Onlarca yıl, tüm okullarda yılsonu etkinliklerinin vazgeçilmezi, öğretmen okullarında kuruluş yıldönümü olan '16 Mart'ların olmazsa olmazı; 23 Nisan programlarının ana omurgası öğrencilerin sahneledikleri tiyatro oyunlarıydı.
Eskinin hamaset kokan okul piyesi metinleri, daha pedagojik ürünlere bıraktı yerini.
Okullarda yılsonu gösteri hazırlıklarının yoğunlaştığı bu günlerde, Tiyatro Eğitim Derneği Başkanı Kemal Oruç'un -uzun bir metin olan- manifestosunu okuma ve özetleyerek paylaşma ihtiyacı duydum.
***
Kemal Oruç, şahit olduğu ölüm, ceset, şehit, bayrak, gözyaşı, hüzün kavramlarıyla bezenmiş, dört beş yaşlarındaki çocukların oynadığı oyunla ilgili anısını paylaşmış.
'Dolu bir tiyatro salonu… Sahnede dört beş yaşlarında çocuklar. Çocuklardan biri yerde yatıyor; üzerine bayrak örtülmüş.
Diğer çocuklar dizlerini döverek ve ağlıyormuş gibi yaparak 'Gitti, öldü, şehit oldu.' diyor. Fondaki müzikte yoğun bir duygu sömürüsü…
Bu sırada çocuklardan biri titreyerek yerden kalkıyor ve sahne gerisindeki duvara çarpana kadar geri geri gidiyor; gözü hep yerde yatan ceset rolündeki arkadaşında!
Bir öğretmen hızla sahneye giriyor ve rolünden çıktığı için, korkuyla titreyen çocuğu, öfkeyle, sahne dışına sürüklüyor.'
Oruç, bu izlenimlerden sonra 'Okul Tiyatrosu Manifestosu'nu kaleme almış.
***
Okul tiyatrosunda yıldız oyuncu olmaz. Kolektif çalışma ve aralarındaki yardımlaşma önemsenmeli.
Öğrenci sahneye zorla çıkarılmamalı, istekli olan da sahne dışında bırakılmamalı. Gerekirse, oyun hazırlığında, sahne gerisinde veya salonda görev verilmeli. Rol dağılımı fiziksel özelliklere bakarak yapılmamalı.
Sonuca değil; iyi geçirilmiş, kişisel gelişime katkıda bulunan bir sürece odaklanılmalı. Öğrencilerin yaptıklarından keyif almaları sağlanmalı.
Oyunun konusu yaş grupları düşünülerek seçilmeli; nefret suçu, ırkçılık, düşmanlık, aşırı milliyetçilik, ötekileştirme, inanç sömürüsü vb. öğeler içermemeli.
Öğrencilerin istemediği, ilgilerini çekmeyen bir oyun yerine, kendilerinin yazdığı, düşüncelerini ve kendi gündemlerini anlatma fırsatı veren oyunlara öncelik verilmeli.
Hazır oyunlar öğrencilerin fikirleri, yetenekleri, yaratıcılıkları ve çalışmaları doğrultusunda özgünleştirilmeli, eserin konu özüne dokunmadan ortaya yepyeni bir oyun çıkarılmalı.
Dili ağır klasik oyunlar seçilmemeli; ya da güncelleştirip yeniden yazılmalı, oyun öğrencilerin yaş dönemine göre uyarlanmalı; olay akışı ve dili sadeleştirilmeli.
İnsanların özürleri, kusurları ve eksiklikleri güldürme veya duygu sömürüsü malzemesi olarak kullanılmamalı.
Öğretmenler kendini gösterme egolarından uzak durmalı, çalışmanın tüm aşamalarında 'öğrenciye göre ve öğrenci tarafından' ilkesi göz önünde tutulmalı.
***
Sanılanın aksine, tiyatro çalışmalarına katılan öğrencilerin akademik başarıları artar.
Dayanışma ve sorumluluk duygusu, topluluk önünde doğru ve güzel konuşma becerisi, estetik anlayışı kazanırlar.
Özgüvenleri ve kendini ifade edebilme becerileri yükselir.
Kaynaştırma ve engelli öğrencilerin de oyunlarda görev alması onların bulundukları sosyal çevrelere uyumunu kolaylaştırır.
Bir tiyatro oyunu öğrencinin ilerideki tüm yaşantısını etkiler. Öğretmenlerin öğrencileri iyi tanıması ve süreç içinde onların olumlu değişimine katkıda bulunması gerekir.
***
Geçen pazartesi, tiyatronun toplumdaki işlevini iyi bilen yurttaşlar ve sanatseverler coşkuyla kutladı 'Dünya Tiyatro Günü'nü.
Tiyatro şanslısı kentimizde de, yapılan etkinliklere kucak açan salonlar sanatsever hemşerilerimiz tarafından dolduruldu.
Bu vesileyle, geçmiş de olsa tiyatroya gönül veren sanatçı dostların gününü kutlamak isterim.
İyi ki varsınız!
***
Tiyatro,
Sanatsal yaratıların topluma aktarılmasında önemli bir araç,
Kültürel gelişmenin gizil gücüdür.