine.' (s.21)
***
Bu yıl yayınlanan, Emin Özdemir'in edebiyatla ilgili denemelerinden oluşan; kitapseverlerin bir çırpıda okuyacağı ama dönüp dönüp çizdiği satırlara bakacağı, başucu niteliği taşıyan dolu dolu bir kitap.
İsmi de kitapseverlerin içini ısıtan, ne güzel bir isim!
***
Bir kitap okurken yüz kitap okumuş hissine kapıldınız mı hiç?
İnsanı duygusal bir çalkalanmaya sokan denemeler toparlanmış 350 sayfada.
Kitabı okursanız eğer, bitirdiğinizde elinizde bir seçki listesiyle kitapçının yolunu tutacağınızdan eminim.
***
'Ne okusam?', 'Nereden başlasam?', 'Okumak neye yarar?', 'Çocuklar ne okumalı?', 'Nasıl yazar olunur?', 'Edebiyat ne işe yarar?' gibi temel soruları yalın bir dille ve pek çok yazardan ilginç alıntılar yaparak yanıtlarken,
'Ne bulursam okuyorum' türü okuma alışkanlığını eleştiriyor.
Okumanın en az yazmak kadar, hatta daha yüksek bir bilinç düzeyi gerektirdiğini anlatıyor kitabında.
Emin Özdemir'in okuma ve yazma dünyasında yer alan yazarlar, kitaplar, anılar ve görüşler,
Alıntılarla önünüze konuveriyor,
Peteğinden az önce alınmış bal misali.
***
O iyi kitaplar olmasaydı, Homeros'tan günümüze kadar neredeyse bütün önemli yazarlar ve kitaplar hakkında bilgiler içeriyor.
Hem de ansiklopedik bilgiler gibi değil,
Cervantes'ten Yaşar Kemal'e, Melbille'den Kafka'ya, Çehov'dan Dostoyevski'ye, Tanpınar'dan Saramago'ya, Marquez'den Mo Yan'a uzanan; Thomas Bernhard, Oktay Akbal, Orhan Kemal, Aziz Nesin, Joseph Conrad, Oğuz Atay, Behçet Necatigil, Nezihe Meriç, Orhan Veli vb. adını sayamadığım onlarca yazar görüşleri, alıntıları, kahramanlarıyla önünüzde resmi geçit yapıyor adeta.
Yetmiş yılı aşkın bir okuma serüveninden öylesine güzel, öylesine çarpıcı anılarla karşılaşıyorsunuz ki kitap hiç bitmesin istiyorsunuz.
***
Her sayfada şaşırarak 'Ben bu yazarı nasıl okumadım?' diye kendinize soruyorsunuz.
Keyifle çayımı içerim derken Mo Yan'ın kitabındaki bir açlık sahnesiyle ilk yudumunuz boğazınızda kalıyor.
Saramago'nun körleriyle düşüncelere dalıyorsunuz.
Don Kişot'la birlikte hayaller kuruyorsunuz.
Aziz Nesin'in idam şenliğiyle acı acı gülümsüyorsunuz.
Bazı yazarlara ve kitaplara da eleştiri satırını sallamayı ihmal etmiyor Emin Özdemir.
Bir yandan onlardaki doğruyu, kaliteyi, gerçek hayatı anlatırken, diğer yandan çok satanlara giren kitapların içi boşluğundan bahsediyor.
Okuma isteğini böylesine kamçılayan bir kitap yazılmış mıdır acaba daha önce bilemiyorum.
***
Emin Özdemir, 'o iyi kitapları, o büyük yazarları okumasa nasıl biri olabileceği' sorusuna sunu bölümünde Mario Vargas Llosa'nın cümleleriyle cevap bulmuş.
'…Okuduğumuz o iyi kitaplar olmasaydı şimdikinden daha kötü durumda, daha uzlaşmacı, daha itaatkar olurduk.
İlerlemenin motoru olan eleştirel ruhun esamesi bile okunmazdı…
Roman ve öykü olmasaydı özgürlüğün hayatı yaşanılır kılmadaki öneminin,
Özgürlüğün bir zorba, bir ideoloji ya da dinin ayakları altında çiğnenmesinin,
Hayatı nasıl bir cehenneme çevirdiğinin farkında olmazdık.
Edebiyatın bizi yalnızca güzellik ve mutluluk düşlerine daldırmakla kalmadığı,
Aynı zamanda her türlü baskıya karşı gözümüzü açtığından kuşku duyanlar,
Yurttaşların davranışlarını beşikten mezara kadar denetim altında tutmaya kararlı tüm rejimlerin,
Edebiyattan niçin bu kadar korktuklarını ve neden gözlerini bağımsız yazarların üstünden ayırmadıklarını sorsunlar kendilerine…'
***
Kitabı bitirince bir deneme kitabı değil de, yüreğe dokunan bir roman bitirmiş gibi hissettim nedense...
Okurluk üzerine, yazarlık/şairlik üzerine, roman/öykü/şiir üzerine bir yolculuk yapmak isterseniz bu kitabı okuyun derim. Özellikle edebiyat havuzunda yüzmeyi sevenlere…
Son olarak 'iyi ki yazarlar, iyi ki kitaplar var' diyorum.
***
'Dünyamızı değiştiren, güzelleştiren tüm yazınsal, sanatsal yaratılar gerçekte kağıtla kalemin sevişmesinden ya da didişmesinden doğmuştur.' (s.287)