Üç hafta önce veli olmak zor demiştim. Çok değerli dostlarım, arkadaşlarım ve okuyucularımdan olumlu tepkiler aldım. Dediler ki evet veli olmak zor, ama öğretmen olmak da zor, hele hele öğrenci olmak çok daha zor.
Öğrenci olmanın zorluğunu başka bir yazının konusu yapalım ve şimdilik öğretmen olmanın zorluklarına bakalım.
Bugüne kadar bu köşede doğrudan öğretmeni konu alan 4 yazı yazmışım.
Milli Eğitim Bakanlarından biri 'öğretmenlerin performansını değerlendireceğiz' demişti. O günün Milli Eğitim Bakanına 'öncelikle adalet, vicdan ve liyakati esas alan bir sistem oluştur' diyerek yazıda özetle 'Öncelikle Millî Eğitim Bakanının, bakanlık merkez teşkilatının, milli eğitim müdürlerinin, okul müdürlerinin performansının değerlendirilmesi gerektiğini, bunların performansı iyi olursa öğretmenin performansını ölçmeye bile gerek yok zaten mükemmel olur' demiştim.
24 Kasım Öğretmenler Günü'nde yazdığım bir yazıya da 'İyi ki Öğretmen Olmuşum' başlığını koyarak 'İyi ki öğretmen olmuşum. İyi ki 25 yıl eğitime hizmet etmişim ve hizmet etmeye devam ediyorum. İyi ki tanıdığım binlerce mesleğine gönül vermiş öğretmen arkadaşım var' şeklinde duygularımı ifade etmiştim.
Sevgili öğretmenim diye başlayan bir başka yazımda ise 'Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller yetiştirebildiğin zaman umutsuzluğumuz yok olacak, tüm ulusun umudu olacaksın, millet olarak mutlu olacağız' diyerek Mustafa Kemal Atatürk'ün sözünü hatırlatmıştım öğretmenlere.
'İz Bırakan Öğretmenler' başlığını taşıyan yazımda ise 'Hepimizin öğrenim hayatında iz bırakan öğretmenler olmuştur. Öğretmenlerin bıraktığı izler öğrencilerinin kişiliğinin gelişmesinde, aile, iş ve meslek yaşamında, toplumsal ve sosyal ilişkilerinde yol haritası olmuştur, olmaya da devam edecektir' diyerek öğretmenliğin ne kadar önemli olduğuna vurgu yapmıştım.
Bütün bunlardan sonra bakıyoruz ki gerçekten öğretmen olmak zor. Hele hele iz bırakabilecek öğretmen olmak çok zor.
İz bırakabilmek için öğrenciyi tanımak, anlamak, onun içindeki cevheri görebilmek ve bu cevherden iyi bir mücevher çıkarabilmek gerekiyor. Bir arkadaşımın dediği gibi 'iz bırakmak ve öğrenmenin kalıcılığını sağlamak için öğrencinin yüreğine dokunmak gerekiyor'.
Etik ve ahlaki değerleri hiçe sayan bu yarışmacı eğitim sisteminde öğretmen olmak zor. Çünkü her öğrenci farklıdır, farklı özelliklere sahiptir diyor eğitim bilimciler. Öğrencilerini aynılaştırmadan, hizaya sokmadan, rehber öğretmene, idareye, disipline gönderme, hatta okuldan atma ile tehdit etmeden onları anlamak gerektiği için zor, öğretmen olmak.
Öğretmen olmak zor; çünkü küresel güçler tarafından çocuklarımızın ilgisi, merakı, dikkati, zamanı, tutkusu yönetiliyor. Zihinlerinin ve davranışlarının arka planı şekillendiriliyor. Bütün bunların sonucunda çocuklarımızın düşünme biçimi ve davranışları değişiyor.
Hele bir de kaprislerimizi, tutarsızlıklarımızı, özel sorunlarımızı okula taşıyorsak; öğretmenlik mesleğinin gerektirdiği bilgi, beceri ve yetkinliğe sahip değilsek öğretmenlik daha da zor. Bu becerilerin en başında gelen insan davranışının arka planında yatan nedenlere bakmadan, öğrencilerimizi suçluyorsak, aşağılıyorsak, onların kişiliği ve onuru ile oynuyorsak öğretmenliği daha da zorlaştırıyoruz demektir.
Öğretmen olarak nasıl bir iz bırakmak istiyoruz? Adam olmaz dediğiniz çocukların ilerde iş ve meslek hayatında, aile ve sosyal hayatta gerçekten adam olduğunu görerek şaşırmak mı; öğretmenim senden çok şey öğrendim, beni bile adam ettiniz, size çok şey borçluyum diyen öğrencilerinizle karşılaşmak mı?